Sakarya'da Kürt Sorunu Tartışıldı

Sakarya'da Kürt Sorunu Tartışıldı

Özgür-Der Sakarya Şubesi, ilgili kesimlerden temsilcileri bir araya getirerek Kürt sorunu konulu bir sohbet düzenledi.

Bilindiği gibi en son yapılan genel seçimlerin ardından oluşan siyasi tablo Kürt meselesinin çözümü noktasındaki umutları artırmıştı. Bilhassa AK Parti ve BDP’nin elde ettiği başarılı sonuçlar bu umuda katkı yapan en önemli gelişmelerden biriydi. Ancak seçimlerin ardından henüz bir ay geçmişken 14 Temmuz’daki Silvan saldırısı ve aynı güne denk gelen tek taraflı Demokratik Özerklik ilanı Kürt Ulusal Hareketinin stratejisinin nereye yöneldiği ve hareketin süreci nasıl yönetmek istediği noktasında yepyeni bir viraja girildiğinin de işareti sayılabilir miydi?

12 Haziran’da üçüncü defa hükümete gelen Ak Parti’nin sistemin klasik dışlayıcı, asimilasyona dayalı inkârcı yaklaşımlarına uymayan işler yapması ve bu politikaların yüzde elli oy almış olması nasıl okunmalıydı? Yine aynı şekilde Ergenekon süreci ile birlikte değerlendirildiğinde Kürt meselesinin açmazları ve özgürlük alanları neye tekabül ediyordu? AK Parti’deki zikzaklar ile devletin öteden beri devam edegelen tutumu arasındaki fark ile Kürt hareketindeki zikzaklar neyin işaretiydi?

En son Çukurca saldırısı ve ardından Van ve Erciş’te yaşanan depremlerle yaşanan travmalar geçici miydi yoksa Kürt meselesi artık çözülemez noktaya mı inmişti? Kürt meselesinde kalkış nasıl yapılmalıydı? Kim haklı kim haksız noktasından bir kalkış mı? Yoksa şartsız sınırsız ve koşulsuz (önyargısız) bir zeminin teşkili mi?

İşte özetlemeye çalıştığımız gibi Kürt meselesi en ciddi ve en yakıcı problem olarak karşımızda duruyor. Çoğu kere de adeta bir turnusol vazifesi görüyor. Bu sorunun bu denli kontrolden çıkma sebeplerinden birisi belki de en önemlisi doğru zeminlerde doğru şahıslarla bu konunun konuşulmamış olması olamaz mı?

Bu nedenle Sakarya Özgür-Der Şubesi çok da anlamlı bir günde (!) 29 Ekim Cumartesi günü dernek merkezinde Kürt meselesinin ele alındığı mini bir forum düzenledi. Şube başkanı Baki KIZILTEPE’nin yönettiği foruma araştırmacı-yazar Y. Yavuz YILMAZ, BDP İl Başkanı Aziz KOÇAK, SABED Başkanı ve Sakarya Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Ömer SEVİM, eğitimci Ali ÇİYDEM, araştırmacı-yazar Murat AYDOĞDU, eğitimci Faik BOSTANCI, aktivist Şaban GÜNEL ve eğitimci Ekrem POLAT iştirak ettiler.

Konuşmacıların öne çıkan vurgularını sizler için çözümledik:

sakarya-kurt-sorunu-sohbet02.jpg

Aşağıda yer alan çözümlemeler, konuşmalara sadık kalınarak aktarılmaya çalışılmış ancak anlamın değişmesine yol açacak cümle düşüklükleri için küçük tashihler yapılmıştır.

Şaban GÜNEL (Aktivist)

Sistem sorunu çözmek istemedi. Şeyh Said’i yendiğinde çözebilirdi çözmedi. Seyyid Rıza’yı yendiğinde çözebilirdi çözmedi. Kürtlerden hakları re’sen alındı yine re’sen verilmeliydi, verilmelidir. Kürtlerin kendi ülkelerini kurmaları, sorunu kalıcı bir şekilde çözebilir. Sistem Kürtlerin hangi haklarının gasp edildiğini herkesten daha iyi bilir. Bu sorun ancak ve ancak kurulacak namuslu ilişkilerle çözülebilir. Bu sorun ancak birbirimize arkamızı korkusuzca dönebildiğimiz zaman çözebiliriz. Birbirimizi ciddiye alarak çözebiliriz. Türkiye’de çok partili yaşam hiç olmadı, halen de yok. Ak Parti’nin eliyle yapılan bazı değişiklikler var.

Y. Yavuz YILMAZ (Yazar)

Sorun aslında Türkiye şartlarında silahlı bir gücün varlığının nereye oturduğudur. Kürtlerin bir kısmı bağımsız devlet isteyebilirler. Ancak ulus devlet fikri ve uygulaması beraberinde bir parçalanmayı getirir. Bu Osmanlı-TC sürecinde böyle oldu. Kürt hareketinde de böyle olur. Ulus devlet fikri sorgulanmalıdır. 90’a kadarki bağımsızlık fikri ve sonrasındaki bundan vazgeçme sürecini T.C. okuyamadı. PKK gelişmeleri doğru okudu. Abdullah Öcalan “Bir Halkı Savunmak” adlı kitabında konuyu enine boyuna ele alır. Türkiye nasıl bir sistem olmalı ki özgürlükler kazanılabilsin? Bağımsızlık fikrinin yavanlığından bahseder. Herkes takdir eder ki organize olmuş daha az sayıdaki bir güç organize olmamış daha büyük bir gücü yenebilir. Ahmet Türk bir röportajında PKK’nin Kürtlerin yüzde otuzunu temsil ettiğini söylemiştir. Tüm talepler silahlı gücün olayı nasıl gördüğü, nereye varmak istediği ile doğru orantılı olarak olur veya olmaz. Günümüz dünyasında ilişkiler çok boyutlu ve girifttir. Öcalan hatıratında Yunanistan, Suriye, İsrail ve daha birçok ülkeyle dolaylı ve dolaysız ilişkilerinden bahsediyor. PKK sorunun göbeğindedir. Karşılıklı sövmekle bu iş olmuyor. Yapılacak bir çözüm hamlesi PKK’yi etkisizleştirebilir. Bizler PKK’nin evrimleşmesine izin vermedik. Sürekli askere her türlü fırsatı doğuran bir yol izlendi. Ulus devlet fikrinden demokratik devlet fikrine dönmek faydalıdır. Modern devlet içerisinde bölgesel şema ve yaklaşımlar olabilir. Yeni bir toplumsal sözleşme yapılabilir. Ankara bir zihniyet olarak kimseye güvenmez. Kendi dışındakileri bölücülük veya risk unsuru temelinden tanır. Oysa postmodern akım olabildiğince yerelliğe doğru evrilmektedir. Devlet bunları görmeli, Kemalist zihniyet gitmeli, özgüllükler gelmeli. Anayasa sil baştan yapılmalı. Mesele can kaybı olduğu için en önemli meseledir. Diğer unsurlar önemlidir. Ama silahlı güç her zaman ilk muhataptır. Ulus devlet modeli fıtrata uymadığından huzur getirmez. Sözü kimin söylediği değil ne söylendiği nasıl anlaşıldığı önemlidir. 17.617 faili meçhul var. Bu belli kesimleri hiç rahatsız etmiyor. Birisi Diyarbakır’da trafik kazası olduğunda seviniyor, onlardan birisi daha gitti diye. Ağızdan çıkan sözler yüreğin yansımasıdır. Hiçbir söz gelişigüzel söylenmez. 2002 öncesi AİHM dava oranı % 95 iken 2003 sonrası % 20’ye inmiş olması önemlidir. AB bile artık örgütün inandırıcılığını kaybettiğini düşünüyor.

Aziz KOÇAK (BDP İl Başkanı)

PKK 90’larla birlikte bağımsızlık fikrinden vazgeçti. Her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. Dilipaki “Mazlum kim olursa olsun, düşmanım da olsa yanında yer almam lazım.” diyor. Kürtler Demokratik bir Türkiye, demokratik bir cumhuriyet istiyor. Türkiye’deki diğer halklarla birlikte eşit şartlarda yaşamak istiyoruz. Eğer özgürlükler verilirse ne BDP kalır ne de PKK. Asıl sorun Kürt sorunu değil Türkiye sorunudur. Türkiye’deki rejim sorunudur. Kürtler mücadeleyi sisteme karşı veriyorlar. Kürtler devlet istemiyor. Devlet sömürü aracıdır. Sınırsız-sınıfsız bir toplum olmalı. Kürtlerin temsilcisi biziz, bedel ödemişiz, feda etmişiz kendimizi. Kadınlar konusunda inançlar konusunda kimlik ve haklar konusunda eşitlikçi düşünüyoruz. Yıllar yılı Kürdüm ama Türküm diyordum. Ancak ahırımda hayvanımla konuşabiliyordum dilimi. PKK olmasaydı asimile olmuştuk. Öcalan en son “akil adamlar” önerisi yaptı. AKP ılımlı İslam yoluyla Kürtleri uzlaştırmak istiyor. Mevcut operasyonlar acilen durmalı.

Ali ÇİYDEM (Eğitimci)

Şiddetin şiddeti beslediği bir düzlemde PKK’nin şiddeti artırarak nereye varmak istediğini Aziz Bey’e sormak istiyorum. Ben uzun yıllar bölgede kalmış biri olarak en son Ağustos ayında Suruç’ta öldürülen iki esnafın neden öldürüldüğü ve örgütün kimseye hesap vermez bir tavır içerisinde olmasının nasıl bir zihniyetin ürünü olduğu üzerinde düşünülmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Murat AYDOĞDU (Araştırmacı –Yazar)

Nihai çözümün üç sacayağı devlet PKK ve BDP’dir. Silahların bırakılması değil susması konuşulmalıdır. Bu tarz müzakerelerde olmazsa olmaz denen bir şey olmamalıdır. Masaya oturanların her şeyi konuşabilmeleri gerekir. En önemli sorun ön yargıların doğurduğu zihin kirliliğidir. Sorunu ulus devlet doğurmuştur. Sorun paradigma sorunudur. Yüzeysel halledilen sorunlar bir gün gelir tekrar patlak verir. Başka anlamlar yüklenerek bir ilişki kurulamaz, görüşme yapılamaz. Ulus devlet ideali çökmüştür. Çok ulusluluk, çok toplumluluk esastır. Şu şöyledir bu böyledir gibi kesin yargılarda bulunmak yanlıştır. Devletin içindeki militer yapıyı çözmeye niyetli bir siyasi irade var. Bu örgütün içerisinde de var. Zihniyetler değişmeli. Kürt coğrafyasındaki diğer unsurların katkısı olmadan sorun çözülemez. Mesela Nur cemaatinin izlediği bir yol var. Örgüt Nurcuları istemiyor, öldürüyor. Mustazaf-Der’in durumu hakeza ortada. Kısacası Müslümanların durumu ne olacak? Tüm bunların katılımı ile birlikte bir çözüm modeli mümkün olabilir.

Ekrem POLAT (Eğitimci)

Konuşmaların tamamında bir zaaf görüyorum. “Kürtlerin temsilcisi PKK’dir!” denirse ben kendimi inkâr edilmiş sayarım. İki liste yapılmalı: Kürt olmanın getirdiği devletten kaynaklanan sorunlar listesi ve Kürt olmanın getirdiği PKK’den kaynaklanan sorunlar listesi. Tüm sorunları sanki bu iki gücün dışında çözebilecek bir güç yokmuş gibi konuşmak yanlış. Devlet ve PKK’nin baskıları Müslümanları kıskaca alıyor. Paranoya batıda aslında. Türklerin sınanması çözüme katkı yapabilir. Bugün her kesimden ölümler oluyor. Zulmün büyüklüğü konusunda kimsenin şüphesi yok. Ders verdiğim sınıfta PKK eylemlerinin etkisi ile zor durumda kalıyoruz. Kürt sorunu eşittir PKK değildir. Türklerin ciddi adım ve hamleler ortaya koymaları lazım.

Ömer SEVİM (SABED Başkanı)

Teori ile pratik arasında ciddi farklar hatta uçurumlar olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak tüm Kürt halkını kendi saflarına çekeceğine inananlar tırmanma trendindeki bir savaş yoluyla iyiden iyiye yaygınlaşacak milliyetçi (ırkçı) duyguların histerisinden medet umuyorlarsa bunun aynısı denendi ve sonuç acı, kan ve gözyaşı oldu. Devlerin göstereceği aşırı ve orantısız tepkileri doğuracak eylem ve saldırılara bel bağlamak da demokrasiyi barışı toplumsal huzuru adaleti konuşmaları (en az Kemalist zihinler kadar) etkisizdir, sonuçsuzdur. Etki ve sonuç ne pahasına olursa olsun adaleti elden bırakmadan ortaya konacak eylem ve örnekliklerle alınabilir.

HAKSÖZ-HABER / Sakarya 

Önceki ve Sonraki Haberler