Tatvan’da “Veli ve Evliya” Kavramları Semineri

Tatvan’da “Veli ve Evliya” Kavramları Semineri

Tatvan’da “Kur’an’a Göre Veli ve Evliya” kavramları semineri gerçekleştirildi.

Tatvan Özgür-Der tarafından cuma günleri yapılan seminerlerde bu hafta‘’Kur’an’a Göre Veli ve  Evliya’’konusu vardı.Semineri Özgür  Der Tatvan şubesinden Haşim ATALAY sundu

Haşim ATALAY’ın Konuşmasının Özeti:

ATALAY,sağlıklı toplumlar ve cemaatler meydana getirebilmenin yolu inançlı ve kararlı insanların beraber olmalarıyla mümkün olacağını;insanlar çevresindeki varlıkları yorumlama ve anlamlandırma faaliyetini zihni bir süreç içerisinde yaparken, o varlıkları kelime ve kavramlarla tanımlamalar yaparlar dedi. Kelime ve mefhumlara yüklenilen biçim ve özün oluşması, sosyal hayatın içerisinde ve insanın çevresinde ona adapte edilen bir faaliyettir, insan, toplum ve tarih ikilemi içerisinde hayatını devam ettirirken, hayatın amacı hakkında sahip olduğu vahyi veya beşeri ilkeler doğrultusunda kültürünü oluşturduklarını söyledi.

Kur'an kavramlarının birçoğu tarihi akış içerisinde çeşitli mahalli kültürlerin etkisiyle kadığını,asıl anlamından koparılıp bir takım düşüncelerin ifade vasıtası yapıldığını ve hayata bu şekliyle geçirildiğini belirtti.Bu  tarihi bir realitedir. Müslüman fert ve toplumların hayatında gerçeklik ve olumluluğu içeren İslami kavramların, bulanıklaşması ve zayıflaması, müslümanların zayıflamasına  neden olduğunu söyledi. Öte yandan İslam'ı kendisine karşı potansiyel alternatif gören Batı, İslami uyanışı durdurmak için, İslami kavramların silik, bulanık ve tereddütlere açık bir biçimde yaşamasını istediklerini söyledi.

Bugün bu kavramlardan biri olan   veli veya evliya kavramlarını ana kaynağa, yani Kur'an'a döndürme çabası içindeyiz.Bizler müminler olarak şunu biliyoruz ki zaman içinde yerleşik kültürlerin ve İslam düşmanlarının ve cahil dostların müdahalesiyle ,İslami kavramların anlamlarının değiştirildiğini  ve anlam sapmasına uğradığını görüyoruz. Kavramların üstünden asırların geçmesi sonucu, güçlüyü zayıfla değiştirme, Allah'ın kitabına yaklaşma yerine ondan uzaklaşma ve onu hayat sahnesinden silme yönünde menfi bir durum oluştuğunu biliyoruz.dedi

Arapça bir kelime olan vela yahut veliyye'den türeyen veli sözcüğü dost, ahbap, arkadaş, yardımcı gibi manalara gelir. Çoğulu evliyadır. Hukuki anlamda veli ise, bir çocuğun her türlü hareket ve halinden sorumlu olan kimse demektir. Kelime Kur'an'da Allah'ın ismi olarak da kullanılmıştır. Toplumda veli veya evliya kelimesi, ne lügat manası, ne de Kur'an'da kullanıldığı mana ile değil; daha çok bu kelimeye sonradan kazandırılmış manasıyla kullanılmaktadır. Geleneksel anlamda veli ve evliya benliğini Allah'ta yok etmek suretiyle bir takım üstün vasıflar kazanarak, harikulade şeyler gösterebilen büyük insan anlamında kullanıl­dığını, hatta daha da ileri gidilerek Allah adına kainatın idaresini düzenlemeye yetkili kişiler olarak algılandığını söyledi.

Öyle ki Allah'a yakın olduğu kabul edilen, veli diye vasfedilen bu kişilerin fevkalade kuvvet ve kudretlerle olduğunu ve herhangi bir konuda -sağ veya ölü iken- yardımlarının söz konusu olacağına inanılmaktadır. Böyle bir anlayış velinin takdis olmasıyla sonuçlanmaktadır.Bu anlamıyla Müslümanlar arasında yaygınlaşan bu veli kavramının menşe itibariyle İslamiyet'le bir ilgisi yoktur. Dikkatle bakıldığı zaman Hıristiyanlıktaki aziz kültü gibi, Müslümanlar arasında yaygınlaşan bu veli sözcüğünün İslam'dan Önceki putperest kültürlerle yakın alakası olduğunu belirtti.

ATALAY, Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde Allah'ın müminlerin velisi ve yardımcısı olduğunu söyledi

’’Bizim velimiz sensin öyleyse bizi bağışla, bizi esirge, sen bağışlayanların en hayırlısısın.’’(A'raf, 7/155),’’Allah iman edenlerin velisidir.’’ (Bakara, 2/257),’’Allah müminlerin velisidir. (Al-i İmran, 3/68)’’,’’Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, diriltir ve öldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Tevbe, 9/116)’’ ayetlerinde  veli kavramı; Allah'ın dost, koruyan, kollayıcı, yardımcı, yakın, sahip manalarına gelmektedir. Bu nedenle müslümanların yalnızca Allah'ı veli edinmeleri gerekliliğini belirtti.

Diğer taraftan Allah'tan başka veli edinilmemesini  şu ayetlerle  ifade etti.

‘’Onların Allah'ın dışında kendilerine yardım edecek velileri yoktur.Şura, 42/46)’’

‘’Yoksa O'nun dışında bir takım veliler mi edindiler, işte Allah, veli olan O'dur. Ölü olanları da diriltir. Her şeye güç yetiren O'dur.(Şura, 42/9)’’

‘’Haberin olsun halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır, O'ndan başka" veliler edinenler (şöyle derler): 'Biz bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Hiç şüphesiz Allah kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah yalancı kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez’’ (Zümer, 39/3)’’

Ayrıca kafirlerin , Yahudi ve Hıristiyanlar'ın , şeytanların ve zalimlerin  birbirlerinin velisi olduğunu ,bunların,müminlere veli ve yardımcı olamayacakları Rabbimiz bize  bildirmektedir.dedi.

‘’Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Allah'a ve rasulüne itaat ederler, işte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır.(Tevbe, 9/71)’’ ayetinde mümin bayanlar ve mümin erkekler birbirlerine veli olduklarını Allah bizlere bildirir.

ATALAY,İnsan tek boyutlu bir varlık değildir. O çevresiyle, birlikte yaşadığı insan­larla ve yaratıcısı ile sürekli bir ilişkiler bütünü içerisinde inanç ve hareketler sergilemektedir. Mümin ve müslüman olmanın, veli olmanın yolu Kur'an ve sünnete uygun yaşamaktan geçer. Kur'an takva sahibi olmamızı istiyor. Hatta daha da ileri giderek gerçek müminlerin takva sahiplerine önderler olmasını öneriyor. Bu da yaşanan hayata yön verip İslam'a uygun bir şekilde örneklik yapmakla mümkündür. Allah'ın dostlarının kerameti, ihsanı, takvası, Kur'an'ı yaşanan bir hayat haline getirmesidir. Bazılarının anladığı gibi kainata tasarrufta bulunma, dualara icabet etme, öldüklerinde geri kalanları mezardan idare etme, mezarları üzerinde kubbeler inşa edilme şeklinde olmadığını belirtti.Maalesef bu anlayış diğer dinlerde olduğu gibi müslümanlarda da genel olarak yaygınlık kazanmıştır. Oysa risaletlerin hepsinde Allah'ın dini böyle bir uygulamayı reddetmekte, tamamen dışlamakta ve muttaki müminlerden başka evliya tanımamaktadır.Kur'an bu konuda peygamberimize şöyle buyurmaktadır:

,’’De ki: Ben kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette çok hayır elde ederdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.’’ (A'raf, 7/196)

Yine Kur'an'da insanların kalplerine tasarrufta bulunmak, hakka meyletmeyen kimselerin kalplerine imanı yerleştirmek ve buna benzer hususlarda peygamberlere bile yetki verilmediği  halde bir takım insanlara takva adına Kur'an dışı ilahi sıfatlar vermek İslam'ı bilmemek ve yahutta bile bile düşmanlık etmek olduğunu söyledi.

ATALAY ,konuşmasında veli olmak eşyanın tabiatını tersine döndürmek suretiyle değil, bilakis eşyanın tabiatı gereğince, sünnetullahın açığa çıkması, fıtratın gelişmesi ve Allah'ın razı edilmesiyle mümkün olacağını vurguladı.Allah katında yalnızca takva ile insanlar birbirlerinden ileride olabileceğini belirtti. Kim Allah'a onun bildirdiği gibi inanır ve salih amel işlerse, işte kurtulanlar yalnız bunlar olacaktır dedi.

ATALAY konuşmasının sonunda şunları söyledi.

Peygamberlerin hepsi Allah'ın veli kullarıdır. Onlar Allah'ı razı etmişler, tevhidi hayatlarında uygulamışlar ve en güzel şahitler olmuşlardır. Müminlerde Allah'ın veli kullarıdır. Allah inanan ve salih amel işleyen kullarını veli (dost) edinmektedir. Velinin büyüklüğü buraya kadardır. Bunun üzerinde bir büyüklük Allah'ın belirlediğine göre kulları için söz konusu değildir.Müslümanlar da ayrıca birbirinin velisidirler. Birbirine yardım eden, bağışlayan, malından yediren, koruyan, kollayan insanlardır. Muhacir ve ensarın birbirlerini veli kabul etmeleri, peygamberi veli kabul etmeleri ve uygulamaları ile elimizdeki sağlam bilgiler bizler için örnek teşkil etmektedir.İslam akaidinde bazı dini çevrelerde bilinen anlamda kişilere kutsallık izafe edilerek, hatta onları insanlık vasıflarının da üzerine çıkarmak gibi hayali tipler icat etmek anlayışına yer yoktur. Kur'an'da net bir şekilde açıklanan "evliya'nın diğer insanlardan farkı; beşer tabiatının üzerine çıkması, fevkaladelikler göstermesi veya günahları bağışlaması değil, tevhidi bir inanca sahip olması, münkerden kaçınması ve marufu emretmesi, her türlü şirke, zulme, haksızlığa karşı tavır sahibi olmasıdır dedi.

Program soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi

 

Önceki ve Sonraki Haberler