“Kürt Meselesinin Çözümünde Anahtar Rol"

“Kürt Meselesinin Çözümünde Anahtar Rol"

Özgür-Der Siverek temsilciliğinde alternatif eğitim seminerleri İlhan Yılmaz’ın sunduğu “Kürt Meselesinin Çözümünde Anahtar Rol: Ana Dilde Eğitim” semineri ile devam etti.

İlhan Yılmaz'ın sunum notlarını takdirinize sunuyoruz.

Bu sunumda yıllardır ülke gündemini meşgul eden, son günlerde daha kesif bir şekilde tartışılan Kürt sorunu ve bu sorun çerçevesinde tartışma ve gelişmelerin merkezini oluşturan/oluşturacak olan anadilde eğitim üzerinde durulacaktır. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, yılların birikimi olan böyle bir sorunun çözümü elbette kolay olmayacaktır. Bu sorun çerçevesinde gerek halklar düzeyinde gerekse de kamuoyunun yıllarca olumsuz bir şekilde enforme edilmesinin sonucu olarak oluşan psikolojik engelin aşılması ehemmiyet arz etmektedir. Türkiye gibi yoğun siyasi tasallut altına alınmış, resmi ideolojik anlayışın hayatın her alanına nüfuz ettiği bir ülkede sorunları/sorun alanlarını aklıselimle, sükûnet içinde tartışmak ve çözüm bulmak zordur kanaatindeyim. Bu sunumda çok mütevazı bir bakışa açısı ve insani perspektifi esas alarak ülkenin en yakıcı sorunlarından olan Kürt sorununun çözümünde doğru, bilimsel bir çerçevede tartışıldığı zaman anahtar rol vazifesi göreceğini düşündüğüm anadilde eğitim hakkını çeşitli bağlamlar içinde dikkatlerinize sunmaya çalışacağım.

Bu toprakların kadim halklarından olan Kürtlerin, özellikle ulus devlet ideolojisinin egemen olmasından sonra inkâr, imha, tehcir, asimilasyon gibi birtakım yöntem ve politikalarla mağdur edildiklerini uzun uzadıya anlatmanın gereği yok. Devlet politikası olarak benimsenen bu politikaların iflas ettiği artık devletlû zevat tarafından ifade edilmektedir. Salt soğuk savaş döneminin temel politikalarından olan güvenlik perspektifinden değerlendirmenin meseleyi daha da karmaşık hale getirdiği gün gibi ortadadır. Kürtlerin bu ülkenin eşit yurttaşları olduğu, herkesin ülkenin gelişmesinden eşit ve adil bir şekilde istifade ettiği bir düzenin tesisi bu sorunun çözümüne bağlıdır. Çözüm sürecinde elbette eski alışkanlıklarını ve düzenlerini bunun devamı üzerinden sağlayan ve tesis eden kurum, kuruluş, parti ve bir takım çevreler savaş çığırtkanlıklarına devam edeceklerdir. Kürd sorununun çözümüne ilişkin mantalite kesinlikle eyyamcı bir mantalite olmaktan uzak olmalı, meselenin köklü bir takım çözüm önerileri sürece egemen olmalıdır. Bu yaklaşımdan uzak yaklaşımlar ilerde bir daha sorunun nüksetmesine sebep olacaktır. Bunun yapılabilmesi her türlü fikriyatın özgürce serdedilmesine bağlıdır. Bütün kesimlerin fikriyatı alınarak çözüme ulaşmak barışı toplumsal ve kalıcı hale getirecektir. Kürd olsun Türk olsun bütün toplumsal aktörlerin fikrine başvurulmalıdır.(Dünya görüşü ne olursa olsun ister Sünni ister alevi, ister İslamcı, ister laik herkesin düşüncesi önem arz etmektedir.)

İnsanların tabii bir şekilde kendilerini ifade edebilmelerinin yegâne aracı dildir. Dil sadece ifade aracı değil, aynı zamanda bir toplumun kültürel yaşamının en önemli unsuru ve kültürel aktarımın en önemli vasıtalarındandır. Toplum ya da topluluklarda sağlıklı bireylerin yetişmesi kültürel açıdan çatışma yaşamayan bireylerin varlığına bağlıdır. Bu bağlamda dilin bir diğer işlevi de hissiyatın, düşüncenin, bireyi birey yapan olguların hayat bulduğu alanın oluşturmasıdır. Bu coğrafyada yaşanan Kürd sorununun çözümü rotasında belirleyici bir unsur olacağını düşündüğümüz anadilde eğitim hakkının "insani bir perspektifle" ele alınması elzem bir hal almıştır. Peki, bu meselenin köklü çözümünün bir parçası olacak olan anadilde eğitim niçin gereklidir? Bunun üzerinde durmak gerekiyor. Her insanın doğduğu bir annesi vardır. Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren annemizle muhatabiyetimiz bütün yönleri ile başlar. Doğumdan sonra günlük yaşantı ile bağımızı tesis eden, yaşam alanımızı oluşturan kişi annedir. Dil de bu alanın önemli unsurlarından biridir. Annemiz hangi dili konuşuyorsa bizde ondan öğrendiğimiz dille kendimizi ifade etmeye çalışırız. Bu kadar basit ve yalın olan bir gerçeği nasıl olurda ideolojik bir takım kaygılarımız ve bağnazlıklarımızdan dolayı görmezlikten geliriz? Hatta insanın ifadesinin merkezinde olan dili yasaklar, cezalar kanalı ile yok edilmesine göz yumabiliriz. Bu sorular elbette vicdanlı beyinlere hitap eden sorulardır.6 yaşına kadar annesinden öğrendiği dille yaşam alanını anlamlandırmaya başlayan bir insanı aniden hiç bilmediği bir dille muhatap etmek ve bu dille onu birey olmasını sağlayacak bir eğitimden geçirmek... Siz bu süreçten hayatı doğru bir şekilde anlamlandırmaya çalışan, kendini gerçekleştirecek bireyler umuyorsanız bu beyhude bir çabadır. Ülke genelinde yapılan sınavlarda Kürtlerin yaşadığı illerin sıralama itibari ile geri oluşu zaten bunun somut kanıtıdır. Ayrıca her insanın anadilinde eğitim alması temel insani haklardandır. Bunun engellenmesi hak gaspıdır. Anadilde eğitim talebinin ideolojik arka planından ziyade insani ve bilimsel temelli değerlendirilmesi sorunun çözümüne önemli bir katkı sunacaktır. Sorunun ideolojik, devlet merkezli bir anlayışla düşünülmesi çözümden uzaklaştırıcı mahiyet arz edecektir.

Sorun, zihinlerde anadille eğitimin ön yargısız bir şekilde kabulünden sonra hal yoluna girebilir. Burada şu parantezi açmak istiyorum izinizle.

Anadilde eğitim biz Müslümanlar açısından gündemimize almamız gereken önemli bir olgu olsa gerektir. Rabbimizin Rum suresi 22. Ayetteki emrinin idrakine varmak, "dillerin ve renklerin Allah'ın ayetlerinden "olmasının biz Müslümanlar için ifade ettiği anlamı 'tefekkür eksenli bir bakış açısı ile yeniden muhatap almak gibi bir zorunluluğumuzun olduğunun farkına varmak zorundayız.

Allah'ın ayetlerinden olan Kürtçenin öğrenilmesi, yaşatılması ve varlığının bir ayet olarak devamının sağlanması Müslümanların üzerinde ağır bir sorumluluk olarak durmaktadır. Bu topraklarda şirkin bir tezahürü olarak yansıma bulan inkâr ve asimilasyon politikalarının önünde durmak bu politikaları etkisiz hale getirmek, İslami camianın en önemli vazifelerindendir. Bu çerçevede Müslümanların dil yasaklarını engellemek ve bitirmek amacı ile çeşitli etkinlikler tertip edebilir. Kürtçe öğrenme ve öğretme kampanyaları, dil yasaklarına yönelik yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması için kampanyalar (imza kampanyası gibi.) yapılabilir. Müslümanların sorumluluklarını özce ifade ettikten sonra anadilde eğitim hakkının kolektif haklar bağlamında ele alınmasının önemini ifade etmem gerekiyor. Kollektif haklar bağlamında anadilde eğitime yaklaşım Kürtçenin varlığının güvenceye alınması demektir. Aksi durum pansumandan öteye geçmeyecektir.(Burada şunun hakkını teslim etmek gerekir. Özel Kürtçe kursların açılması, TRT Şeş yayınına başlanması önemli adımlar olmakla beraber, Kürtçenin önündeki yasal engeller kaldırılmalı, Kürtçe hayatın her alanında serbest hale gelmelidir.) Devletlu aklın meseleyi bir takım adımlarla geçiştirmesinin Kürtçeyi kurtarmaya yetmeyeceği, bu nedenle Mili Eğitim Bakanlığı bünyesinde akademik camianında dahil olduğu uzman kişilerden, profesyonel desteğin alındığı bir kurul oluşturulup gerekli alt yapı ve müfredat çalışmalarının yapılmasını somut bir öneri olarak ifade edebiliriz. Bu süreçte yukarıda bahsettiğim kamuoyunun meselenin çözümüne hazır hale getirilmesi ehemmiyet arz etmektedir. Egemen resmi ideolojinin bilinçli bir şekilde manipülatif amaçla kullandığı 'bölünme fobisi' aşılması gereken en önemli eşiktir. Bunu sağlayacak olan da toplumun önemli bir kesiminin dindar olduğunu anımsayarak İslami kesimin sağlayacağı katkı daha da bir önemli hale gelmektedir. Bu bağlamda İslami STK'lardan oluşan doğu-batı kardeşliği platformu vb. oluşumların katkısını önemsemek gerekir.

Sonuç olarak şunu ifade etmeliyiz ki, sağlıklı diyalog zemini bütün toplumsal aktörlerin dâhil edildiği bir süreç, insani perspektif rotasında yol alabilirse anadilde eğitim bağlamında Kürd sorununu çözümü kolaylaşacaktır. Çünkü "Kürd sorunu birçok boyutu olmakla birlikte büyük ölçüde Kürtçe sorunudur."

Haber: Murat Yeşildağ

Önceki ve Sonraki Haberler