“Eğitime Yüklenen İşlev ve Üniversiteler” Semineri

“Eğitime Yüklenen İşlev ve Üniversiteler” Semineri

Özgür-Der İzmir Şubesi alternatif eğitim seminerleri, Haksöz yazarı ve Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Alpay’ın sunduğu “Eğitime Yüklenen İşlev ve Üniversiteler” başlıklı çalışmayla devam etti.

Alpay, sunumu boyunca mevcut eğitim sisteminin oluşum ve gelişim süreci üzerinde durdu. Sekiz yıllık kesintisiz eğitime anaokulunun da dahil edilme çalışmalarına değinen Alpay "Çocuklarımız için hiçbir biçimde bize sorulmadan yapılan bu kanuni düzenleme çok mu önemsiz, yoksa alınan karar bizlerin de faydasına mıdır? Mevcut durumda dahi zihinsel, ahlaki, akidevi ve elbette ki toplumsal pek çok sapmanın sebepleri arasında yer alan zorunlu eğitim sorunu hakkında en çok söz söylemesi, tavır alması ve yüksek sesle itiraz etmesi gereken İslami duyarlılık ve bilinç sahibi çevrelerin sükunetleri anaokulunu da zorunlu eğitime dahil eden bu karara rağmen sürüyor" şeklinde konuştu. "Bizim açımızdan asıl karşı çıkılması, itiraz edilmesi gereken eğitimin kaç yıl olması veya hangi teknik alt yapı ile sürdürülmesi değil zorunlu ve tek tipleştirici olmasıdır" diyen Alpay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Modern diye tabir edilen Cumhuriyet döneminde eğitim kendisine rehber edindiği tüm uluslaşma süreçlerinde olduğu gibi zorla ve uzun yıllar boyunca sürdürülüyor. Zorunlu eğitim politikaları yoluyla devlet; birey, aile ve toplum üzerinde tartışmasız bir şekilde tayin edici haklara sahip olduğunu dikte etmektedir.  Yaygın ve klişeleşmiş haliyle devletin ve resmi ideolojinin bekası için "eğitim şart"! Fakat adaleti ve merhameti esas alan özgün, özgür, geniş ufuklu bir eğitim değildir Kemalist ideolojinin ve bürokrasinin istediği. Devletin ve resmi ideolojinin bekası adına üretilen şablonları, dogmaları tartışan değil tekrarlayan, içselleştiren, benimseyen bir toplum inşası hedeflendiği için öncelik düzene uygun kafalar imal etmekte fayda sağlayacak işlere veriliyor."

"EĞİTİMİN HEDEFİ, DÜZENE UYGUN KAFALAR YETİŞTİRMEKTİR"

'Haydi Kızlar Okula', 'Kardelenler', 'Baba Beni Okula Gönder' gibi kampanyaların ve bunları düzenleyip destekleyenlerin oluşturmak istedikleri yurttaşlık bilincinin kesinlikle İslam dışı, seküler ve tüketici fert ve toplumu inşa etmek üzere kurgulanmış olduğuna dikkat çeken Alpay, "Çünkü yurttaşlık bilincini oluşturmak üzere dizayn edilen sistemin ebedi ve mutlak kılavuzu ulu önder/ebedi şef Atatürk'tür. Eğitim ve öğretimin yani ahlak ve bilginin çerçevesini belirlemek, bu çerçevenin kimler tarafından hangi mekanlarda ve araçlarla yapılması gerektiğini karar vermek yine sadece devletin işi. Devlet bu alandaki tekelini kimseyle paylaşmaksızın Tevhid-i Tedrisat politikası doğrultusunda ebed müddet sürdürmek istiyor. Ya birey ve toplum olarak devletin okullarda verdiği bilgi ve ahlaka uyup makul ve makbul bir vatandaşlar olacaksınız ya da hastalıklı, zararlı, muzır tipler olarak devletin uygun gördüğü tedavi yöntemlerine muhatap olacaksınız" dedi.

"TÖRENLER, MODERN SEKÜLER HAYATIN AYİNLERİDİR"

Eğitim ve öğretimin hakikati dışlayıcı noktada işlevsel bir amaçla kullanıldığına da değinen Alpay, "Bilgi vermek değil düzene uygun kafalar imal etmek üzere kurgulanmış bu okul sistemi insanı kendine, tabiata ve elbette ki kendisini yaradan Alemlerin Rabbi Allah-u Teala'ya yabancılaştırmaktadır. Yabancılaşma, yozlaşmayı, kin ve nefretle dolup kendine ve etrafındakilere düşmanlık etmeyi beraberinde getirmektedir. Milli Eğitim sisteminin temel misyonu kanunlarda da açıkça ifade edildiği üzere Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun birey ve toplum oluşturmaktır. Resmi ideoloji açısından TSK'ya, Yüksek Yargı'ya, Üniversitelere veya TÜSİAD'a biçilen misyon ile okullara biçilen misyon arasında bir farklılık değil tersine birbirini tamamlama sözkonusudur. Mutlak itaat aşılama operasyonları okul önlerinde başlıyor: Andımız, İstiklal Marşı, Atatürk'ün Gençliğe Hitabı, Gençliğin Ata'ya Cevabı vs. Törenler, sadece öğrenciler için değil veliler için de eğitimin bir parçası olarak görev ifa ediyorlar. Devlet tarafından en ince ayrıntısına kadar tasarlanan, yönetmelik ve tüzüklerle çerçevesi çizilen müfredatta her zaman için eğitim ve törenler iç içe geçiriliyor. Devlet açısından bu bir güç gösterisidir, resmi ideoloji açısından ise diğer ideolojilere karşı iktidar savaşından galip çıkmışlığının ilanıdır. Törenler, toplu ibadetin yerine ikame edilen modern-seküler ayinlerdir. Törenler, eğitim ve öğretimin esaslarını öğrencilere olduğu kadar velilere de dikte etmek üzere kurgulanırlar ve pratiğe geçirilirler" dedi.

"ÜNİVERSİTELER, ÖZGÜRLÜĞÜN VE HUKUKUN TEMSİLCİSİ OLAMADI"

Üniversitelerin özerk ve bağımsızmış gibi göründüğü halde tamamen sistemden beslendiğini ve özellikle de darbe süreçlerinde cunta yanlısı tavırlar sergilediğini hatırlatan Alpay, "27 Mayıs'ta da, 12 Mart'ta da, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta da rektörleri hep cuntaları desteklerken görüyoruz. Üzerlerindekinin cübbe olduğunu unutup üniformaymışçasına davrandılar hep. Bunun yanında devlet zorunlu eğitimi yukarıdan aşağıya özellikle darbe süreçlerinde hayata geçirilen kanuni düzenlemelerle bütün toplum için mecburi kılarak İslami hayat tarzını anaokulu yaşından itibaren gündem dışına atmaya çalışıyor. Devletin halka rağmen halk için zor kullanmayı dahi meşru hatta zaruri kabul ettiği bu siyasetin mağdur ettiği İslami kimlik sahibi bizlerin eğitim piramidinin nasıl, hangi araç ve söylemlerle, hangi süreçlerden geçerek kurulacağı ertelenemez bir önem kazanmaktadır" şeklinde konuştu.

"ÜZERİMİZE DÜŞEN, BENLİĞİMİZİ ALLAH'A TESLİM OLANLARDAN KILMAKTIR"

"Eğitim, yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden kopuk olamaz. Yaşadığımız dünyada insanların önemli bir kısmı açlık, yoksulluk, işgal, tecavüz ve cinayetlerle mutsuz ve ümitsiz" diyen Kenan Alpay, "Ezilenler, horlananlar, işgal altında iffetleri-onurları çiğnenenler varken eğitim-öğretim sürecimiz bunları ne yok sayabilir ne de erteleyebilir. Eğitim doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden,  mazlumu zalimden açıkça ayrıştırma sürecidir. Bu süreç yetişkinleri olduğu kadar çocukları da kuşatmak zorundadır. Namazın, tesettürün, zekatın, küfrün öğretileceği süreci kapsadığı gibi Irak'taki işgale karşı çıkmayı, Filistin'deki direnişe sahip çıkmayı da çocuklara kazandırılacak eğitimin birer parçasıdır. Eğitim; düşünce, inanç ve eylemleri, hayatın hedefini tayin ve tespit eden bir süreçse eğer bir Müslüman için bu sürecin İslam'ın bilgi ve ahlak anlayışının dışında seyretmesi düşünülemez. Mevcut işleyiş ne olursa olsun üzerimize düşen hem kendimizi hem de neslimizi Allah'a teslim olanlardan kılmaktır" dedi.

Program, yapılan katkılarla ve sorularla sona erdi.

Fazlı İnderin / Haksöz-Haber

Önceki ve Sonraki Haberler