"Ordunun Sistem İçindeki Yeri" Konuşuldu

"Ordunun Sistem İçindeki Yeri" Konuşuldu

Özgür-Der İzmir Şubesi'nin düzenlediği alternatif eğitim çalışmalarının ikincisi, yazar Hüseyin Alan'ın sunduğu 'Sistem İçinde Ordunun Yeri' başlıklı seminerle gerçekleştirildi.

İzmir Özgür-Der'de "Sistem İçinde Ordunun Yeri" başlıklı konuyu sunan Hüseyin Alan, konuşmasına doksan yıl önce ülkeleri işgal edildiği için ayağa kaldırılan, cepheye çağırılan; ama cepheden döndüklerinde yerlerinde başkalarını bulan ve 86 senedir de ayakta bekleyen Müslümanların bayramını(!) kutlayarak başladı.

 

Anayasa'nın ikinci maddesinin TC'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu söylediğini hatırlatan Alan, "Biz bu devletin demokratik olmadığını biliyoruz. Laik devlette ise din ayrı örgütlenir, devlet ayrı örgütlenir; devlet bütün dinlere eşit mesafede bulunur. Ama TC her zaman dini kontrolü altında tutmuştur. Bu açıdan laik olduğu da söylenemez. Malî kaynakların büyük bölümünün %15'lik bir kesime dağıtılıyor olması da, sosyal bir devlet olmadığını gösterir. Hukuk ise vatandaşa karşı devleti koruduğundan, genelgeçer anlamda bir hukuk devleti niteliği de taşımaz. İşte bu kendi anayasasıyla daha en başta çelişen devletin koruyucusu, kollayıcısı, sahibi ise ordudur" dedi.

 

Kutsal devlet anlayışının Osmanlı'dan miras olduğunu belirten Alan, "Osmanlı'daki padişahın yerini yeni rejimle birlikte yeni padişahlar almıştır. Kalemiyye sınıfı ise Anayasa Mahkemesi, kimi STK'ler, YÖK, üniversiteler gibi kurumlara dönüşmüştür. Askeriyye ise en güçlü sınıf haline gelmiştir. Osmanlı'da iki sınıf bir araya geldiğinde üçüncüsünü ikna edebiliyorken, TC'de ise askeriyenin dediği genel kabul görür hale gelmiştir" şeklinde konuştu.

 

Alan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada modernizmin sürükleyicisi askeriyedir. Hiyerarşik ve örgütlü tek yapı askeriyedir. TC'de siviller örgütlü değildir. Halkın yarısından fazlasının oyunu almış başbakanların asılmasına ses çıkmamış olması, örgütsüzlüğün en bariz göstergesidir. 50'lere kadar ordu yönetimin tek hâkimiydi. Dünya konjonktürü buna müsaitti. Bu tarihten sonra TC, Batı bloğuna girdi. Sivillerin yönetimine biraz daha alan açar gibi oldu. 'Merkez' denilen yapı, her şeyin belirleyicisidir. Kürt sorunu, Ermeni açılımı gibi kararlar hep merkezden verilir."

 

Alan, şöyle devam etti: "TC'yi koruma görevi TSK'dedir. Rejimin tehlike altında olduğunu söyleyip düdüğü çalınca iş bitmiştir. Bunun yanında bir de üniformasız siviller var. Rejimin sahipleri var. Bütçenin %33'ünü askeriye kullanıyor. Yargısı ayrı. Malî yapılanmaları var. Tesisleri, tatil yerleri, lojmanları hep ayrı. Osmanlı'da şeriat, TC'de laiklik isteyerek yola çıkıyor; amacı ise imtiyazını korumak. TC'de devlet ordudur, ordu devlettir. Siviller askerlere itaat eder. Müslüman eğer bu oyunun parçası olmak istemiyorsa vicdanî retçi olmakla yetinmemeli, total retçi olmalıdır."

 

Yönetim ve rejim değiştirme iddiasıyla yola çıkanların kuşanması gereken özelliklere de değinen Alan, "Hiçbir ordu, kendi halkını yenemez. Ayrıca silahlı mücadeleyle de yönetimler değişmez. Yönetim değişikliğini hedefleyen sosyal yapı tepkisel olmamalı, intikam istememeli, zalim olmamalı, uzlaşmacı olmamalı, istikrarlı olmalı, müdahane etmemeli ve onurlu olmalıdır. Düzenin böyle gitmemesi için sosyal gruplardan biri bu toplumsal yapıyı yeniden değiştirmek için ortaya çıkmalı. Yoksa bürokrasi kendini yenileyip devam eder" dedi.

 

Fazlı İnderin / Haksöz-Haber

 

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler