Siverek'te "Kürt Sorunu" Semineri Yapıldı

Siverek'te "Kürt Sorunu" Semineri Yapıldı

Siverek Özgür-Der Temsilciliğinde alternatif eğitim seminerleri Osman İzol’un sunduğu “Bilge Adamlar Kürt Dosyasından “Resmi İdeolojinin Kimlik Çıkmazı ve Kürt Sorunu ” adlı makale ile Rıdvan Kaya’nın makalesi ile devam etti.

Siverek Özgür-Der Temsilciliğinde alternatif eğitim seminerleri Osman İzol’un sunduğu “Bilge Adamlar Kürt Dosyasından “Resmi İdeolojinin Kimlik Çıkmazı ve Kürt Sorunu ” adlı makale ile Rıdvan Kaya’nın makalesi ile devam etti.

Rıdvan Kaya’nın makalesinde ön plana çıkan notları size sunuyoruz.

Başlangıçta Osmanlının almış olduğu son yenilgiler ile birlikte ortaya çıkmış olan kimlik krizinin Kemalist kadrolarca bölgede yaşayan Arap, Laz, Çerkez, Kürt ve Türklerin olmasına rağmen sadece Türk etnik kimliği esas alınarak bir devlet inşasının planlandığından bahsediyor.

Türk’ten başkasını tanımayan cumhuriyet ideolojisinin oluşmasından önce farklı kavmi kimliklerin bir arada yaşaması ile ilgili ortak görüşlerin olmasına rağmen devletin kurulmasıyla inkâr ve imha Politikalarının başladığından bahsediyor.

Bu inkâr ve imha politikasının Kürt kavmine karşı hunharca uygulanması ile birlikte, sadece Kürtleri değil diğer kavimleri de ciddi oranda mağdur ettiğini açıklıyor.

Sistemin İslami argümanlar ile özellikle kardeşlik vurgusunu Kürtlerin milliyetçiliğe kaymaması için kullandığını ve bu anlamda başarılı olduğunu açıklıyor.

Kürt sorununa ilişkin hem TC hem de PKK’nın nemalandığını bu konuda her iki tarafında meseleyi istismar ettiğini, dolayısıyla Kürt sorununu PKK’nın eylemlerinden bağımsız olarak ele alınması gerektiğini dile getirmiş.

Sonuç olarak, Çözüm noktasında da soruna adalet perspektifinden bakılması gerektiğini vurgulamış, kalıcı çözümün İslami temelde bütünleşmekle mümkün olacağını dile getirmiştir.

Kürtlere yönelik yapılan inkâr ve imha politikalarının Osmanlının yıkılışı ile birlikte başlamadığını ayrıca eklemek gerekir. Aynı zamanda Kürtleri sadece bu bölgeyle sınırlamak eksik olur. Irak, İran ve Suriye devlet sistemlerinin de Kürtler için benzer politikalar sergiledikleri biliniyor.

Osmanlı ile İran arasında yapılan kasrı şirin antlaşması ile (1639) birlikte Kürdistan coğrafyası ikiye bölündü ve Kürtler birbirine karşı Osmanlı ve İran adına savaşmak zorunda kaldılar. Kürtlerin o tarihlerde de kavmi bir bilince sahip olduğunu biliyoruz.

Kürt klasik edebiyatının önemli isimlerinden olan ehmedê xanê’nin şiirlerinde bu açıkça görülmektedir. Ancak onun bu durumu ırkçılık değil tam tersine kendi kavminin bu kara parçasında kendisini temsil edecek bir dünya hayal ediyordu. Kürtlerinde başkalarını temsil etmeden yaşayabileceklerini söylüyordu.

Ayrıca Kürt sorununu her ne kadar PKK’den ayrı değerlendirmemiz gerektiğini söylese de yazar, PKK’nın bu bölgenin bir gerçeği olduğunu hatta Kürtlerin bir parçası olduğunu da unutmamak gerekir.

Evet, Kürt sorunu bizim sırtımızdaki ağır yüklerden biridir. Müslümanlar olarak kavmimiz ile rabbimiz arasındaki parazitlerin giderilmesi için yürekten çalışmalıyız ki kavmimiz gerçek imtihanını yaşayabilsin. Hep başkaları tarafından çizilen kaderin mahkûmu olmamalıdır. Onlara giydirilmek istenen elbisenin kendilerine dar geldiğini bilmeleri gerekiyor. Bu da üzerimizdeki sorumluluğun ne denli ağır olduğunu gösteriyor.

Bu açıdan öncelikle

1 Adalet ve hürriyetten bahsediyorsak öncelikle bu alanların herkesin kullanma hakkına sahip olduğu bilinciyle hareket edilmelidir. Mağdur edilmiş bir kavmin kim olursa olsun hakkının Müslümanlar tarafından savunulması gerekir. Bu anlamda Kürtlerin diğer kavimler üzerinde haklarının olduğunu hatırlatmak gerekir.

2 İslami yapıların Kürt sorununun hallinde ortaya koyacakları pratik, entellektül düzeyde tartışmanın ötesinde, göz ile görülür elle tutulur çalışmaların olması gerekir.

Tarih araştırılmalı, Kürtçeyi yazılı ve sözlü olarak özellikle kendi ailelerimizden başlayarak hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. İllaki sistemin birtakım kapılar açmasını beklemek yanlış olur.

3 Sekilerleşen bütün yapılara karşı Kürtlerin bilinçlendirilmesi ve İslami bir dilin hassasiyetlerin bu konuda pratiğe aktarılması gerekir.

4 Biz bir halktan bahsediyoruz. Bu gün yapacağımız her şey bu halkın neslini de etkileyecektir. Dolayısıyla bir neslin inşasından da bahsedebiliriz. Vahyin bize yüklemiş olduğu sorumluluklardan birisi de temiz nesiller yetiştirmektir.

Haber: Murat Yeşildağ  

Önceki ve Sonraki Haberler