Ümraniye Özgür-Der Programları Başladı

Ümraniye Özgür-Der Programları Başladı

Özgür-Der Ümraniye Şubesi, 2010-2011 dönemi programlarına 4 Ekim Pazartesi akşamı başladı. İlk seminerde Hamza Türkmen, "İktibas" dergisini anlattı.

Özgür-Der Ümraniye Şubesi, 2010-2011 dönemi programlarına 4 Ekim Pazartesi akşamı başladı. Program Hamza Türkmen'in "İktibas Dergisi ile İslam, İlim ve Sanat Dergileri"ni ve çevrelerini anlatan semineriyle başladı.

Ümraniye Özgür-Der Şubesi'nin bu dönemki programlarından birisi her ay, "1980-2000 Arasında Çıkan İslami Dergiler ve Çevreleri" başlığı altında işlenecek. Bu programın ilk oturumunda Hamza Türkmen, ilk önce "İktibas Dergisi, Ercümend Özkan ve Mücadele Seyri"ni anlattı.

Türkmen, İKTİBAS Dergisi'nin, "akaidden çıktığına inanılan mücadele medodunun gizlilik aşamasına dergiyle yapılacak açık tebliğin uyup uymadığı ve gizlilik aşamasının referansları" üzerinde İstanbul'da Ercümend Özkan ile Hamza Türkmen ve arkadaşları arasında yaşanan istişari tartışmalardan 7-8 ay sonra ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden de 3-4 ay sonra 15 günlük olarak 1 Ocak 1981'de çıkmaya başladığını açıkladı. Ercümend Özkan'ın biyografik kimlik gelişimini ve arkadaşlarıyla oluşturduğu İslamı yapının gelişim seyrini de arka plan olarak anlatan Türkmen, 12 Eylül darbe şartlarında çıkartılan İktibas dergisinin hem o dönemdeki Müslümanlar arasındaki irtibatlar açısından fonksiyonelliğine ve hem de Hizb-ut Tahrir'den devralınan ve akaidden zannedilen bir metod yorumunun yenilenme belirtisi göstermesine işaretlerde bulundu.

Derginin gerek darbe şartları, gerek perspektifini yazıya dökme konusunda yetişmiş eleman sıkıntısı dolayısıyla ilk yıllarda telif eserlere yer vermediğini belirten Türkmen, asıl telif yazıların İktibas imzası ile Ercümend Özkan tarafından yazıldığını belirtti. Diğer yazıların, o zamanki konjönktürde Müslümanları ilgilendiren yerli ve yabancı basında çıkmış yazıların iktibasları olduğunu belirtti. İslami bir gözlükle bugünkü internet ağlarını değerlendirmesini bilen bir Müslümanın elde ettiklerinin,  bir nevi o dönem için İktibas dergisi ile sağlandığını ifade etti.

Dergide Selam ile başlıklı ilk yazıda işlenen kavramların, tarih, toplum ve metod değerlendirmelerinin, büyük ölçüde, Özkan'ın 1960'lı yıllarda Türkiye temsilciliğini yaptığı Hizb-ut Tahrir metinlerinden ve söyleminden mülhem olduğunu belirten Türkmen, bu şablonu usûlî planda Ercümend Özkan'ın derginin üçüncü yayın yılından sonra aşmaya başladığını açıkladı. Ve bu açılımın sonunda da Kur'an merkezli Muhammedi Sünnet algısının ön plana çıktığını ve Türkiye'deki gelenekçi-uzlaşmacı  İslamcılığın aşılması için de tasavvufi yanlışların ısrarla işlendiğini belirtti.

12 Eylül rejiminde İslami tezleri tedrici olarak yükselten bir yayın akışına imza atan İktibas dergisinin bir çok kez toplatıldığı ve biri işkenceli olmak üzere bu süreçte Ercümend Özkan'ın oligarşik dikta tarafından iki defa uzunca sorgulandığını belirtti. Türkmen, ayrıca Özkan'ın Kur'ani tebliği yayabilmek için kültür sitesi, yayın kompleksi, televizyon, parti gibi sistem içi araçları kullanma fıkhı açısından da belki yapısal olarak aceleci ama zihniyet olarak açılımcı ve ilkeli bir çizgi takip ettiğini, ekonomik ilişkilerinde inandığı ilkelerden taviz vermeyen bir tutum içinde olduğu ve bu nedenle de akçeli bir çok iş imkanını kaçırdığını anlattı.

Dergide ilk telif yazılar yazanlar arasında Süleyman Aslantaş, Mehmet Selim, Mehmet Çoban, Hamza Türkmen, Nedim Mescioğlu, Hüseyin Alan'ın; çeviri yapanlar arasında da Rıdvan Kaya'nın, Kürşat Atalar'ın öne çıktığını belirten Türkmen, Özkan'ın iş imkanları ve yapısal sorunlarla fazlaca bunaldığı 1987 yılında felç geçirdiğini ve rahatsızlığı dolayısıyla 1987-89 arasında İktibas dergisinin yayına ara vermek zorunda kaldığını belirtti. Kendilerinin daha önce de daha sonra da usuli bir yenilenme ile birlikte istişari ve niteliksel bir kurumsallaşma sağlanamazsa, öncü kişinin veya doğal liderin geri çekildiğinde işlerin durma riskinin var olacağı ve bunun aşılması için sünnetullah'ın ve Rasulullah'ın örnek siretinin Kur'an bütünlüğünde yeniden okunması gerekliliği açısından istişari hatırlatmaları ve ikazlarının olduğunu belirtti.

Genellikle temsil özelliği  açısından tebliğ ve organizasyon bağları oluşturmak için tek başına da olsa şehir şehir gezen Ercümend Özkan'ın 1995 Şubat'ında Adana'da kalp krizi geçirip vefat etmesinden sonra, derginin başından beri oluşturduğu İktibas imzasıyla her sayı bir "kavram" ve bir siyasi "yorum" yazısı, genel ilkelere uygunluğu nispetinde telif yazılar, iktibaslar ve 7. sayıdan beri devam eden "İktibas'a mektuplar" başlıklı dizaynın aynen devam ettiğini belirten Türkmen; ancak "yayın periyodunu aynı minval üzerinde devam ettirmekte başarı kaydeden geride kalan kadro, Özkan'ın metod anlayışında açıklık, farklı yörelerdeki ilgi duyan sosyal öbekler arasında fikri ve ameli koordinasyon,parti gibi sistem içi araçları kullanma fıkhı konusundaki çabalarını geliştirmek ve yenilenmek konusunda yeterli bir açılım kaydedememeleri üzücüdür" dedi.

Hamza Türkmen, Ahmet Yesevi ve İmam Rabbani çizgisinde belirginleşen Hind kökenli Nakşilik Hareketi'ni, Nakşiliğin  Şam'daki temsilcisi Halid Bağdadi'nin halifesi olarak Osmanlıların son döneminde İstanbul'a Gümüşhanevi'nin taşıdığını belirtti. Gümüşhanevi'nin T.C. rejimindeki halifeleri arasında olan Abdulaziz Bekki'nin Fatih-İskenderpaşa'daki vekili olan M. Zaid Kotku'nun diğer Nakşi şeyhlerine kıyasla, daha dışa ve dışarıda kimlik inşasına dönük bir kişi olduğunu, 1950'lerde Necmettin Erbakan'ın kurduğu Gümüş Motor fabrikasının, 1960'larda Şevket Eyginin kurduğu ve traji 100 bine ulaşan Bugün gazetesinin, yine Erbakan'ın öncülük ettiği MNP ve MSP yapısının ve üniversite ayakları güçlü olduğu için Akıncılar hareketinin ve Mavera dergisiyle Müslümanların edebiyat hamlesinin arkasında hep Zahid Kotku'nun olduğunu belirtti. Zahit Kotku vefat edince postuna oturan Ankara İlahiyat Fakültesi Profesörü M. Esad Coşan, bu arka plana dayanarak 12 Eylül darbesinden 2 yıl sonra toparlayıcı olmak ve İslami tebliği canlandırmak hedefiyle Eylül 1983'te aylık İSLAM Dergisi'ni çıkartmaya başladığını anlatan Türkmen, Çoşan'ın bu amaç doğrultusunda yazdığı derginin başyazılarını Halil Necatioğlu müstearı ile yayınlıdığını söyledi.

Türkmen, İslam dergisinde Osmanlıdan gelen birikime bir medeniyet ve kendine özgü millilik algısıyla sahiplenildiğini; kuşatılma ve çözülme nedenlerimizi, dini anlama konusunda usûli bir yenilenmeyi düşünmeksizin mevcut İslami anlayışı taşıyan uzman insanlardan ilmi ve dini bir otorite havzası oluşturmayı hedefleyen dergi kadrosu ve çevresinin en önemli motivasyon kaynağı olarak da tasavvufi değerleri kullandığını belirtti.  Türkmen, gene de Nakşiliğin bu İskenderpaşa kolunun en dışa dönük, çağın şartlarını anlamaya çalışan ve İslami düzene ısrarlı talebi olan açılım ve gayretleriyle, diğer mistik ekollerden ileri ve İslami duyarlılık olarak daha teyakkuz durumunda olduğunu vurguladı.

Dergide Helal Gıda Raporu, Su Savaşları Raporu, Avrupa Topluluğu Raporu gibi dosya konularına yer verildiğini, dönemin darbe şartları dolayısıyla Türkiye içine dönük siyasi tahlillerden kaçınıldığını; ama ilk başlarda yayın editörlüğüne getirilen Fehmi Koru'nun katkılarıyla da İslam dünyasındaki gelişmelerin ve İslami hareketlerin haberlerinin bolca işlendiğini söyleyen Türkmen, ilk başlarda Afganistan direnişi sayfalarca işlenirken, İran İslam Devrimi konusunun hiç işlenmediği belirtti. Ancak ilerleyen yıllarda Siyasal anlamda İran değerlendirmelerine yer verildiğini, ama fıkhi ve mezhebi değerlendirmelerden sürekli kaçınıldığını anlattı.

Dergi, Esad Çoşan'ın ölümünden sonra Necmettin Erbakan-Esad Coşan arasında yaşanan biat tartışmaları ve kurumlaşma adına cemaat vakıflarının ticari şirketlere dönüştürülmesi süreci içinde traj kaybettive Ağustos 1993'te de kapatıldı. Bu sürece bağlı olarak Esad Çoşan Avusturalya'ya taşındı.  Türkmen, bu bilgilerle beraber cemaatin dışa dönük yüzü gereği Asfa okul ve dersaneleri, Teklif gibi hukuki, Panzehir gibi pozitif bilimler sahasında yayın yapan dergileri, şirketleri, Akra FM gibi radyoları, AK TV gibi televizyon kanalları –sonradan kapandı-  bulunmasına, halkın din anlayışını yaşatabilmek için mezar ve türbelere kadar tarihi eserleri diriltme ve insani yardım çalışmalarını örgütlemeye çaba sarfetmelerine rağmen cemaatin 28 Şubat 1997 darbesinden sonra Türkiye'ye adım atmayan veya atamayan Esad Efendi'nin Avusturalya'da bir trafik kazasından sonra vefaf etmisini takiben cemaatin dağılmaya veya zayıflamaya başladığını belirtti. Ve benzer anlayışta çalışan Fethullah Efendi cemaati ile Esad Efendi cemaatinin benzer imkanlar içinde geldikleri yerin mukayese edilmesini ve gelenekçi format içinde bu cemaatleri ayakta tutan dinamiklerin tartışılması gerektiğine dikkat çekti.

Aynı ekolün Kadın ve Aile ve akademik çevreleri toplamak ve kendi perspektifleriyle düşünsel bir kalkış zemini oluşturmak için çıkarttıkları üç aylık İlim ve Sanat dergilerinin de dikkat çekici olduğunu belirten Türkmen, İLİM ve SANAT Dergisi hakkında da bilgiler verdi.

İlim ve sanat dergisinde tarih ve medeniyet tartışmalarının yapıldığını, İslam Bilimleri, İşçi Sorunları tartışmalarına yer verildiğini, modernliğin sorgulandığını, bazı ekonomik analizler yapıldığını belirten Türkmen, dergide Ömer Lekesiz, Ahmet Davutoğlu, İsmail Kıllıoğlu, Ersin Gündoğan gibi isimlerin dikkat çektiğini belirtti.

Derginin baş makalelerin yazan Esad Çoşan'ın yazılardan derlediği bazı tespitleri okuyan Türkmen'in aktarımından akıllarda kalan bazı vurgular şunlardı: Milli kültür ve sanata sahip çıkmak, nefs-i emare ile mücadelenin önemi, yıkılan agacımızın kökünden yeniden filiz vermek, Osmanlıların ilk devirlerde safi ve samimi olduğu, Türkiye'nin bilimsellik sıralamasında 1980 yılında 41. sıradan 46. sıraya düştüğü, yeni bir diriliş için Garbı ve Şarkı taklitten vazgeçmemiz gerektiği, iyi bir Müslümanın kendini geleceğe nasıl hazırlayacağı, diğer dinlerin ve ideolojilerin iyi incelenip onlara İslam'ın üstünlüğünün  anlatılması, milli kültürü koruma ve kollama seferberliği, Bosna-Hersek, Sancak, Kosova, Makedonya ve Arnavutluğa yardım etmenin boynumuzun borcu ve milli menfaatlerimiz olduğu, İstiklalini sağlamış en önemli ülkenin Osmanlı Devlet-i Aliyyesinden telakki edilen Türkiye olduğu, İslam kardeşliğini kitaplarda değil yaşamda hayata geçirmek gerekliliği vd…

HAKSÖZ-HABER

Önceki ve Sonraki Haberler