Tatvan Özgür-Der’de "Kur’an’da Allah" Semineri

Tatvan Özgür-Der’de "Kur’an’da Allah" Semineri

Tatvan Özgür Der tarafından Cuma günleri düzenlenen seminere bu hafta ‘’Kur’an’da Allah’’ konusu vardı.

 

Diyarbakır Özgür-Der’den Abdulhakim BEYAZYÜZ tarafından sunulan seminer İbrahim AYKAN‘ın okuduğu Kur’an’ı Kerim ve mealiyle seminer başladı.

Abdulhakim BEYAZYÜZ ‘ün Konuşma Özeti

BEYAZYÜZ, Rabbimiz bütün noksanlıklardan münezzehtir. O’nun vasıfları anlatmak için büyük ilme ihtiyaç vardır. Kur’an ‘da ilah kavramın karşımıza çıkma şekli Allah’tır. Gerçekten Allah’tan başka ilah yoktur. İnsanlar bazı insanları ve cinleri kendilerine ilah edinirler. Bunu bilerek veya bilmeyerek yaparlar. Uluhiyetin özelliklerini başka bir varlığa verilirse o varlık ilahlaştırır. Allah lafzı Allah’tan başka hiçbir varlığa verilmediği halde ,ilah lafzı başka varlıklara verilir. Allah, kendisini ihlas süresinde bize şöyle anlatır.

’’ De ki: Mutlak varlık olan Allah tektir. Kendisine her şeyin muhtaç olduğu Allah, (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan mutlak bir varlıktır).O, ne doğurdu, ne de doğruldu. Hiçbir ortağı da yoktur.’’

Allah ,ilahların içinde öne çıkan bir ilah değildir.Allah kendisinden başka ilah olmayandır.O hiçbir şeye muhtaç değildir.Allah; Kâinatın ve kâinatta bulunan tüm varlıkların yaratıcısı, koruyucusu olan tek varlık, ibâdet edilmeye lâyık tek Rab, Mevlâ, Hüdâ'ya ait özel isimdir. Allah; En yüce varlık olarak inanılan, bütün kemâl sıfatları şahsında bulunduran ve her türlü noksan sıfatlardan uzak olan gerçek Ma'buddur. Varlığı zorunlu olan tek yaratıcıya ait yüce bir isim. Bu isimle çağrılan bir başka varlık olmamıştır, olmayacaktır da.Allah’ın sahip olmadığı bir başkasının  sahip olduğu bir zerre yoktur.O ,her şeyin sahibi ve hakimidir.O;evveldir,ahırdır,zahirdir,batındır.Tüm varlıklar isteseler de istemeseler de O’na boyun eğerler.dedi.

’’ Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir çok bağışlayandır.’’İsra 44)

Allah ismi, ifâde ettiği ilâhî mânâsıyla yalnız Allah'a aittir ve hiçbir kelime bu ismin anlamını ve muhtevâsını ifâde gücüne sahip değildir. Bu isim başkası için de kullanılamaz . Allah; kendi iradesiyle evreni yoktan var eden, ona belli bir düzen veren, gökleri ve yerleri ve bunlarda en küçüğünden en büyüğüne kadar canlıları yaratan, onlara hayat ve rızık veren, öldüren-dirilten, dilediğini dilediği şekilde idare ve tasarrufu altında bulunduran, varlığı bir başka etkenle değil, kendinden olan, her şeyi bilen, gören, işiten, yarattıklarında en ufak bir çarpıklık ve dengesizlik bulunmayan, her şeye gücü yeten, bütün mülkün gerçek sahibi, emir ve hüküm koymaya tek yetkili; övülmeye, itaat edilmeye, şükredilmeye gerçek lâyık, bir benzeri daha bulunmayan, bütün varlıkların, güneşin, ayın, gök ve yer cisimlerinin itirazsız itaat ettiği, boyun eğdiği, ismini ululadığı, ibadet edilmeye lâyık Hak mabud. Allah, mabud olduğu için Allah değil, Allah olduğu için mabudtur. Onun İlâh oluşu, ibadete lâyık oluşu, bir başka sebepten değil; kendi 'zat'ının yüceliğinden olduğunu belirtti.

insanlar zaman zaman putlara, ateşe, güneşe, yıldızlara, millî kahramanlara veya hakkında korku ve ümit besledikleri herhangi bir şeye tapınmışlar; bu hâlleriyle de onları ilâh ve mabud edinmişler, bilâhare bunlardan cayarak, onları tanımaz ve tapınmaz olmuşlardır. Allah, bütün beşer ona inansa da, inanmasa da; ibadet etse de etmese de o, zatıyla Allah olduğu için ibadete lâyıktır. Beşerin inkârı onu Allah olmaktan uzaklaştıramaz.

Âdem'in -insanın- yeryüzünde halife olarak yaratılması hususunu düşündüğümüzde de anlarız ki; insan yaratılmadan evvel, onun mayasına Allah'a halife olacak özellikler verilmiştir. Bu da bize Allah'a bağlılığın ve din duygusunun fıtrî olduğunu bildirir.

 Hz. Peygamber'in (s.a.s.) "Her doğan insan, (İslâm) fıtrat(ı) üzere doğar, Bunun içindir ki, her şeyi bilen ve yaratmaya kadir olan bir Allah'a inanmak akıllı her insana farzdır. İlâhî dinlerin kesintiye uğradığı dönemlerde yaşayan insanlar bile, akılları ile Allah'ın varlığını idrâk edebilecek durumda olduğundan, Allah'a îmanla mükellef olduğunu söyledi.

Akıl ile Allah'ın bilinebileceğine, birçok âyet delîl olarak gösterilebilir. Bunlardan en dikkat çekici olanı, Hz. İbrahim'in daha çocukluk dönemlerinde iken parlaklıklarına bakarak yıldızı, ayı, güneşi Rab olarak kabul etmesi ancak daha sonra bütün bunların batmaları, ile zamanla yok olan şeylerin Rabb olmayacaklarını idrâk etmesi ve neticede gerçeği gördüğünü bir ayetle anlattı.

 ".Ben, yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben O’na şirk/ortak koşanlardan değilim." En'âm, 79) âyetidir.

Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah'ın varlığında şüphe mi vardır?" (İbrâhim, 10)

BEYAZYÜZ, bütün yaratıkların ilâhı bir tek ilâhtır. Ondan başka ilâh yoktur. O rahmân ve rahîmdir. (Bakara, 163). Üç yüz altmış putu kendilerine ilâh kabul eden Mekkeli müşrikler, bu muazzam âlemin bir tek ilâhı olduğu gerçeğini duyunca hayret etmişler, "Ey Muhammed! bu kadar insanlara bir ilâh nasıl yetişir." demişlerdi. Müşriklerin maddeci görüşlerini reddedip Allah'ın tek yaratıcı olduğuna, varlığının ispatına delil olacak birçok âyetlerden biri de şudur;

"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde ta, sıyıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için (delîller vardır. " (Bakara, 164 ayetini okudu.

BEYAZYÜZ, Her insan, kâinattaki bu muazzam ve mükemmel varlıklara bakarak, bunların büyük bir yaratıcısı olduğuna aklen hükmedebilir. Bir bilginin kesinlik kazanması için o konuda ispat edici deliller aranır. Allah'ın varlığı hakkında da bilgimizin kesinlik kazanması için birçok deliller olduğunu söyledi.

Allah’a iman etmek için Allah’ı bilmek lâzımdır. Fakat Allah’ın zâtı ve mâhiyeti bilinemez. İnsanlar bu konuda düşünmekten men olunmuşlardır. Allah ancak isimleri, sıfatları ve fiilleri ile bilinir. O halde Allah’a iman ,O’nda bulunması ve bulunmaması gereken sıfatları ve O’na mahsus isimleri bilmek ve inanmaktır. Allah Teala’ya doğru olarak inanmak ve yüce varlığını iyi tanıyabilmek için O’nun sıfatlarını ve isimlerini bilmek gerekir.

BEYAZYÜZ, Allah,insana çok büyük keremde bulunmuştur.İnsanın unutkan bir varlık olduğunu bildiği için ,birçok ayetler ve işaretlerle kendisini insana hatırlatmıştır.Bu yetmemiş kitap göndermiş bu da yetmemiş içlerinde en şerefli ,en temiz olan insanları elçi olarak seçmiş.Bu durum insana verilen nimetlerin en büyüdür.Dolaysıyla kulluk sadece Allah’a yapılmalıdır.Başkalarına yapılan ibadetler ve kulluklar kabul edilmeyecektir.Allah ,müminlere din olarak İslami seçmiştir. Kim İslamın dışında başka  bir din ararsa kabul edilmeyecektir. Bu nedenler biz Müslüman olduğumuz için Allah’a ne kadar hamd edersek azdır. Bizlere düşen Allah’a yakışan şekilde O’na kul olmaktır. Allah’ı hakkıyla sevmek ve emirlerine sıkı sıkıya teslim olmak bizim görevimizdir, dedi.

BEYAZYÜZ, Allah ,müminlerin yeryüzüne hakim olmasını ister.Yeryüzünün imarını müminlerin eliyle olmasını ister.Şayet müminler kendilerine düşen sorumluluğu yerine getirmezseler yeryüzünü ifsad sarar.Şeytan ve dostları yeryüzünde fitne çıkaracak ve tüm insanları kendileriyle birlikte helak edecekler.Bugün yeryüzünde yaşanan savaşlar bunun en açık örnekleridir.Suriye’de yaşananlar bunun  bir örneğidir.Afganistan da,Irakta,Mısırda Arakanda yaşan zulümler bunun birer örnekleridir.İnsanlığın  tekrar  yüzünü Allah’a çevirmekten başka çaresi yoktur.İçine düştüğü uçurumlardan ancak Allah’ın indirdiği vahiyle mümkün olacaktır.Hem dünya hem de ahiret yurdunun kurtuluşu bununla mümkün olacaktır.İnsanlık vahiye çok muhtaç bir durumdadır.Allah bizleri vahyi anlayan  ve yaşayan kullarından eylesin. Diyerek konuşmasını bitirdi.

Program soruların cevaplandırılmasıyla  sona erdi.

 

Önceki ve Sonraki Haberler