''Niceliğin Önemi Niteliğin Belirleyiciliği''

''Niceliğin Önemi Niteliğin Belirleyiciliği''

Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen alternatif eğitim programlarında ''Niceliğin Önemi Niteliğin Belirleyiciliği '' başlıklı konuyu Zonguldak Çağrı-Der'den Mustafa Bozacıoğlu sundu.

Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen alternatif eğitim programlarında ''Niceliğin Önemi Niteliğin Belirleyiciliği '' başlıklı konuyu Zonguldak Çağrı-Der'den Mustafa Bozacıoğlu sundu.

Mustafa Bozacıoğlu müslümanların ortak sorumluluklarını hatırlatarak başladığı konuşmasında şahitlik çabası içinde birbirimize destek olmamız gerektiğini vurguladı.

Konu hakkında Bozacıoğlu özetle şunları anlattı:

Toplumsal dönüşüm talebi olan her birey ya da yapının vazgeçilmez tartışmalarından biri nicelik-nitelik ilişkisidir. Nitelikli kadrolaşmayı önceleyenler, bir türlü fikirlerini halka sunacak merhaleye gelememekle; halka inelim söylemine sarılanlar ise ilkelerden uzaklaşma vakıasını tartışma konusu yapmakta. Elbette bu hararetli çekişme, mücadele metodu tartışmalarının en önemli alt başlıklarından birini oluşturuyor. Marjinal yaftasından kaçınanlar toplumu hurafeleriyle birlikte sevgiyle kucaklarken, halka yabancılaşmış bir grup azınlık ise, kendi kabuğunda yaşamayı tercih ediyor genellikle. İki uçta sürdürülen bu tartışmaların Kur'an perspektifinden nasıl değerlendirebileceği konumuzu oluşturuyor.

Nitelik belirleyici olandır ama nicelik de ihmal edilmemesi gereken bir öneme haizdir. Nitelik önceliğimiz elhak, doğrudur; lakin yeterli değildir, şu hakli algılanmasıyla eksiktir. Niteliğin dört başı mamur bir tarifini yapmak bile neredeyse imkânsızdır! Nitelik ediniminin sonu da yoktur! Hz. İbrahim’in niteliği nicedir? Ashabın, mesela, nitelik değerleri aynı mıdır, eşit mi? Bu eşliği sağlamak mümkün değildir, ama ‘eşgüdüm’ pekâlâ mümkündür! ‘Ben nitelik edinimimden sorumluyum, ben yapabiliyorsam, herkes yapabilir, yapmalıdır!’ sözü de el’an ‘kendisiyle yanlış kastedilen doğru söz’ gibi duruyor! Niteliğin dış bakan boyutu, örneklik, şahitlik yüklemesi, daha çok fedakarlık, daha çok sorumluluk alma, daha fazla aktivasyon gerektiren içeriği vardır. Ve bu; bilmeyene bildirmeyi, gelmeyene gitmeyi, reaksiyon olana aksiyonu, gevşeklik gösterene azmi ve kararlılığı, durana yürümeyi, yürüyene koşmayı, elini/her şeyini daha çok taşın altına koymayı, sağa sola bakınıp duranların önüne geçip sevklerini vs. gerektirir. Hasılı niceliklerle/sayısal değerlerle yoğun bir mesai içinde ilgilenmeyi, onlara kapasiteleri oranında, ilgileri/kabiliyetleri doğrultusunda değer aşılamayı ilzam eder. Evet, nicelik de bir değerdir! Yan yana ‘birlerin’ değeri unutulmamalıdır! ‘Biz’ de neticede bu tek tek bir’lerden oluşmaktadır. Bunların eşit çapta, etkide olması da beklenmemelidir. Sayı değerinin önemini iddia ederken bunların bir de basamak değerlerinin olduğunu yadsımıyoruz, görmezden gelmiyoruz. Her rakamın en azından kendince bir ağırlığı, değer ifadesi söz konusudur.

Mesela bir ‘safran çiçeği’ hayli nitelikli bir çiçektir, boyama maddesi olarak, eczacılıkta, kimyada… Değeri az bulunması, zor yetişmesi yanında ‘boyar maddesinin kalitesi ve yoğunluğundan’ gelmektedir. Lakin yokluğunda, eksikliğinde bu başka çiçeklerden yararlanarak, kimyasallara/yapaylarına başvurarak telafi edilebilmektedir. Bir gram safranın yerini belki bir kilo papatya, kantaron, her neyse onunla doldurursunuz, mutlaka bir çare bulursunuz; işlemi terk etmezsiniz, vazgeçmezsiniz!

Bu manada, Enfal 65 ve 66. ayetleri dikkatlerinize sunuyor, tekraren, dikkatlice okumanızı diliyorum. Yine Nasr suresindeki, akabinde duaya/şükrana durmamız istenen ‘insanların fevc fevc dine girmeleri’ de dikkatlerden uzak tutulmamalıdır! Bağlamın çok farklı olduğunu düşünebilirsiniz; neticede bunu getireceği ilave sorunlar, durumun asıl amaç olmayışı, sonuç odaklı değil süreç odaklı okumalar neticede bizleri kısıtlamamalı, uzun soluklu ve geniş perspektifli bakışımızı gölgelememelidir. Hz. Ömer’in kırkıncılığı konusu ve tezahürleri ciddi olarak tefekkür edilmelidir. Demokrasinin çoğulculuğundan bahsetmediğimiz malumunuzdur! Mekkedeki çok az mü’min kişiye, imanlarındaki eminlik ve kalite neticesinde teklif edilen yarıdan fazla orandaki iktidar da dahil pazarlık peyi, onların dayandıkları/sığındıkları hakiki gücün/hakkın/Allah’ın gücüne bağlı tavizsizlikleri, pazarsızlıkları, samimiyetleri, kararlılıkları, sayılarla ifade edilesi bir işi değildir elbette! Bugün tam ters orandaki sayısal çapa rağmen içinde bulunduğumuz ahval kalitesizliğimizden, kifayetsizliğimizden, çıpamızı bağladığımız modern ve ya gelenekselcilik tandanslı yerden kaynaklanan yanlışlıktan kaynaklanmaktadır, büyük oranda! Gücümüzü doğru takdir edememek, yegane ve hakiki gücün kaynağına bağlılıktan alamamak; aksine zanlarımızdan, kuruntularımızdan, cemaat sandığımız sayısal/nicel, inorganik beslenmelerimizden neş’et etmektedir, kabul! Biz yine de çok yönlü, çok boyutlu, aradaki irtibatı koparmadan Allah’ın birleştirilmesini istediği ilişkileri sağlayıp sağlıklı hale getirme azmi ve iradesi içinde olmalı, bu tarz çabaları kuşanmalıyız!

Peygamberler tarihinin bu çokluklarla imtihanı ve neticede pek ulaşılamamış bir gerçek oluşu, bizleri ‘öyleyse…’ diye söze başlayıp tersine algılara itmemelidir. Huneyn günü bizim için bir ibretlik durumdur, Talut kıssası ders alınacak önemli bir hadisedir, lakin bu okumalar bizlere yeni duvarlar ördürmemeli, kendi zindanlarımızı kurdurmamalı, ellerimizle ayaklarımıza pranga vurdurmamalıdır! Dediğimiz gibi süreç çok yönlü ve boyutlu bir meseldir. Nitelik öncelikli, nitelik paylaşımlı ve aktarımlı ve fakat nicelikleri hesaba katan bir mücadele biçimi, süreci anlayışımız olmalıdır.

‘Zayıf mü’mindense güçlü mü’min’, ‘fakir müslümandansa zengin müslüman’ vurgularını rivayetlerden duymayanımız yoktur! Elbette biz rivayetlerin tahlilini, tashihini, kritiğinin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Burada ise sadece ‘zayıf/güçlü, fakir/zengin’ nitelemelerindeki ölçülebilirliğe, nicelliğe, matematik değerler dikkatinizi çekmek istiyoruz!

Keza, örneğin, sadece ‘hicret’ olgusunu ele alsak, göreceğiz ki, algının ötesinde gerçeğe tekabül eden farklı çıkarımlar yapmak mümkündür. Şöyle ki; eğer nitelik sadece bireysel bir değer olarak ele alınsa, bilgi yüklenmesi, teslimiyet izharı olarak karşımıza çıksa idi, iddiamız odur ki hicrete gerek kalmazdı! Niteliğin dışa yönelik yüzü mutlaka nicelik etkileşimlere, iletişimler açıktır. Niceliğin görünümü/gereği tebliğ, davet, şahitlik yükümlülüğünüzle beraber başlamış demektir. Eğer niteliği içinize hapsedip ‘birleri’ alt alta, üst üste toplamakla iktifa etmezseniz! Bu noktada eşyanın tabiatını, sosyal olguların tabi olduğu kuralları mutlaka dikkate almamız (Enfal 66) gerekmektedir.

Rad 11 ve Enfal 53. ayetleri de bir defa daha bu gözle ve de ‘kavim/toplum’ vurgusuna dikkatlerimizi yoğunlaştırarak okuyalım! Çoğu ayetteki ‘Biz’ ifadesini ilgimizden kaçırmayalım! ‘Vahdet, ümmet, kardeşlik, ‘toptan sımsıkı sarılın’, ‘bir vücudun azaları’, ‘bünyanün mersus/kenetlenmiş tuğlalar/yapı taşları’ ifadeleri kadar tefrika, ‘bölünmeyin, dağılmayın, çekişmeyin’ vurgularına da kafa yormalıyız!

Bizdeki ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi var!’ sözünü de yabana atmamalıyız! ‘Sinerji’ enerjilerin birleşiminden çıkan yeni ve farklı bir enerjidir. ‘İstişare’, ‘ortak akıl’ kullanımlarının da altını doldurmalı, hakkını vermeliyiz!

Bizim işe koştuğumuz anlamda nicelik, tüm sayısal değerlerin mutlaka evrilmesi, dönüştürülmesi, dışarıda hiç kimsenin kalmaması anlamlarına gelmemektedir. Biz ısrarla ‘sayısal değerlerin’ de olabileceğini, bunlarında hesaba katılması, sürece dahil edilmesi gerektiği anlamında başta kişi/insan unsuru olmak üzere tüm maddi değerleri salık veriyoruz. Kitlelerin şartlandırılarak, kadroların bilinçle hareket edecekleri gerçeğini red etmiyoruz! Nicelik hesabıyla; aceleci, sonuç odaklı, habis urlar gibi fayda değil zarar verecek tarzda ilkelerden, aslî değerlerden yalıtılmış bir kitleselliği, ‘ne olursan gel’ ucuzluğuna düşerek erken doğumları kastetmiyoruz!

Program yapılan katkılarla sona erdi.

 

Önceki ve Sonraki Haberler