Van'da 'Suriye ve Ortadoğu’daki İntifadalar' Semineri

Van'da 'Suriye ve Ortadoğu’daki İntifadalar' Semineri

Özgür-Der Van Şubesi’nde “Suriye ve Ortadoğu’daki İntifadalar” konulu bir seminer gerçekleştirildi.

Özgür-Der Van Şubesi’nde 17 Mart Cumartesi akşamı, Bahadır Kurbanoğlu’nun sunumunu yaptığı “Suriye ve Ortadoğu’daki İntifadalar” konulu bir seminer gerçekleştirildi.

Soğuk hava şartlarına rağmen yoğun katılımın gözlendiği seminerde Bahadır Kurbanoğlu öncelikle Ortadoğu’daki intifadaların arka plan tarihini 19. Yy.’daki direniş hareketlerinden örnekler vererek başlattı. Tarihi arka planı üç bölümde özetledi.

1- 19. Islahat ve direniş sürecinden 1980’e.

2- 1980-2000 arası İslami hareketlerin bölge halklarına örnek oluşturdukları kuruluş ve gelişme dönemi

3- 2000’den itibaren emperyalist güçlerin kayıplarının yükseldiği ve direniş hareketlerinin etkilerini arttırdıkları dönem.

İntifada Ruhu Bölge Halklarına Alla(cc)ın Bir Lütfudur!

Tunus’la başlayan, Mısır ve Libya ile devam eden Nahda, İhvan gibi İslami hareketlerin iktidara geliş süreçlerinin hem uzun vadeli hem de son 16 aylık kısa vadeli faaliyetlerinden somut örneklerle bahseden Kurbanoğlu, bu sürecin hem bilinç düzeyinde hem de fiili olarak bir emek süreci olduğunu; Nasyonel sosyalizmlerden, diktatörlüklerden, Baasçı ideolojilerden bıkıp usanan halkların tüm bu coğrafyalarda İslami beklentiler içine girdiklerinden ve elde edilen akibetlerin Allah(cc) ın bu halklara ve İslami hareketlere bir lütfu olduğundan bahsetti.

Komploculuk Temkinlilik Değil, Bir Özgüvensizliği İspat Teorisi ve Projesidir!

Komplocu yaklaşım biçimlerine de değinen Kurbanoğlu, bunların nasıl asılsız, özgüven eksikliğinden kaynaklanan ve gelişmeleri sahada olanlardan değil, emperyal vizyonu aktaran rapor ve makalelerden takip edenlerin görüşlerine dayandığına dair somut örnekler sundu.

Müslümanların bu coğrafyalardaki gelişmeleri Rand Corporation raporlarından, emekli CİA, FBİ şeflerinin görüşlerinden, Global Reaserch gibi kuruluşlardan değil, İslami hassasiyet sahiplerinden, mütefekkirlerden, bu bölgelerdeki liderlerden öğrenmeleri gerektiğinin altını çizdi.

Bölge Müslümanlarının seküler devrimlerin değil, hak ve adalet yolunda bir inkılabın salasını verdiklerini Mısırlı ve Tunuslu düşünürlerin görüşlerinden örnekler sunarak aktaran Kurbanoğlu, Müslümanların daha pek çok ağır sınavdan geçecekleri, toplumsal ıslah yolunda anayasa tartışmalarından, birarada yaşama, çokkültürlülük konularına kadar vahyi kültürden kaynaklanan birçok meseleyi hem entelektüel anlamda hem de toplumsal ve siyasal bağlamda daha şimdiden tartışılmaya başladığından söz etti.

Özgürlüğün Alternatifi Yoktur! Hele ki Bu Özgürlük Müslümanca Talep Ediliyorsa!

“Özgürlük risktir ama riskli ortamlarda bu riski kimin üstlendiği önemlidir” tespitiyle konuşmasına devam eden Kurbanoğlu, şu an için bu coğrafyalarda diktatörlükler sonrası bu riski İslami hareketlerin ve Müslüman halkların üstlenmiş olmasının insanlık için çok önemli açılımlar ve hayırlar getirebileceğinin altını çizdi.

“Zalim Diktatörlüklerden daha zalim ne bir yönetim biçimi ne de yaşam alanı olduğu”nu belirten Kurbanoğlu, “Özgürlüğün alternatifi yoktur” diyerek, İslam’ın insanlığa özgürlüğü zorunlu kıldığını ve bu yaşanan sürecin bu halkların kendi ecirleri, başarıları, sa’y ve gayretleri sonucu oluştuğunu belirtti.

İtikadımız Suriye’deki “Muhayyel Zulümler”i Değil; “Verili Zulümleri” Konuşmayı Gerektirir!

Suriye konusuna da değinen konuşmacı, Suriye’ye birilerinin beklediği anlamda bir müdahalenin söz konusu olmadığını ama Esad’a destek veren ve onu günden güne güçlendiren emperyal güçlerin olduğunu belirterek, mazlum Suriye halkının ve direnişim temsilcisi örgütlü güçlerin silaha ve her türlü yardıma muhtaç olduklarının altını çizdi.

Suriye’de İsrail’in yaptığından, Afganistan’da yaşananlardan daha büyük zulümlerin yer aldığına dikkat çeken Kurbanoğlu, tüm iftira, karalama ve taassubi yaklaşımlara rağmen, Suriye konusunun gelecekte olabilecek “muhayyel zulümler” ve “Batılı hesaplar”dan önce “verili katliam ve zulüm politikaları” üzerinden ele alınması gerektiğini söyledi.

“Şu an için ucuz anti-emperyalistlik polemiklerin değil, yıllarca kendilerini emperyalist güçlere yaslamış olan yerli işbirlikçilerin somut katliamlarının engellenmesi ve direniş zamanıdır” diyen Kurbanoğlu, Oligarşik Esad ailesi diktatörlüğünün başına neler geleceği, ya da Kudüs’ün nasıl kurtarılacağının değil; Kudüs beldesinin ifade ettiği evrensel değerlerin kurtarılması mücadelesinin verilmesi gerektiğini ifade etti.

Bu konuda Hamas’ın da, İslami Cihad’ın da, Filistin halkının da Türkiyeli Müslümanlarla aynı fikirde olduğunu belirten Kurbanoğlu, 18 Mart eylemlerinin bu açıdan bir dönüm noktasını oluşturduğunu, artık Suriyeli Müslümanlara yardım zamanı olduğunu, Müslümanların üzerine sinmiş bulunan ölü toprağından silkinip bereketli eylem, söylem ve icraatların zamanının çoktan geldiğini belirtti.

Van Depreminin Yaralarını Yardımlar Sardı, Ya Suriye’deki Zulümat Depremininkini?

Bunu en iyi trajik bir deprem yaşayan Van’lı Müslümanların hissedebileceğini belirten Kurbanoğlu; “Öyle bir bölge düşünün ki her gün dokuz şiddetinde depremler oluyor, her gün binalar yıkılıyor, her gün onlarca insan ölüyor. Deprem Allah’tan geldiği için buna itikad edenler sabır, metanet ve yardımlaşmayla yaralarını sarabilmekteler; peki Suriye halkı ne yapsın? Başlarına gelen zalim bir oligarşinin yarattığı depremlerdir. İçinde tecavüzlerin, kurşunların, bombaların, işkencelerin olduğu bu şiddetli zulüm depremi travmalarıyla kendilerine gereken yardımlar ulaşmazsa, bu insanlar nasıl başetsin? Nasıl çare üretsin? Yalnızlığını kime şikayet etsin?

“Lebbeyk Ya Allah!” Nidası Aslında Bizlere Sesleniştir!

Onlar “Lebbeyk ya Allah!” nidasıyla aslında bizlere seslenmekteler. Allah(cc) o zalimleri bizlerin (ve onların) eliyle kahretmeyi dilemişse ve onlar üzerlerine düşen görevi yerine getiriyorlarsa, o halde düşünelim kardeşler burada bize düşen nedir diye? Sadece yazmakla, toplantı, seminer ve eylemlerle yetinmemeliyiz. Bunlar çok önemli ama bunları yerine getirmiş olmakla görevlerimizi yaptığımıza dair bir mütmainliğe kavuşma hakkımız yok!” diyerek sözlerini tamamladı.

Adem ve Hamit İçin Dularımızı Eksik Etmeyelim!

Adem Özköse ve Hamit Coşkun kardeşlerimizle ilgili son gelen haberleri de bizlerle paylaşan Kurbanoğlu, kardeşlerimize en yakın zamanda kavuşabilmek niyazıyla konuşmasını tamamladı.

Haksöz Haber – Tayfur Bayraklı

van-20120317-02.jpg 

Önceki ve Sonraki Haberler