Tatvan’da “Kur’an’da Ahlak” Semineri Yapıldı

Tatvan’da “Kur’an’da Ahlak” Semineri Yapıldı

Tatvan Özgür Der tarafında haftalık düzenlenen seminerde bu hafta Diyarbakır Özgür-Der üyesi Eta Pektaş sundu. “Kur’an’da Ahlak” konulu seminerde Habip Ece Kur’an-ı kerim ve mealini okudu.

Eta Pektaş’ın Konuşma Özeti:

Önce başta kendi nefsine seslendiğini belirten PEKTAŞ, yapmayacağımız şeyi söylemenin sorumluluğuna dikkat çekti.

‘’Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şemş 7-9)

Ayetleri ile konuşmasına başlayan PEKTAŞ, Ahlak’ın Arapça hulk sözcüğünün çoğulu olduğunu, Hulk’un ise; insanın yaratılıştan sahip olduğu huy, din, tabiat, seciye, karakter, mizaç, adet, alışkanlık, yaradılış, insanın ruhsal-zihinsel halleri anlamına geldiğine değindi. İnsanın fiziki yapısı için çoğunlukla halk, manevi yapısı için ise hulk kelimesi kullanıldığını, bir terim olarak ise “insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan manevi vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının bütününe” verilen ad olduğunu ifade etti. Başka bir ifadeyle ahlak, insanın yaratılışından gelen ve zamanla ruhuna yerleşen alışkanlıklar olduğunu, bu alışkanlıklar, toplum içerisinde yaşanarak kazanılan güzel ve iyi huylarla, kötü huylar olduğunu ifade etti.

İslam ahlakçıları, Hulk’u iki kısma ayırdığını:
“1) Hulk-i Tabii: İnsanın yaratılışı, tabiatıyla uyuşan veya insanın yaratılışında gizli ve saklı olan ahlaktır.
2) Hulk-ı Kesbi: Fiil ve davranışlar şeklinde meydana gelip istikrar kazanarak, sırf görüşüp kaynaşmaya, âdete dayalı huydur.
İslam ahlak sistemi, (İbn Bâcce ve Farabi'ye göre) üç başlık altında ele alınır:
1) İnsanın iç dünyasının düzenlenmesi (tedbiru'l-mutevahhid),
2) Ailenin düzenlenmesi (tedbiru'l-menzil),
3) Sitenin/toplumun düzenlenmesi (tedbiru'l-medine).
Batı dünyası ahlakı moral ve etik kavramı ile açıklar. Etik insan davranışlarını ele aldığını,

İslamın ise ahlakı;

İnsanın kendisi ile, toplum ile, doğa ile ve Rabbi ile ilişki ve davranışlarının tümünü kapsadığını,

Ahlak konusunun Müslümanların en iyi bildiği konulardan biri olmasına rağmen en çok hata yaptığımız alan olduğunu, İki günümüzün bir olmayıp ziyan içinde olmamamızın güçlü anahtarlarından birinin ahlaki gelişim olduğunu, günahlarımızı terk edinceye kadar tövbede ısrarcı olmamız gerektiğinin önemine değindi.

Dünyadaki insanların çok büyük kısmı ahlaki değerlerden haberdar iken bunu pratize etme açmazı yaşandığını, dünya mazlumları ahlaki dirilişimiz ile özgürlüğün yolunu bulacağını ifade ederek,

Peygamberlik öncesi yüce bir ahlaka sahip olan Allah’ın Resulü İslam’ı sahsında mükemmel bir şekilde pratize ederek bize tek bağlayıcı örnek oluşturduğunu belirtti.

Daha sonra;

A- Allah’a karşı sorumluluklarımız:

İman/inanç, insanın  Allaha karşı ahlaki sorumluluğu ifade edebilir.

Güzel, doğru ve övünen  tutum ve davranışlar:

Takva, zikir, şükür, ihsan, Tövbe, Dua, Tevekkül

- Kötü ve yerilen tutum ve davranışlar:

-Tekebbür ve istiğna 

- Allah’tan ümit kesmek.

- Dinde aşırıya gitmek.

- Allah’ı ve ismini istismar etmek. Yalan yere Allah’ı şahit göstermek.

B-İnsanın Kendisine ve Çevresine Karşı Sorumlulukları:

Kişinin Bireysel ibadetleri subjektif iken ahlaki yönü objektif olarak değerlendirilebilir.

Sorumlulukları, daha çok salih amel kavramı ile Allah’ı gözeterek insanlara karşı ahlaki sorumlulukları ifade edeceğine değinerek,

Doğru ve övünen tutum ve davranışlar: 

Ahlak konusu Salih amelle iç içedir.

İyilik ,İffetini korumak,emanete riayet etme,adil olmak,kardeşlik,Öfke kontrolü ve bağışlama,Zorluklar Karşısında Sabretmek,Vakar ve tevazu sahibi olmak

Sözünde durmak ,Görgülü olmak,Ana babaya iyilikle muamele,İyilikte yardımlaşmak ve kötülüğe karşı kaymak

Kardeşlik hukukunun ise önce eşlerimizle tesisi edilmesi gerektiğine değinen Pektaş, güçlü olan erkeğin sorumluluğu altında bulunan ve gücünün yettiği eş ve çocuklarına karşı çevresine gösterdiği hoşgörüden çok uzak olduğunu belirtti. Hem eşi ve hem din kardeşi, hem oğlu-kızı ve din kardeşi, hem anne-babası hem din kardeşi, hem kız-erkek kardeşi hem din kardeşi olanlara karşı iki kat daha fazla anlayış ve hoşgörülü olmamız gerekirken maalesef bunun bizde tersine işlemekte olduğunu belirtti.

Öfkemizi kontrol etmemiz gerekirken yiğitliğin öfkemize esir olmaktan geçtiğini pratikte ortaya koyan bir çelişki içinde olduğumuzu ifade etti. Bunun da ciddi merhamet eksikliği anlayışından kaynaklandığına değindi.

 Bir Müslümanın Mutlaka Sakınması Gereken Olumsuz Davranışlara da değinen PEKTAŞ,

Aynı zamanda İnsanın kişiliğini bazen de onurunu zedeleyen tutum ve davranışlardan bazılarına ayetlerle örnek verip sakınmanın önemine vurgu yaptı.

Cimrilik,

İftira,

Su-i Zandan Kaçınmak ve Gıybet

Çekememezlik

Başa kalkma ve incitme

Kendi beğenmişlik (kibir)

Bozgunculuk,

Adam öldürmek,

Yalan  söylemek,

Gıybette Rabbimiz ölü kardeşimizin etini yemeyi tiksindiğimiz şeklinde bizi uyarırken bugün bizler; tebliğ, fayda, maslahat, korunma, uyarma… gibi çoğu zaman bizlerin de inanmadığı gerekçelerle kardeşlerimizin etini şişte, fırında, yağda, buğulama yaparak, çiğ yiyip mazeretlerle sosluyarak yemeye devam ettiğimizi ancak bir türlü doymadığımıza dikkat çekti. Birbirimizin şeytanı olmayı terk ederek ve hikmet ve güzel sözle birbirimizi uyararak bu illetten kurtulabileceğimize değindi.

Su-i zandan sakınmamız gerekirken su-i zannımızı hormonal desteklerle büyütüp çoğalttığımızı ifade eden Pektaş,

Yalan söylemeye iyilerimizin yasal boşluklar aradığını toplumun ise yalanı gerekli ve zaruri gördüğünü belirterek bir Müslümanın pembesi ve beyazıyla dahil asla tevesül etmeyeceği kötü bir davranış olduğunu ve inşa edeceğimiz kimlik ile toplumdan ciddi bir şekilde ayrışarak tüm toplumun güvenini kazanabileceğimizi belirtti.

Sonsöz olarak;

‘’O zaman, Allah'tan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Ve eğer sen, kaba, katı yürekli olsaydın, mutlaka senin etrafından dağılırlardı. Artık onları affet ve onlar için mağfiret dile ve işler konusunda onlarla muşavere et (danış). Azmettiğin zaman, artık Allah'a tevekkül et. Muhakkak ki Allah, tevekkül edenleri (Allah'a güvenenleri) sever.’’( Al-i İmran 159) 

Ayetini okuyan Pektaş, Kâinatı yoktan var eden yaratıcının kâinat içinde bugünkü teknoloji ile görülemeyecek kadar küçük olan insanı muhatap aldığını ve son Peygamber olarak seçtiği Peygamberin yüce bir ahlak üzerinde olmasına rağmen insanlara karşı kaba ve katı yürekli olması durumunda etrafında dağılıp gideceklerini bildirerek bizleri de uyardığını haddimizi bilerek hareket etmemizi, yaratıcının kendisine karşı işlenen suçlara mühlet verdiğini bizlerin de insanların hatalarını bağışlayarak Rabbimizin sevgisini kazanabileceğimizin önemini dikkat çekerek konuşmasını tamamladı.

dscf6466.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler