Çorum’da 28 Şubat Darbe Protestosu

Çorum’da 28 Şubat Darbe Protestosu

28 Şubat askeri darbesi 13.yıl dönümünde Özgür-Der Çorum Şb. ve İlke-Der tarafından Merkez PTT önünde bir basın açıklaması ile protesto edildi. Özgür-Der Çorum Şb.ve İlke-Der adına basın açıklamasının Özgür-Der üyesi Salih Korucu ve Murşide Gökgöz okudular.

28 Şubat darbesinin önceki darbelerin bir uzantısı olduğunu vurgulayan Salih Korucu, darbe geleneğinin Kemalist sistemin bir hastalığı olduğunu söyledi. İslami olan her şeye düşmanlığı olan Kemalist sistem halka ve halkın dini ve siyasi tercihlerine müdahale ve dayatmalarda bulunma hakkını kendisinde bulduğunu vurguladı.

İfşa olan darbe belgelerine atıfta bulunan Salih Korucu, 28 Şubat darbecilerinden hesap sorulmayışının darbe plan ve teşebbüslerine güç ve cesaret kazandırdığını ifade etti. Ardından 28 Şubat ve sonrasında yaşanan ve Müslümanların hedef alındığı hukuksuzluklara dair örnekler sundu.

Daha sonra Özgür-Der üyesi Murşide Gökgöz Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan ve binlerce kişinin ölümüne neden olan hukuksuzlukları hatırlatarak, sorumlusu olan JİTEM'cilerle, 28 Şubatçılar ve Ergenekoncular büyük oranda aynı kişiler olduğundan JİTEM dosyasının da Ergenekon dosyasına eklenmesi gerektiğini ifade etti.

Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Laik-Antilaik gibi kamplaşmalar üretildiğini ve nifak tohumları ekenlerin istediği ortam sadece darbe düzenini ayakta tutmaya hizmet edeceğini belirten Gökgöz, 28 Şubat'ın İslam'a ve Müslümanlara açılmış bir savaş olduğunun altını çizdi.

Şubatlar değil bin yıl, binlerce yıl sürse de karşınızda Tevhid ve Adalet'in temsilcilerini her zaman bulacaklarını hatırlatan Gökgöz, "Müslüman kimliği İslami inancı ve değerleri yok sayılmaya çalışılan bizler, bugün hâlen meydanlardayız; tevhid, adalet ve özgürlük için verdiğimiz haklı mücadelemize devam edeceğiz." dedi.

Darbe protestosu esnasında Darbeciler Halka Hesap Verecek, Paşaların Tankı Yıldıramaz Halkı, Kahrolsun Darbeci Hak Düşmanları, Baskılar Bizi Yıldıramaz, Yaşasın İslami Mücadelemiz sloganları atan Müslümanlar,  " 28 Şubat Darbesinden Güç ve Cesaret alan Balyozcular şimdilik yargılanıyor; peki ya 28 Şubat darbecileri ?" pankartı açıldı. "28 Şubat Müslümanları ve İslami Değerleri Kafesledi", " Darbeci Keneler Düşün Halkın Yakasından", " 28 Şubat Müslümanları ve İslami Değerleri Balyozladı", "Militarist Bataklık Kurutulsun","28 şubat Darbecileri Hesap Versin","28 Şubat Yargı Vesayetine Son"," Herkese Eşit Adalet" vb, dövizler taşıdılar.

 

Basın Açıklamasının Tam Metni;

Özgür-Der Çorum Şb.Ynt.Krl.Üyesi Salih Korucu tarafından okunan Basın Açıklaması Metni

28 Şubat 1997 askeri darbesinden bu yana 13 yıl geçti. 28 Şubat darbesi, 'İrtica' edebiyatıyla ülkedeki tüm İslami kimlik ve duyarlılık sahipleri ve onların değerleri hedef alınarak yapıldı. 28 Şubat da Türkiye'deki darbe zincirlerinin bir halkası olarak, Osmanlı'nın son dönemlerinden kalan bir mirasın uzantısı olmuştur. Her darbede olduğu gibi 28 Şubat darbesinin de temel mantığı şu idi; "Halk cahildir, onların yerine biz en doğrusunu düşünür ve yaparız. Halk bunun aksini isterse yanlış istemiştir ve biz zorla bu halkı yönlendiririz."

Bugün gelinen noktada; Türkiye'deki sistemin işleyişini yeterince tanıyamamış kimselerin, gelişen kimi görece olumluluklardan dolayı "artık darbe olmaz" söylemini dillendirdiklerine de tanık olmaktayız. Oysa yaşanan darbelere ve ifşa olan darbe planlarına baktığımızda, bu iyimserliğin beyhude olduğunu çok rahat ifade edebiliriz. Üzerindeki imzaları ıslak birçok darbe planının tarihlerine baktığımızda, darbeci zihniyetin halen " benim oğlum bina okur döner döner yine okur" anlayışında olduklarını görmekteyiz.

Sadece konjonktürel açıdan darbe şartlarının olgunlaştırılamayışı, bu planların hayata geçirilmesini şimdilik ertelemekte. Üstelik geldiğimiz noktada halen darbecilerin yargılanamayışları, onlara ayrı hukuk işletilmesi ve yaptıklarından pişmanlık duymadıklarını ifade etmeleri, emekliliklerinde paşalar gibi yaşamaları ve en önemlisi darbe planlarının ortaya fışkırdığı ordunun, darbecilerden hesap sormayıp onları savunan tavrı, darbe geleneğinin yaşatılmaya çalışıldığı düşüncemizi güçlendirmekte.

Türkiye gündemine en son giren 'Balyoz' darbe planı çerçevesinde gerçekleştirilecek cami bombalamalarına ilişkin " Cephede savaşırken Allah Allah diye bağıran bu ordu Allah'ın evini hiç bombalar mı?" diyerek herkesi hizaya çekmeye çalışan Genelkurmay Başkanının çıkışlarının boş olduğunu da ifade edelim. Asimetrik Psikolojik savaş edebiyatıyla yavuz hırsız misali üste çıkanlar gerçekleri görmemekte halen ısrar etmekteler.

Sormak gerek; Koç müzesine gezi düzenleyecek okul öğrencilerine dönük Kafes eylem planında ortaya çıkan ve savcılar tarafından planın gerçek olduğu ispatlanan bombalama eylemini kim planladı?

Daha iki gün önce askeri savcılık 'Balyoz'un seminer değil, bir darbe planı olduğuna karar verdi. Buna ne demeli?

İstiklal Mahkemelerinde İslami duyarlılıklarından dolayı onbinlerce büyüğümüzü asanlar aynı zihniyetteki kadrolar değilmiydi?

Kemalist sistemin halka rağmenci anlayışı tıkanmıştır ve bu tıkanıklığın açılması için her on yılda bir siyasete ve topluma hat çizmek için darbe yapıldı. Ancak mevcut sistem artık dikiş tutmamaktadır. Darbecilerden hesap sorulmaması darbe geleneğinin devamını sağlamıştır.

İşte 28 Şubat askeri darbesinden hesap sorulmadığı için hem darbe uygulamaları devam etmekte, hem de yeni darbe planlarının hazırlandığını ifşa olan planlardan, belgelerden öğrenmekteyiz. 28 Şubat askeri müdahalesi bugün bazı sivil-asker-bürokratik kurumlar eliyle hala devam ettirilmektedir. Üniversitelerde ve kamu kurumlarında başörtüsü yasağı tüm şiddetiyle sürüyor. İmam Hatip okullarının önünü kesmek için çıkarılan katsayı zulmü devam ediyor. Kur'an kursları üzerindeki yasak ve baskılar sürüyor. Yargıya hala sistemin tetikçiliği yaptırılıyor, hala hükümetlere kırmızıçizgiler çiziliyor. Eğitimden siyasete, sivil toplum örgütlerinden yargıya, ekonomiden dışişlerine kadar topluma ve siyasete sürekli müdahale ediliyor.

"Biz yaptık, oldu!" mantığından hareket eden egemenler bu kirli dönemde ülke genelinde gerçekleştirdikleri sayısız hukuk dışı icraatın kapatılıp, unutulmasını; hala büyük çapta mağduriyetler üretmeye devam eden dayatmalarının aynen sürdürülmesini istiyorlar. Oysa halkın geniş kesimlerinin açık biçimde zulme uğramasına yol açan bu uygulamalara göz yummanın hukuksuzluğa boyun eğmek olduğu tartışmasızdır.

Hafızamızı tazelemek açısından 28 Şubat darbe sürecinde ve sonrasında neler olduğunu hatırlamakta fayda var. Ancak burada saymaya çalışacağımız örnekler yakıcı zulmün yalnızca bir kısmına işaret etmektedir:

-28 Şubat darbesi, askeri bürokrasinin brifing ve andıçlarla yeniden organize edip savaş durumuna soktuğu sermaye, yargı, siyaset, üniversite ve medya kesimleri eliyle "irtica ile mücadele" adı altında İslami değerlere ve halka karşı yürütülen bir seferberlik sürecidir.

-MGK kararlarıyla Kırmızı Kitap'ta "İç Düşman" ilan edilen İslami duyarlılık sahibi geniş toplum kesimlerinin öncelikle okul ve kamu kurumlarından tasfiyesi hedeflendi. Ardından İmam Hatip Liseleri,  ilahiyat fakülteleri, Kur'an kursları, cami, dernek ve vakıflar üzerinde bir abluka oluşturuldu. Milli Askeri Stratejik Konsept doğrultusunda bütün vatandaşların ancak Türkçü, Atatürkçü ve laik bir hayat tarzını benimsedikleri oranda makbul ve muteber vatandaşlar olarak kabul edileceğine ilişkin Psikolojik Harekât planları yürürlüğe sokuldu.

-Tesettürümüzü, çağdışı ilan etmiş; hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde Allah'ın emri başörtümüzü yasaklamış; kamusal alan yalanıyla on binlerce kardeşimizin hakkını gasp etmişlerdir.

-Halkın yokluklar içinde yaptırdığı İmam-Hatip okullarının orta kısımlarını kapatmış; üniversite sınavlarında katsayı engeli koyarak çocuklarımıza karşı apaçık bir ayrımcılık uygulamışlardır.

-Kur'an eğitiminin önüne yaş engeli koymuşlar ve çocuklarına dini eğitim veren masum insanları suçlu gibi göstermişlerdir.

-Kur'ani bir kavram olan ve bizim dünya Müslümanlarıyla kardeşliğimize işaret eden "ümmet"i, bölücülük sayabilmişlerdir.

-Ekonomik krize sebep oldukları dönemlerde dahi servetlerine servet katmışlardır.

-Bugün Filistinli, Gazzeli kardeşlerimizi bombalayan katil İsrail uçakları Konya ovasında eğitim uçuşları yapabiliyorsa, bunun suçlusu 28 Şubat darbecileridir.

-Genelkurmay'dan medyaya irtica brifingi verildi.

-Genelkurmay'dan hakim ve savcılara brifing verildi.

-Türkiye'nin birinci partisi Refah Partisi, "laik cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı olduğu" iddiasıyla kapatıldı.

-Milli Askeri Stratejik Konsept'in yeni hedefi: "İslami sermaye" oldu ve Kombassan'ın 15 trilyonuna tedbir konuldu.

-Batı Çalışma Grubu, subayların eş ve çocuklarına istihbarat toplama görevi verdi.

-Emniyette irticai kadrolaşma(!) yakın takibe alındı. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan muhafazakâr insanlar fişlendi.

-Kudüs Gecesi" davasında yargılanan Sincan eski Belediye Başkanı Bekir Yıldız'a 3 yıl 9 ay, Nurettin Şirin'e 17,5 yıl hapis cezası verildi.

-Ders kitaplarında evrime dönüş için çalışmalar başlatıldı.

-Sivas davasında, DGM 33 kişiye idam cezası istedi.

-İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Başkanı R. Tayyip Erdoğan, Diyarbakır DGM tarafından şiir okuduğu için 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

-100 bin öğretmen açığı olan Milli Eğitim Bakanlığı, 3 bin 500 öğretmeni başörtülü oldukları için görevden aldı.

-3 yılda 626 TSK mensubu ordudan ihraç edildi. Büyük çoğunluğunun gerekçesi 'irtica' idi. YAŞ'zede Astsubay Bilgehan Özcan'ın eşi: "Eşime, başımı açmam için uyarıda bulunuldu. Eğlencelere katılmam istendi" dedi.

-Diyanet, camilerde okuttuğu hutbe ile TSK aleyhindeki propagandalara dikkat çekti: "TSK, peygamber ocağıdır" dedi.

-İstanbul Valiliği, deprem mağdurlarına yardım eden Mazlum-Der ve İHH gibi sivil kuruluşların hesaplarına el koydu.

-Malatya'da başörtü yasağını protesto eden 76 kişi Malatya 1 no'lu DGM'de idam istemiyle yargılandı.

-Kur'an-ı Kerim'in 12 yaşından önce öğrenilmesi DSP, ANAP ve MHP oylarıyla yasaklandı.

-Org. Kıvrıkoğlu'ndan mesajlar: "28 Şubat, bin yıl sürecek."

-Milli Eğitim Bakanlığı özel okullarda da kız ve erkek öğrencilerin karma eğitim yapmasını kararlaştırdı.

-Tuğgeneral Yalçın Işımer, GATA'nın açılışında öğrencilerine ilk dersi verdi: "Arap kafalı adamları, Atatürk'e dil uzatanları belleyeceğiz. Türkçe ninnilerle büyüdük, dualarımız da Türkçe olacak." Işımer, Hz. Peygamber ve ashabına da "bedevi" diyerek hakaret etti.

-Bölücü ve irticai televizyon ve radyo yayınlarının arttığına dikkat çeken askerler, denetim için RTÜK yasasında gerekli değişikliğin yapılmasını ve yaptırımların artmasını istediler.

-TÜSİAD Raporu'nda İHL'lere kız öğrencilerin alınmaması ve nüfus cüzdanlarından din hanesinin kaldırılması istedi.

-Harp Akademileri Komutanlığınca hazırlanan kitapta "İrticaya karşı yeni bir Kurtuluş Savaşı" başlatılması gerektiği iddia edildi.

-İçişleri Bakanı Başeskioğlu, 300 belediye başkanı hakkında soruşturma başlattı. İçişleri Bakanlığı 80 ilin valisine bölücü ve irticai faaliyetlerle mücadele için yeni ve sert talimatlar gönderdi. Vakıf yöneticilerinin evlerine seri baskınlar düzenlendi. Vakıf yöneticileri gece yarısı ev baskınları ile Emniyet'e götürülerek sorgulandı.

-Türk Hava Kurumu Başkanı Atilla Taçoy, deri toplama yetkisinin MGK tavsiyesince kendilerine ait olduğunu belirtti.

Bu saydığımız uygulamalar sadece yaşanan zulmün ve saldırının sadece bir bölümü idi. Ve bu dayatmaların büyük çoğunluğu aynen günümüzde devam etmekte, ettirilmeye çalışılmakta.

 

Özgür-Der Çorum Şb.Ynt.Krl.Üyesi Murşide Gökgöz tarafından okunan Basın Açıklaması Metni;

O günlerde İslami kimliğimizi tahkir eden açıklamalar yapanlar, başörtülü kardeşlerimize her türlü zulmü reva görenler ve Kur'an eğitimi için yaş sınırı koyanlar, halkın yaptırdığı İmam-Hatip okullarını kapatmaya çalışanlar; bugün Ergenekon davasında ve ifşa olan darbe planlarında karşımıza çıkıyor. Dün baskı ve yasaklarla, "iç düşman" ve "öncelikli tehdit" gibi fişlemelerle halkı sindirmeye çalışanların kirli ilişkileri, düşmanca planları ve yeni darbe girişimleri ortaya saçılıyor.

Darbecilerden hesap sorulmadıkça hem darbe düzeni devam edecek, hem de yeni darbelere kapı aralanacaktır. Nitekim 27 Mayısçılardan hesap sorulmayışı 12 Mart'ı, o 12 Eylül'ü, 12 Eylül de 28 Şubat'ı o da 27 Nisan'ı doğurmuştur. Ve bu darbecilerin hiçbirinden hesap sorulmamıştır. Bugüne kadar hiçbir darbenin hesabı sorulmadığı için, her darbe bir sonraki darbeye yardım ve yataklık etmiştir.

Pervasız bir şekilde yapılan hukuksuzluğun yol açtığı ve geniş halk kitlelerini etkileyen mağduriyetlerin hesabı sorulmalıdır. Darbecilerin medya ve iş çevrelerindeki ortaklarının o süreçte hortumladıkları ve tamamı bu fakir halkın cebinden çıkan onlarca milyar dolarlık zararın hesabı verilmelidir. Başörtülü olduğu için hastane kapısında ölüme terk edilen, çalıştığı işinden olan, okulunu bitiremeyen insanlar darbecilerden hesap sorulmasını istiyor.

Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan ve binlerce kişinin ölümüne neden olan hukuksuzlukların sorumlusu olan JİTEM'cilerle, 28 Şubatçılar ve Ergenekoncular büyük oranda aynı kişiler olduğundan JİTEM dosyasının da Ergenekon dosyasına eklenmesi gerekmektedir.

Halkın emeği ve ekmeği üzerinden güç, servet ve iktidar üretenlerin, halkın inanç ve değerleriyle "irtica" ve "bölücülük" gibi sahte yaftalamalarla nasıl mücadele ettikleri ortadadır. Türk-Kürt, Sünni-Alevi, laik-antilaik gibi kamplaşmalar üreterek nifak tohumları ekenlerin istediği ortam sadece darbe düzenini ayakta tutmaya hizmet edecektir.

Sürecin acil adımlar gerektirdiği ve hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğu açıktır. Meclis ve Hükümet 28 Şubat sürecinde ihdas edilen tüm militarist düzenlemeleri iptal etmeli, aynı zeminde gelişen alışkanlıkları da topyekûn ortadan kaldırmalıdır. Askeri kışlasına, asli vazifesine döndürmek için gereken adımlar cesaretle atılmalı ve bunun en güvenilir yolu olarak da 28 Şubat sürecinin tüm sorumluları darbecilik suçundan bir an önce hesap vermeleri sağlanmalıdır!

Bir kez daha hatırlatalım ve çocuklarımıza da öğretelim: 28 Şubat, İslam'a ve Müslümanlara açılmış bir savaştır. Baskı ve zulüm yoluyla Müslümanlar sindirilmeye çalışılmıştır. Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ın Kitabında buyurduğu gibi; "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."

Bizler tevhidin ve adaletin şahitliğini yapmaya çalışan insanlar olarak, hak ve halk düşmanı darbecilere karşı hakkın ve mazlum halkın tarafında olduğumuzu, ne Ergenekon ne Jitem ne de bir bütün olarak baskıcı sistemin direniş azmimizi kıramayacağını ve bize kabul etmediğimiz İslam dışı kimliği benimsetemeyeceklerini ilan ediyoruz.

Şubatlar değil bin yıl, binlerce yıl sürse de karşınızda Tevhid ve Adalet'in temsilcilerini her zaman bulacaksınız.

Müslüman kimliği, İslami inancı ve değerleri yok sayılmaya çalışılan bizler, bugün hâlen meydanlardayız; tevhid, adalet ve özgürlük için verdiğimiz haklı mücadelemize devam ediyoruz.

Kahrolsun Hak ve Halk Düşmanları!

Özgür-Der Çorum Şubesi / İlke-der

Önceki ve Sonraki Haberler