'Ümmete Kurulan Tuzaklar ve Sorumluluklarımız'

'Ümmete Kurulan Tuzaklar ve Sorumluluklarımız'

5 Nisan Cumartesi akşamı “Ümmete Kurulan Tuzaklar ve Sorumluluklarımız” başlığı altında Fidan Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Sivas Özgür-Der yetkililerinden Sinan Ceran’ınHamza Türkmen ve eserlerini tanıtan giriş konuşmasıyla başlayan programda genel olarak küresel sistemin bugün İslam coğrafyasındaki vesayetinin tezahürleri tespit edilerek, bu vesayet karşısında Ortadoğu’daki intifada bölgelerinde Müslümanların yoğunlaşan vesayeti kırma ve aşma mücadeleleri tahlil edildi. Programın sonlarına doğru ise 4. yılına giren Suriye İntifadası etrafında çeşitli kişi-kesimlerce oluşturulan şüpheler maddeler halinde irdelenerek değerlendirildi.

AŞAMALAR VE MERHALE

Var olmak

Model olmaya hazırlık yapmak.

Modelleşme aşamaları üst başlığında konferansta Müslümanların bozulma sürecinin tarihî gelişim seyri, kaynakları ve sonuçları üzerinde geniş bir arka plan tablosu çizerek konuşmasına başlayan Hamza Türkmen, büyüyen bu bozulma açısına karşın ümmeti yeniden ihya ve ıslah etmeye mebni çabalar içerisinde olan ve muasır dönem İslami hareketleri besleyen kişi ve ekollere değindi. Bu bağlamda Osmanlı’nın yıkılışı sonrasında da siyasal birliğini resmen yitiren ümmet coğrafyasının emperyalistlerin manipülasyonuyla benzer süreçler yaşadığını söyledi. Türkmen; fikirde, eğitimde, hukukta, kültürde, siyaset ve ekonomide zindeliğini uzun zaman önce kaybetmiş Müslüman toplumların emperyalist müdahaleler sonucunda Batılı paradigma uyarınca ve yerel işbirlikçiler marifetiyle uluslaştırılmaya çalışıldığını ve bölgede vesayet rejimlerinin oluşturulduğunu kaydetti.  Müslüman coğrafyanın çeşitli bölgelerinde oluşturulan vesayet rejimlerinin doğurduğu sonuçları somut gelişmeler üzerinden analiz ederek Ortadoğu İntifaları sürecine kadarki dönem boyunca vesayete karşı Müslümanların ortaya koyduğu mücadele yöntem ve birikimlerini değerlendirdi.

Daha sonra Tunus’ta başlayıp şuan Suriye’de sürmekte olan Ortadoğu İntifadaları üzerinde etraflı bilgi paylaşımları ve analizlerde bulunan Türkmen, gelişme karşısında öne çıkan tutum ve farklı yaklaşım biçimlerini mercek altına aldı. Bu noktada daha çok Batıda işlenen, sonrasında sol ve liberal kesimler üzerinden yaygınlaşan gelişmeyi tanımlamadaki saptırmalar kadar köhnemiş BOP vurgularına sarılarak olayı değerlendirmede komplocu açıklamaya sapmanın da zaaflarını değerlendiren Türkmen “Bu devrimi komplocu bir zihniyetle okumak Amerika’yı Kadir-i Mutlak yapmak demektir. Bizler müslümanız  ve vakıaya Kur’ani perspektif anlayışı ile yaklaşıp çözümlemek durumundayız.” dedi.

TERTİL FIKHI VE ORTADOĞU İNTİFADALARI

Özellikle de İntifada bölgelerinde vesayet rejimleri karşısında mücadele eden Müslümanların pratiğinde öne çıkan tarzları analiz eden Türkmen, bu çerçevede yer yer konuyu kadim metodolojik tartışmalar bağlamı içerisinde irdeleyerek devrim-ıslah kavramlarından yanlış öncelikli hedef tercihlerine; muhkem ölçülerin belirleyiciliğinin öneminden yorum-dayatmacılığı ve tekfircilik hastalığının açmazlarına; şaz mücadele yöntemleriyle öne çıkmış IŞİD gibi yapılardan el-Kaide’deki değişim ve bunun Nusra’ya yansımalarına değin bir dizi konu ve kavram ekseninde önemli açılımlarda bulundu. Bu bağlamda bütün bu gelişme ve tartışmaların Türkiyeli Müslümanların pratiğindeki karşılıkları üzerinde de değerlendirmelerde bulunan Hamza Türkmen, AK Parti Hükümetinin Türkiye Müslümanları ve İslam coğrafyası açısından ifade ettiği değere ilişkin tespitlerde bulundu. Paralel Yapı üzerinden öne çıkan neo-vesayet cephesinin açmazlarına dikkat çekerek gelişmenin gebe olduğu muhtemel sonuçlara göndermelerde bulundu. Paralel Yapı’nın din algısı ve örgütlenme formuna dikkat çeken Hamza Türkmen “haşhaşilik” nitelendirmesinin yerinde bir benzetme olduğunu söyledi. Bu bağlamda konuyu Suriye düzlemine kıyaslayan Türkmen “IŞİD de Suriyeli Müslümanlara karşı bir tür Paralel Yapı rolü oynuyor. Bugün Suriye’nin Paralel Yapısı ve Haşhaşisi de IŞİD’dir!” tanımlaması yaptı. Abdulhakim Belhac’ın Kaide’den ayrılma fıkhının da değerlendirildiği konuşmada Zevahiri’nin de bu fıkha yavaş yavaş yaklaştığının altını çizdi.

VESAYET SİSTEMİNDEN TAMAMEN KURTULMADIK

Türkiye, Mısır, Tunus ve Libya modelleri üzerinden vesayet rejimlerine karşı özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin fedakârlıkları ve zorluklarına yönelik tespitlerde bulunan Hamza Türkmen, vesayet rejimlerinden kurtulmanın kolay olmadığını; kurtulduğumuz durumda bile idealize ettiğimiz “İslam devleti”ni öyle hemen kuralım demekle kuramayacağımızı söyledi. Muhalefette olmak gibi iktidarda olmanın da çok yönlü süreçler gerektirdiğini ve merhaleler içerdiğinin altını çizerek bugünden yarına doğru Batılı insanı bile cezbedecek düzeyde bir medeniyeti nasıl inşa edeceğimizi daha çok istişare etmemiz ve bu konuda çok daha fazla güç oluşturmamız gerektiğini söyledi. Her şeyden önemlisi de bunun mutlaka mücadele içerisinde kazanılması gerektiğini belirten Türkmen, bu bağlamda intifada bölgelerinin çok öğretici olduklarını çünkü onların hayatın ve mücadelenin içerisinde geleceklerini ilmek ilmek örmeye çalıştıklarını ifade etti.

Bu bağlamda özellikle de Tunus ve Mısır’da İslami hareketin ortaya koyduğu mücadele örnekliğinin öğretici yönleri üzerinde tespit ve tahliller yapan Hamza Türkmen; bunların Libya, Türkiye ve Suriye’ye yönelik yansımalarını da gözeterek “Bu devrimler sonucunda tamamen vesayet sisteminden kurtulmadık ama vesayetten kurtulma eğilimindeyiz. İnsanlar ilk defa kitlesel olarak adalet dedi, özgürlük arayışına girdi. Burada ortaya konulan bedel, gösterilen fedakârlık ve istikrar muazzam… Bir defa öncelikle bunun bizatihi kazanım olduğunun altını çizerek konuşmaya başlamalıyız. Vesayet sisteminden henüz kurtulmadık ama kurtulma eğilimindeyiz. Bu eğilimi destelemeli ve onu daha da ileriye taşımalıyız.” dedi.

Yöntem meselesi, İslam’ın hayata nasıl aktarılacağı, toplumsal dönüşümün nasıl sağlanacağı ile birçok tartışmayı beraberinde getirmektedir. Özellikle Rabbani metot, Nebevi metot eksenli yaklaşımları yöntemin kaynağı, sabit ve değişkenleri ekseninde ele almanın daha doğru olacağını ifade etti.

Amaç ve yöntem tespitinde temel belirleyicinin Kur’an olduğunu, vahy ile yaşanılan sorunlar arasındaki bağlarda ulaşılan sonuçların ise içtihadi olduğunu ifade etti. Bu bağlamda ‘davette açıklık, harekette gizlilik esastır’ gibi içtihadi çıkarımların mutlaklaştırılmaması gerektiğini söyledi.

URVETÜ’L VÜSKA HAREKETİ

1-Kur’an ve sünnete dönmeliyiz.

2-Güncel fıkhımızı, ilmihalimizi yenilemeliyiz.

3-Üretilmiş bidat ve hurafelerden arınmalıyız.

4-İşgalci ve emperyalistlere direnmeliyiz.

5-İstibdada ve her türlü diktatöryaya karşı mücadele etmek. İstişari yetkinliğe sahip şahsiyetlerle istişari temelli şurayı öne çıkarmak.

başlıkları Islah Hareketi bağlamında ayrıntılı olarak irdelendi.

 

sivas-20140406-02.jpg

 

sivas-20140406-03.jpg

sivas-20140406-04.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler