“Nimet ve Sıkıntılar Karşısında Tutum” Seminer

“Nimet ve Sıkıntılar Karşısında Tutum” Seminer

Özgür-Der Bağcılar Temsilciliği 20 Şubat Cumartesi gecesi gerçekleştirdiği nimet ve sıkıntılar karşısında tutum başlıklı seminerle faaliyetlerine yeni bir halka daha ekledi. Programın başkanlığını Mehmet Şahin yaparken, konuşmacılar Betül Üzer ve İdris Öztürk idi.

Oturum başkanı Mehmet Şahin insanın nimetlerle karşılaştığında ya şükrettiğini ya da nankörlük ettiğini, sıkıntılar karşısında ise ya sabır gösterdiğini ya da isyan ettiğini ifade etti. Şükrün sadece lafızla değil Allahın bizden istediği şekilde yani vahiyle ve vahyin yaşamlaştırılmasıyla yerine getirebileceği belirtti. Şahin sıkıntılarla karşılaşan insanın Allah'ı hatırladığını fakat sıkıntı geçtikten sonra yine eski haline döndüğünü söyleyerek bu konuda 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra insanların camileri sabah namazlarında bile doldurduğunu örnek olarak verdi.

Seminerin ilk konuşmacısı Betül Üzer  konunun nimet bölümünü anlattığı konuşmasına nimet kavramının tanımını vererek başladı.Nimet'i Allah tarafından her çeşit iyiliğin verilmesi ve her çeşit zararın uzaklaştırılması olarak  tanımlayan Üzer nimetin dünyaya ait ve ahirete ait olmak üzere ikiye ayrıldığına dikkat çekti.. Dünyaya ait nimetlerinde Vehbi yani Allahtan olan ve kesbi yani kulun kendi kazandığı ile olan diye ikiye ayrıldığını belirten Üzer bu konuda şunları söyledi; Allahtan olan nimetler hayat, Nübüvvet ve Risalet, hikmet akıl, anlama kabiliyeti, zeka, vücut ve bedenin kuvvetli yaratılması  vakit, emniyet, can güvenliği, mal güvenliği, namus güvenliği, aile, çocuk, sağlık, gökyüzü, yeryüzü, su, meskenler, bitkiler ve hayvanlar olarak söylenebilir. Allah'ın verdiği nimetlerin sayılamayacağını belirten Üzer bu konuda İbrahim Suresinin 34. ayetini okudu. Kulun kazandığı nimetler ise kötülüklerden korunmak ve İslam'ın güzel ahlakı ile ahlaklanmaktır.

İnsanın nimetler karşısındaki en temel tutumunun nankörlük etmesi (Küfranı Nimet) olduğunu dile getiren Üzer nankörlüğe yol açan etmenleri sıralamadan önce Küfür kelimesinin anlamının incelenmesi gerektiğini belirterek Küfrün bir şeyi tamamen örtmek anlamına geldiğini ifade etti. Betül Üzer nankörlüğe yol açan sebepleri şu şekilde ifade etti;

Sıkıntıların ortadan kalkması, cehalet, gaflet, inat, kibir, hırs, alay etmek, sabırsızlık ve unutmak.

Üzer nankörlükle zıt olan ve bu nankörlük tutumunun aksine yapılması gerekenlerin  ise şükür, kanaat, sabır, hamd, zikir ve tevekkül olduğunu ifade etti.

Konuşmasına Kurandan okuduğu ayetlerle devam eden Üzer Şükrün yerine getirilmesinin dil, kalp, beden ve organlar ve nimetlerle mümkün olabileceğini vurguladı.

Konuşmacı geçmiş kavimlerin nankörlüklerine örnek olarak İsraoğulları, Ad, Semud ve bahçe sahiplerini verdi.

Betül Üzer konuşmasını müminlerin hayatlarını nimetlerin sahibi olan Allahın istediği şekilde geçirmeleri gerektiğini ve ancak bu şekilde nimetlerin şükrünün yerine getirilebileceğini ifade ederek sonlandırdı.

İkinci konuşmacı İdris Öztürk ise sıkıntılar karşısında tutum konusunu anlattı.

Öztürk konuşmasına Bakara suresinin 155 ve 156. ayetlerini Arapça okuyarak ve mealini vererek başladı;

''Andolsun biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde derler ki biz Allaha aitiz ve şüphesiz O'na dönücüleriz.''

Öztürk sıkıntı ve zorluk konusunu incelerken dört hususun önemli olduğunu belirtti.

1-Musibetler

2-İnsan gerçeği

3-İmtihan gerçeği

4-Mücadele sürecinde karşılaşılan zorluklar ve gösterilmesi geren tavır

Musibetler kuraklık, kıtlık, ürün ve hayvanlardan eksiltmeyle gelen zararlar, deprem, fırtına, ölüm, hastalık, yaralanma, açlık, susuzluk vd. olarak sayılabilir.

İdris Öztürk insan gerçeği konusunda ise şunları dile getirdi;

İnsan sınırlı, ölümlü, öğrenmeye muhtaç, unutkan, haddini aşıp büyüklenmeye kalkan, hırsları, korkuları ve sevinçleri olan bir varlıktır.

İnsan bunlara ek olarak irade sahibi, düşünebilen, sorumluluk üstlenen, tercihlerde bulunabilen, tercihlerini değiştirebilen ve pişman olan bir varlıktır.

Öztürk konunun imtihan gerçekliği boyutuyla ilgili bölümünde ise insanın bu imtihan sürecinde birbirine zıt iki tutum gerçekleştirdiğine dikkat çekti; insan bu süreçte ya şükreder yada nankörlük eder, ya hamd eder ya da küfr eder, ya sabr eder ya da aceleci davranır, ya zikr eder ya da unutur, ya tevekkül eder ya da ümitsizliğe kapılır.

Konuşmacı mücadele sürecinde karşılaşılan zorluklar ve gösterilmesi gereken tavır konusunda ise  şu görüşleri dile getirdi;

Müslüman insan tercihini sadece Allah'a kul olma yönünde yapmıştır. Bunun için hevaya ve taguti güçlere karşı vereceği mücadele oranında Müslüman kalacaktır.

Öztürk Hevayı içten gelen engel olarak tanımladıktan sonra, mala mülke düşkünlük, sorumluluktan kaçma, irade zayıflığı, dünyevileşme ve korkuları hevaya örnek olarak verdi.

Dıştan gelen taguti engeller ise varlıklarını sürdürmek için her yolu denerler. Bilgisiz bırakma, dünyevileştirme, tutuklama, hapsetme, işkence, öldürme, medya gibi araçlarla zihinleri bulandırma bu yollardan bazılarıdır.

Öztürk konuşmasını bu engellerle azim ve istikrarlı bir şekilde mücadele edilmesi gerekliliğini vurgulayarak bitirdi.

Program ise dinleyicilerin yaptığı katkılarla sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler