“TC’de Laiklik ve Din Politikaları” Semineri

“TC’de Laiklik ve Din Politikaları” Semineri

Özgür-Der Beykoz Şubesinin bayanlara yönelik “Türkiye’nin Yakın Dönem Siyaset Tarihi” üst başlıklı seminerlerinin bu ayki konusu “TC’de Laiklik ve Din Politikaları” ydı. Sunumu Zeynep Aydın ve Nurten Şerbetçi gerçekleştirdi.

Seminerde ilk konuşmacı olan Zeynep Aydın sözlerine, laiklik kavramı üzerinden kavramların mahiyetine değinerek başladı. Kavramların, belli dünya görüşlerini, yaşanılan realitelere bakış açılarını yansıtan kısa ifadeler olduğunu söyleyen Aydın, bu ifadelerin anlamlandırılmasına göre genişleyip daraldığını ve aslında kendisine yüklenen anlam ile gelişen sürecin kavrama yüklediği anlamında her zaman örtüşmeyebileceğini söyledi. Bu açıdan, özellikle laiklik kavramının Türkiyeli insanlar açısından önemli olduğunu söyleyen Aydın, statüko ile toplumun diğer kesimleri arasındaki ilişkilerin kavranması açısından da bu kavrama olan bakış açılarını bilmenin bizlere önemli veriler sağlayacağına değindi.

Modern batı'da dinin değişen anlam, işlev ve konumuyla bağlantılı olarak kullanılan kavramlardan birinin "laiklik" olduğunu söyleyen konuşmacı, laiklik kavramının batı'da uzun bir zaman içinde ve tümüyle iç dinamiklerinin bir göstergesi olarak ortaya çıkarken, Türkiye'deki durumun yukarıdan aşağıya cumhuriyeti kuran kadrolar tarafından dikta edildiğini söyledi.

Laiklik teriminin Türkiye'de ilk olarak 19.yy. 'da duyulduğunu söyleyen Aydın, esas olarak bu durumun daha eskilere uzanan bir tarihi olduğunu belirterek, bu sürecinde Tanzimat fermanına takiben oluşan zihniyet ve uygulamaların önemli bir aşamayı takip ettiğinin altını çizdi.

Osmanlı yüzyıllarının son çeyreğinde gelişen fikir akımlarından "Türkçülük" üzerinde duran konuşmacı bu bağlamda laiklik tartışmalarını açıkça ve sistemli bir şekilde ele alan Ziya Gökalp'ten bahsetti.

Aydın, laiklik anlayışını halka benimsetmek isteyen cumhuriyet seçkinlerinin, İslam'a rağmen bir şey geliştirme gayretine düştüklerini ve bu nedenle İslam'ı yeniden tanımlamaya çalıştıklarını söyledi.

 Laikleşmenin sembolik haline değinen konuşmacı, şapka kanunuyla yada kadın üzerinden gerçekleştirilmeye çalışılan durumun sadece bir görünüm değişikliği olmadığını aslında yapılmaya çalışılanın yeni bir insan tipi, yeni bir kültür oluşturmak olduğunu söyledi.

Aydın, İslam'la, İslami değerlere karşı yapılan tüm bu politikalara rağmen sistemin hala kendini ağır tehdit altında hissettiğini ve yine birinci tehdit olarak "irtica"yı gördüklerini söyledi. Ve egemen sistemin tek derdinin kendi değerleriyle çelişme pahasına da olsa iktidarını sürdürmek ve bu gücü belli eller dışında kimseye teslim etmemek olduğunu belirterek konuşmasını sonlandırdı.

İkinci konuşmacı olan Nurten Şerbetçi, Türkiye'de ki Laiklik ve Din politikalarını iki başlık altında değerlendirdi.

1.Devlet yönetimi olarak laiklik

Şerbetçi, Fransa'da laisitenin eşitliği tesis için tüm dinlere nötür bir tavrı takınırken, ABD'de ise devletin din özgürlüğünü milli/ulusal unsurlar dahilinde daha pragmatist bir amaçla birleştirici bir unsur olarak tanımladığını söyledi. Türkiye'de ise laikliğin temel belirleyicisi olması sebebiyle daha radikal bir fonksiyona sahip olduğunu söyledi. Anayasal düzlemde Fransa'da ki laisite ile Türkiye'de ki laikliğin örtüştüğünü, uygulama alanında ise dinin milli bir unsur olarak yer alması kapsamında ABD ile benzerlik gösterdiğine değindi.

2.Bir toplumsal dönüşüm projesi olarak laiklik

Türkiye modernleşmesinin/batılılaşmasının tarihini laiklik tarihi olduğunu söyleyen Şerbetçi, modernleşme sürecinde sahip olunan laikliğin halkın kendi dinamikleriyle oluşturduğu bir aşama olmadığını, diğer pek çok unsurda olduğu gibi laikliğinde ithal ve jakoben bir sorun olduğunu bu nedenle meşruiyet sorunu yaşadığını belirtti.

Osmanlı Dönemi Din ve Laiklik

Osmanlı da din ve devlet arasında hiçbir fark gözetilmediğinin kabul edilmiş bir gerçek olduğunu söyleyen Şerbetçi, ancak modern incelemelerle Osmanlının din ve siyaseti en azından fiiliyatta ve ölçüde ayırdıklarını belirtmek gerektiğini söyledi. Şeriatın kurumsal olarak imparatorlukta yüksek seviyede hüküm sürdüğünü fakat fiiliyatta ise 18.yy. da aile ve mülkiyet hukuku meselelerinin dışına çıkmadığını, kamu hukukunun özelliklede ceza hukukunun sultanların örf yada kanun denilen "laik" formlarına dayandırıldığını vurguladı.

Cumhuriyete geçiş sürecinde ilk mecliste tek gayrimüslim üye olmadığını belirten konuşmacı, buna karşın mecliste 403 üyeden 85'inin din eğitimi almış kişiler olduğunu, meclisin açılışının Cuma gününe denk getirilip, Buhar-i, Müslim ve Kur'an hatimleri yaptırılmasına karşın,Milli mücadele kazanıldıktan sonra ise rotanın tamamen değiştirilip ciddi bir tasfiye sürecinin başladığını aktardı.

Laikleşme aşamaları

1.Dinin fonksiyonel yapısında gerçekleştirilen daraltmalara değinen Şerbetçi, din ve siyasetin ayrışmazlığı noktasında kimi ayetlerin yok sayıldığını dinin sadece bir vicdan meselesine indirgenmekte olduğunu söyledi.

2.Konuşmacı, sembolik düzeyde değişimle amaçlananında, dinin görünür izlerini kaldırmak ve kişiyi "değişiklik" fikrine alıştırıp böylelikle, dinin sembolik unsurlarıyla mücadele edilmek istendiğini söyledi. Bu bağlamda alfabenin değiştirilmesi, tekke ve zaviyelerin kapatılması, ölçü sisteminin, takvim ve tatil günlerinin değiştirilmesi konularına değindi.

3.Kurumsal düzeyde laikleşme olarak ise, 1924'ten itibaren Halifelik, şeyhülislamlık makamlarının kaldırılmasına değinen konuşmacı, bütün bu radikal adımların sebebinin ise; dinin toplumsal alanına nüfus eden düzenini kısa bir süre içinde tarihe gömüp yerine batılı tarzda modern, laik ve Türk bir toplum inşa etmek gibi büyük bir iddia taşıdığını söyledi.

Türkiye laikliğini batı'dan ayrıştıran en önemli farkın Diyanet işleri başkanlığı olduğunu belirten konuşmacı, laikliğin batı'da otoritenin ayrışması olarak kullanılıyorken, Türkiye'de ise devletin dine hükmetmesi anlamına geldiğini belirtti. Laikliğin, cumhuriyetin en temel meşruiyet dayanağı olduğunu söyleyen Şerbetçi, halk nazarında ise en temel meşruiyet sorunu olduğunu söyledi. Sistemin bu yabancılaşma sorununa halkın değerleriyle pragmatist bir şekil kullanarak aşmaya çalışsa da bunun asla çözüm olmayacağını belirterek konuşmasını sonlandırdı.

Program gelen soru ve katkıların ardından son buldu.

Önceki ve Sonraki Haberler