İzmir Özgür-Der'de Seminerler Başladı

İzmir Özgür-Der'de Seminerler Başladı

Özgür-Der İzmir Şubesi 2010-2011 Alternatif Eğitim Seminerleri, 'Rasullerin Ortak Özellikleri ve Kur'an'da Rasulullah' konulu çalışmayla başladı.

İzmir'de Özgür-Der seminerleri Kemal Songür tarafından sunulan 'Rasullerin Ortak Özellikleri ve Kur'an'da Rasulullah' konulu seminerle başladı.

 

Songür, sunumuna peygamber, rasul, nebi kavramlarını açıklayarak başladı. "Peygamberler de risaletten önce normal bir hayat yaşarlar; ama bulundukları toplumda kimlik, kişilik, erdem sahibidirler. Ayrıca Allah tarafından da da korumuşturlar. Peygamberliğe emek verilerek ulaşılmaz" diyen Songür, "Peygamberlerin temiz fıtratlarını koruyan kişiler olduğunu biliyoruz. Ayrıca Peygamberlik nesebe göre de değildir. Putperest Azer'in oğlu putkıran İbrahim (as) olurken, 950 sene tebliğ görevini sürdüren Nuh'un (as) kafir oğlu ise helake uğrayanlardan olmuştur" dedi.

 

Songür, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kur'an'da anlatılan peygamberler kuzeyde Mısır, Şam, Irak; güneyde Yemen arasındaki bölgeye gelmişler. Ama hepsi bunlar değil tabii ki.  Ayette de geçtiği üzere anlatılmayanlar var. Nebi, haber veren demek. Burada verilen haberin kaynağı Allah, kanalı vahiydir. Rasul, sözlü ya da yazılı bir haberi taşımakla görevli kişiye denilir. Vahyin ete kemiğe bürünmüş halidir. Klasik "Her rasul nebidir ama her nebi rasul değildir" öğretisinden ziyade, Kur'an'a baktığımızda kitap verilen ya da verilmeyen pek çok peygamberin hem rasul hem de nebi diye anıldığını görüyoruz."

 

 

PEYGAMBERLERİN EN BÜYÜK ORTAK ÖZELLİĞİ

 

Kemal Songür, peygamberllerin en büyük ortak özelliklerini ise şu ayette görebileceğimize işaret etti: "Andolsun biz, her ümmete, "Allah'a kulluk edin, tâğûttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün." (Nahl, 36)

 

Songür, daha sonra Kur'an'ın anlattığı Muhammed Rasulullah'ın belli başlı özelliklerini sıraladı:

 

Kur'an'ın anlattığı rasul, bizim gibi insan olan biri. Gaybı bilemeyen, bilmesine müsaade edilmeyen biri. En belirgin ayrıcalığı, kendisine gece namazının birebir emredilmiş olması. Muhammed (s) tüm zamanlara, alemlere gelmiştir. Her şeyiyle mükemmel örnekliği olan bir peygamberdir. İlmi işlevselleştirip hayata yansıtmıştır. Kendisine atılan iftiralardan biri de mucize iftirasıdır ki, en büyük mucize Kur'an'dır. Diğer peygamberlere verilen mucizeler sonrası bile inanan az sayıda olmuştur, mucizeye rağmen inanmayanlarsa helak edilmiştir.

Merhametli, şefkat timsali bir peygamberdir: "Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe, 128)

 

 

Kimi grupların peygamber tasavvurlarına da değinen Songür, özetle şunları söyledi:

 

Hadisçilerin peygamber tasavvuru, sürekli söz söyleyen bir peygamber. 4000 ile 1 milyon iki yüz bin arasında değişen sayılar var.

Fıkıhçıların toplamacı anlayışı detaylardan kurtulup öze inememiş.

Tasavvufun tasavvuru ise Nur-u Muhammedî, Hakikat-i Muhammedî gibi beşer olan bir peygamberi ilahlaştırıcı sapkın inançlarla dolmuş.

Kur'ancılar ise postacı konumuna indirmiş.

 

Songür, sunumunda son olarak Kur'an ve Rasul bağlantısına değindi:

 

"Kur'an anlaşılır, açıklanmış, öğüt almak isteyenler için kolaylaştırılmış, kendisinden sorulacak olan kitaptır. Kasıt, ihanet ya da cehalet yoksa, kimse onun anlaşılmaz olduğunu iddia edemez. Öncelik Kur'an olacak, diğer kaynaklara oradan bakacağız.

Nebi ve rasul ayrımı, peygamber ya da ümmet yarıştırmasına sebep olmuş maalesef. Oysa elçiler sadece taşıyıcı değil, kaynağı da temsil ediyorlar.

 

 

 

Kıssalar da tarihsel değildir. Bütün zamanlara yol gösteren yanları mevcuttur. İbrahim–Nemrut, Musa–Fir'avn, Muhammed–Ebu Cehil neyse, günümüzdeki varislerinin durumu da o olmalıdır. Bütün -izmler, onların takipçileridir. Tuğyan eden tekil eder; dikte ettiği an tağutlaşır.

 

Rasul Hira'ya, toplumdaki bütün olumsuzluklara, kokuşmuşluklara son verme endişesiyle; ne yapılabilir derdi ne düşüncesiyle çıkmıştır. Vahiy beklentisi yoktu kesinlikle.

 

Cismini tapınma aracı gibi görenlere, medet umanlara diyebiliriz ki: Rasul öldü! Ama Allah'tan getirdiği mesajını yaşamlaştırmaya çalışanlar için ise misyonu ölmedi.

 

Fazlı İnderin / Haksöz-Haber

 

Önceki ve Sonraki Haberler