“Marka ve Reklamların Kuşatıcılığı” Semineri

“Marka ve Reklamların Kuşatıcılığı” Semineri

Özgür-Der Ümraniye şubesinin aylık bayanlara yönelik düzenlediği seminerler devam ediyor. ‘Küreselleşme; Marka ve Reklamların Kuşatıcılı’ başlığındaki seminer Zuhal Özyurt ve Zehra Kaya tarafından aktarıldı.

Oturum başkanı Ülkü Öz, gelişmiş batılı ülkelerin gelişmemiş ülkeler üzerinde hegomonya kurması anlamına gelen küreselleşmenin maksadının, gelişme sürecindeki dünya ülkelerinin her türlü kaynağının küresel güçler tarafından her alanda etki altına alınması anlamına geldiğini söyleyerek ilk sözü Zehra Kaya'ya bıraktı.

Kaya, küreselleşme tanımları yaparak sunumuna başladı. 'Küreselleşme, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki ulusal sınırları aşarak dünya geneline yayılması, bağımsız ulus devletlerin sınır ötesi bazı aktörlerin güçleri, oryantasyonları, kimlikleri ve ağlarıyla erozyona uğratıldığı ve önemini yitirdiği bir süreçtir. Dünya üzerindeki güçlü devletlerin bazı aktörleri örneğin güçlü markaları ile kendi düşüncelerini, yaşam şekillerini, yaşam felsefelerini, kültürlerini, dünya üzerindeki şubeleri ve temsilcileri aracılığıyla ülkelere dayatma sürecidir'.

Batı kültürü topsuz, tüfeksiz her eve girmiş TV'lerle, marka ve moda yoluyla yeni pek çok bağımlılar üretilmiştir.  

Modern batı ürettiği malları tüketmeye yatkın ve istekli bir yapılanmayı amaçladığından başka kültürlere tahammül edemez diyen Kaya,  kısa bir sürede küresel medya pazarının ABD medyasına hakim 8 ulus ötesi şirketin hakimiyeti altına girdiğini söyledi. Bunlar;  General electric, AT&T/ Liberty Media, Disney, Time Warner, Sony, News Corporation, Viacom ve Seogram. Kaya konuşmasına şöyle devam etti:

'Ülkelerin, toplumların açık pazar haline gelebilmesi için yüyütülen kültürel emperyalizm halkların kültürlerine nüfuz ediyor, kültürleri öldürüyor. Giyim- kuşam kültürü- yeme-içme kültürü, aile yapısı, eğlence kültürü. Bu tek tipleşmeye neden oluyor ve geleneksel alışkanlıklar eriyor. Mesela; şerbet, limonata, ayran, su yerine cocacola; dürüm, kebap, lahmacun yerine pizza, hamburger; geleneksel kıyafetler yerine sürekli değişen moda almaktadır. Tüketim yaşam tarzı haline getirilmek istenmektedir.'

Ardından söz alan Zuhal Özyurt ise reklam, marka ve küreselleşmenin iç içe geçmiş birer zincir olduğunu insanları kuşatmada, sömürmede, tüketmede birbirlerini tamamladıklarını söyledi.

Reklamların genel amaçlarının tüketicilerin içinde bulunduğu yaşamdan az da olsa memnun olmadığı duygusunu yaratmak olduğunu, bu amacını gerçekleştiren reklamın tüketiciye mal ya da hizmeti satın aldığında hayatın daha iyi olacağı görüşünü ortaya koyduğunu söyleyen Kaya, markaya yönelik pozitif bir tutum oluşturmak ve satın alma eyleminin gerçekleşmesi için tüketiciyi ikna etmek, alışkanlıkları değiştirmek markaya bağımlılık yaratmanın reklamlar sayesinde olduğuna vurgu yaptı. Ve sözlerine şu şekilde devam etti:

'Batıda reklamcılığın temel işlevi tüketimi körüklemektir. Ama Türkiye ve üçüncü dünya ülkelerinde reklamın iki işlevinden söz edilebilir.

1- modernliğin taşıyıcılığını yapmak

2- tüketicide bir marka bağımlılığı oluşturmak suretiyle tüketimi sempatikleştirerek teşvik etmek.

ABD güçlü ordusu ile giremediği ülkelere markaları ile girmektedir. Mesela Rusya ve Çin gibi ülkelere McDonald's, Marlbors ve cocacola gibi markalarıyla girerek bu ülkelere üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Tüketicide bir marka bağımlılığı oluşturmak, tüketici – marka arasında sıcak bir dostluk kurmak satışın garantisidir. Reklamcı bunu sağlayabilmek için bütün yeteneklerini seferber eder.

Bir marka, bir logo, bir amblem tüketicinin zihninde yer kapma savaşında o yere dikilen bayraktır. Markanın oluşturulması tüketicinin zihninde psikolojik bir anlam tekelinin kurulması demektir. Mesela, entelektüeller ve sanatçılar markalar adına estetik ve ideoloji üretirken, bilim adamları ve akademisyenler tüm dehalarını ortaya koyarak insanların nasıl daha fazla marka bağımlısı haline gelebileceği konusunda katkılarda bulunurlar.'

Kaya son olarak teknolojinin ilerlemesiyle subluminal teknik(25.kare) yani bilinçaltına gizli mesaj gönderme yöntemi ki bu yöntem reklam, çizgi film, sinema alanlarında yasaklı bir yöntem olmasına rağmen kullanıldığından bahsetti.

'Gözümüz sadece 24 kareyi algılayabiliyor. 25. kareyi bilinçaltımız reklamlar arasına yerleştirilen gizli mesajlar sayesinde algılıyor ve o ürünü almaya yönlendiriliyoruz. Yani 24 kareyi algılıyoruz 25. kareyi sadece bilinçaltımız algılıyor. Bu yöntem de flim, reklam, sinema sırasında ekrana yerleştirilen gizli mesajla oluyor.  Mesela Time'in Kaddafi'yi kapak yaptığı sayısında gözün foves hareketlerinin görebileceği şekilde kill (öldür) yazar ve bu gözle görülemeyecek bir mesaj sadece bilinçaltımızın algıladığı bir durum ki bu yöntemle insanlar kuşatılıyor. Yeni üretilen yöntemlerle insan zihinleri kuşatılıyor.

Kaya, yaşantımızı, düşüncelerimizi, giyimimizi kuşatan emperyalist amaçlara karşı durmayı bilmeli ve bilinçli bir tüketici, bilinçli bir tv izleyicisi olmanın gerekliliğine değindi.

Önceki ve Sonraki Haberler