"Kur'an’da Haram ve Helaller" Semineri

"Kur'an’da Haram ve Helaller" Semineri

Turanköy‘de Özgür-Der Bursa şubesinin düzenlediği seminer çalışmalarındaki bu ay "Kur'an’da Haram ve Helaller" konusu işlendi. Semineri İbrahim KUTLU hazırlayıp sundu.

Seminerde özetle şunları aktardı;

Haram aykırı olan, dini bakımdan kesinlikle yasak olan eylemleri tanımlar. Bir diğer manası sınır demektir. Arapça kökenli bir sözcüktür. Bugün Türkçe'de genel anlamda "yasak" manasında ve yasak olan davranışları tanımlamakta da kullanılır.

Helal meşru, yasal veya uygun anlamındadır. Haram teriminin zıt anlamındadır. Çoğu zaman Mübah (Yapılmasında veya terkinde dinî yönden hiçbir mahzûru bulunmayan, yani, mükellefin yapıp yapmamakta tamamen serbest olduğu işlerdir. Oturmak, yemek, içmek ve uyumak gibi. Mübah olan bu gibi işlerin ne yapılmasında sevap vardır, ne de terkinde günah vardır.) ile eş anlamlı olarak da kullanılır.

Allah bir şeyi neden haram neden helal kılar sorusu kafamızda doğar.

Araf suresinin 157. ayetinden de anlaşılacağı üzere Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar.

Bir de Yahudileşenlerin, işledikleri zulümlerinden dolayı önceden  helâl kılınan bir çok iyi ve temiz şeyden onları mahrum bıraktık. Nedeni ise,Allah yolundan sıkça sapıyor/saptırıyorlar olmalarıydı.Mesela yasaklandığı halde faiz alıyorlar ve başkalarının malını haksız yere yiyorlardı.Neticede onlardan inkara gömülenler için şiddetli azap hazırladık."(Nisa-160-161) ayetinden de anlayacağımız gibi bir topluluk kendine zulüm ederse Allah tarafından böyle cezalandırılır.

 Kur’an inmeden önce mekkeli müşriklerin yaşamlarında kendi kafalarınca veya atalarından gördükleri üzere türlü türlü adetleri vardı. Yaptıkları bir takım şeyleri ya Allah adına yaptıklarını veya atalarından gördüklerini savunurlardı. Kur’an’ın iniş amacı da bunların kafalarında oluşmuş olan Allah inancını yeniden oluşturmaktı.

Ku’an da ilk haram ne diye sorgulayacak olsak aklımıza Allah’a şirk koşmak gelir. Şirk koşmak, Allah’a ait olan sıfatları bir başka varlığa veya eşyaya vermek anlamına gelir. Kuranın çoğu bölümünde geçmektedir. Şirk İnsanoğlu yaratıldığından beri insanların bu sapkınlığa düştüklerini ve günümüzde de bunu devam ettirdiklerini kuranda anlayabiliyoruz. Nisa suresi 48. ayetten anlayacağımız gibi Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur.

 Kısaca bunlara bir bakalım. Mekkeli müşriklerin en çok savundukları da atalar yoluydu.Kuranın da onlara cevabı şöyle olmuştur.

 Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler?(Bakara 170) ve yine Allah’ın dediği gibi onlar heva ve heveslerine zanna uyuyorlar.

Bir de şirklerinin nedenlerinden biride Zümer suresinin 3.ayetinden anlaşılacağı üzere  Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Hiç şüphesiz Allah, kendi aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete eriştirmez. 

Yine Enam suresinin 137. ayetinde de Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden(ortak koşanlardan) çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Buradaki ortakları çocukların öldürülmesini kendilerine meşru ve övgüye değer gösteren insanlardan ve şeytanlardan ortakları anlamına gelmektedir.

Müşrik Araplar belli bir tapınak, kutsal kişi veya tanrı için belirli bazı hayvanları veya bir takım tarlaların ürünlerini ayırıp korumaya ahdederler ve bunların kullanımıyla ilgili kurallar koyarlardı. Rivayetlerden öğrendiğimize göre, bazı adak ve sunu biçimlerinde Allah'ın adını hayvan üzerine anmak doğru görülmüyordu. Yine, hacc sırasında "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk(Emrine amedeyim Allah’ım) denilerek Allah'ın adını anmak gerektiğinden böyle hayvanlara binilmiyordu da. Aynı şekilde, bu hayvanları sağarken, boğazlarken, etlerini yerken veya üzerlerine binerken Allah'ın adını anmamakta ısrar ediyorlardı.

En’am suresinin ilgili ayetlerinde de belirttiği gibi Allah kendi kafalarınca bir takım hayvanların etlerini haramlaştırmalarını red ediyor.

Ve kendi zanlarınca dediler ki: "Bu hayvanlar ve ekinler dokunulmazdır. Onları bizim dilediklerimiz dışında başkası yiyemez. (Şu) Hayvanların da sırtları haram kılınmıştır." Öyle hayvanlar da vardır ki, -O'na iftira etmek suretiyle üzerlerinde Allah'ın ismini anmazlar. Yalan yere iftira düzmekte olduklarından dolayı O, onlara cezalarını verecektir.

Bir şeyin Haram veya Helal kılma yetkisi Allah’a aittir.

O, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan) ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı taşmamak üzere (yiyebilir) . Çünkü gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla: "Şuna helal buna haram" demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.(Nahl 115-116)

Bu ayet açıkça, haram ve helâli belirleme hakkının sadece Allah'a ait olduğunu gösterir. Veya başka bir deyişle, kurallar koyma yetkisi sadece Allah'ındır. Bu nedenle helâl ve haramı belirlemeye yeltenen herkes O'nun haklarına tecavüz etmiş olur. Yani Allah’a karşı yalan uydurmuş olur ve neticesinde kendini şirk noktasına götürür. Elbette ilâhî emri nihai otorite olarak kabul eden bir kimse, belirli bir şeyin veya hareketin haram mı yoksa helal mi olduğunu bundan çıkarabilir.

Haramı ve helâli belirleme yetkisini haksız yere üstlenmek iki nedenden ötürü Allah'a karşı yalan uydurmak olur:

1) Böyle bir kimse, Kitab'ı gözönüne almaksızın, kendisinin helâl ve haram dediklerinin Allah tarafından helâl ve haram kılındığını söyler.

2) Allah'ın helâli ve haramı belirleme yetkisinden vazgeçtiğini ve insanları hayatlarıyla ilgili hükümler koymada serbest bıraktığını söylemek ister. Tabii ki bu iddiaların her biri Allah'a karşı uydurulmuş bir "yalan" ve bir iftiradır. Bu tip insan modeli Allah’a ortak (şirk) koşmuş olur.

 

Önceki ve Sonraki Haberler