“I. Dünya Savaşı Sonrası İslam Coğrafyası” Semineri

“I. Dünya Savaşı Sonrası İslam Coğrafyası” Semineri

Özgür-Der Çorum Şubesi tarih seminerlerinin bu dönemki son seminerini “I. Dünya Savaşı Sonrası İslam Coğrafyasındaki Gelişmeler” konu başlığı ile Ömer İslam sundu.

Müslümanların yaşadığı topraklarda kurulmuş olan son büyük devletler olarak Osmanlı İmparatorluğu, Safevi Devleti ve Hindistan Babür İmparatorluğu'nu sayan Ömer İslam, bu devletlerin 1700'lü yıllarda Avrupa devletleri karşısında güçlerini iyice kaybettiklerini, 1750'lerde Safevi Devleti ve Babür İmparatorluklarının ortadan kalktığını, Osmanlı Devletinin ise, zayıflayarak büyük topraklar kaybetmesine rağmen 1. Dünya savaşına kadar ayakta kalabilmeyi başaran tek devlet olduğunu Hindistan, Endonezya, Kuzey ve Orta Afrika ve Orta doğu İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ruslar tarafından işgal edildiğini söyledi.

 

Bu işgaller karşısında Müslümanların irili ufaklı birçok ayaklanma gerçekleştirdiklerini ve bu kıyamların ortak özelliği hepsinin işgalci Avrupa güçlerine karşı direniş ruhu ile yapılmış ve hemen hepsinin sufi bir öğretinin uzantısı olduğunu hatırlatan İslam, bu kıyamların hiçbirisinin Avrupa devletlerinin işgalci politikaları karşısında başarılı olamadığını ancak; toplumlarını batı düşüncesi ve yaşam tarzı karşısında erimemesi İslami hassasiyetlerini yitirmemesi yönünde etkilediklerini belirtti.

 

Bu hareketlerin başarısızlığının ardından özellikle Hindistan'da Seyyid Ahmet Han örneğinde olduğu gibi İşgalcilerle Müslümanları uzlaştırma çabaları da ortaya çıktığına değinen İslam, Ahmet Han, Müslümanların modern bilimsel batı düşüncesine ayak uydurması gerektiğine inandığı için batı düşüncesi ile İslam düşüncesini entegre etmeye uğraştığını ve yazıları ve kurduğu Aligarh koleji ile İslam modernizminin temellerini attığını söyledi.

 

1850'den sonra ulusçuğun İslam dünyasına etkileri büyük olduğunu ve özellikle Osmanlı devletinde Balkan topluluklarının ayrılarak kendi ulus devletlerini kurmalarından sonra Irak, Mısır, Suriye ve Arabistan'da Batı eğitimi alarak yaşadıkları topraklara dönen aydınlar, bölge ulusçuluğu yapmaya başladıklarını söyleyen İslam, 1870'lerde Cemaleddin Afgani'nin (1838-1890) yoğun çabaları ile başlayan ve Muhammed Abduh'un (1849-1905) ıslah çizgisi ile devam eden bir başka düşünce akımı da 19.yüzyılın sonlarına damgasını vurduğunu belirtti.

 

Afgani - Abduh çizgisinden örnekler vererek konuşmasına devam eden İslam,1870'lerde bu düşünceler ilk defa duyuluyor ve diğer sömürü karşıtı, cihad ruhuna sahip ama geleneksel tortulardan arınamamış tasavvufi hareketlerden farklı bir bakış, farklı bir yol ortaya koyduklarını, Müslümanların temel sorununun kendi içinde olduğunu, bu sorun halledilmeden önerilecek her türlü çözümün eksik ve yanıltıcı olacağını ortaya koyduklarını söyledi.

 

Savaş sonrasında Avrupa devletleri tahminlerinin çok üzerinde askeri ve maddi kayıplarla karşı karşıya kaldıklarını hatırlatan İslam,sömürge yarışı sebebiyle birbirleriyle savaşmalarına rağmen savaş sonu, sömürgecilik gücünü yitirdiklerini ve sömürge topraklarda ulusalcılık ön plana çıktığını ve Avrupa'nın dünya siyasetindeki baş aktörlüğünün sarsıldığını, Amerika'nın yeni ve zinde güç olarak tarih sahnesine çıktığını belirtti.

 

20. yy'da İslam dünyasında en önemli gelişme ulusçuluğun ön plana çıkması olduğunu vurgulayan İslam, pek çok aydın ve siyasi eylem adamı için bağımsız bir ulus devlet hedef haline geldiğini, yalnız, yeni oluşan Müslüman devletlerin sınırları sömürgeciler tarafından çizilmiş ve sömürgeciler arası güç dengelerine göre masa başında belirlenen sınırların pek çoğu, etnik, dilsel ve kültürel birliktelikleri parçalayarak ayrıldığını söyledi.

 

Afgani ile Abduh başlattığı düşünce akımı, batı emperyalizmi karşısında direnişi, Müslümanların arasındaki bölünmüşlük karşısında ümmeti, Müslümanların arasında yaşayan hurafeler karşısında ıslahı, İslami kaynaklar konusunda Kuran ve sünnete dönüşü savunarak, taklitçiliği, mezhepçiliği, batı hayranlığını, ulusçuluğu reddettiğini belirten İslam, bu çizginin Mısırda Reşid Rıza, Hasan el Benna, Seyyid Kutub, Cezayirde Malik b. Nebi, Filistin'de İzzettin el Kassam, Hindistan'da Ebul Kelam Azad, Pakistan'da Muhammed İkbal ve Mevdudi, Türkiye'de Mehmet Akif, İran'da Ali Şeriati ve birçok aydın, alim ve eylem adamı ile geliştiğini bu günlere kadar devam ettiğini belirterek konuşmasını tamamladı.

 

Program, soru cevap bölümünü ve karşılıklı görüş alış verişlerinden sonra sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler