Bartın'da ‘80’li Yıllar İslami Uyanış Süreci’ Semineri

Bartın'da ‘80’li Yıllar İslami Uyanış Süreci’ Semineri

Bartın Özgür-Der’de ‘80’li yıllar İslami Uyanış Süreci’ konusu hasbihal edildi.

Hamza Türkmen’in sunumunu yaptığı seminerde kısaca şunlar üzerinde duruldu;

Türkiye’de son çeyrek yüzyılda yoğunlaşan İslami uyanış, eğitim ve tebliğ faaliyetlerinin hangi köklere dayandığı ve nasıl oluştuğu ile ilgili bütünlükçü ve nesnel bilgilere ihtiyacımız olduğunu belirten Türkmen, 1970’li 1980’li yıllara kadar Müslümanlar öncelikle var kalma mücadelesi verdiğini; genellikle 1990’lardan sonra da İslam’ı kavramada tahkik, ıslah ve inşa sürecinin başladığını belirtti.

Türkiye’de İslam’ı anlamadaki tahkik, ıslah ve inşa çabalarımızın 19. yüzyıldaki ve 20.yüzyılın başındaki coğrafyamızdaki Islah hareketlerinin tecrübe ve birikimlerinden kopuk bir şekilde istikametini parça doğrularla bulmaya çalıştığını belirten Türkmen, bu kopukluğun nedenini Kemalizme ve ümmetten bir ulus yaratma çabalarına bağladı. Zira Türk ulus devleti kurulurken Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Urvetu’l Vuska ve El-Menar ıslah çizgisi ile paralelleşme yolundaki Mehmet Akif, Said Halim Paşa, Elmalı Hamdi Yazır, İskilipli Atıf, Babanzade Ahmet gibi kanaat önderlerinin tasfiye edildiğini veya öldürüldüğünü ve böylece ıslaha ve dirilişe muhtaç Türkiye İslami potansiyelinin rehbersiz bırakıldığını belirtti.

80'li yıllara 12 Eylül darbesinin gölgesinde girildiğine değinen Türkmen İslamcı kitlelerin üzerinde de 1979 İran İslam Devriminin etkisinin olduğuna değindi. Özellikle bu gruplar içerisinde Milli Selamet Partisi çizgisinde yer alan Akıncılar grubunun İslami duyarlılık açısından en güçlü grup olduğunu belirtti. Bu gruplar gelenekçi, Milliyetçi, Mukaddesatçı, Osmanlıcı çizgiden tam olarak kopamamış olmalarıyla beraber tevhidi, Kur'an-i bir ıslah çizgisine doğru bir yönelimgöstermekte olduğunu hatırlatan Türkmen tüm bu yönelimlerin darbeci rejim tarafından kontrol altına alınmaya çalışıldığını ve bu yönde Türk-İslam sentezi oluşturulduğunu aktardı.

12 Eylül rejimin bir tehdit sıralaması oluşturduğunu söyleyen Türkmen bu sıranın başında Siyasal İslam'ın olduğunu sonrasında ise Komünist Hareketler ve Milliyetçi şiddetin olduğunu belirtti.

Bu süreçte İslami düşünce alanında ilk olarak İktibas Dergisi'nin ve Ercüment Özkan çizgisinin önemli rol oynadığını ve kısa süreli dergilerin ortaya çıktığını fakat bunların kadro eksikliğinden kaynaklanan sıkıntılardan dolayı yayımlarının sürekli olamadığını altını çizdi. İslami sanat ve edebiyat alanında Cahit Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören'in Mavera ve Nuri Pakdil'in edebiyat dergilerinin önemli çalışmalarının olduğunu söyledi. Tevhid, Şura, Düşünce, Hicret dergilerinin yayın kadrosundaki islamcı yazarlara darbeciler tarafından verilen ağır cezalar dergilerin yayınlarının aksamasında önemli rol aldığını belirtti. Bu dergiler içinde özellikle Düşünce dergisinin yapısal motodik meselelerle cemaatleşme düşünceleriyle ilgili önemli fikri açılımlar ortaya atıldığını belirten Türkmen devam eden süreçte İslami çevrelerin Kur'an'ın daha iyi anlaşılması hayata tatbik edilmesi ve Nebevi Sünnetin anlaşılması ve hayata dahil edilmesi yolunda kendi içlerinde önemli gelişmeler kaydettğini söyledi. Bunların bir sonucu olarak ise 80'li yılların sonlarına doğru geleneksel çizgide yer alan bazı cemaatlerin özellikle İskender Paşa Cemaatinin İslam dergisiyle beraber dağıttığı Hasan Basri Çantay'ın Kur'an Meali İslamin anlaşılması açısından önemli bir kazanım olduğunu hatırlattı.

Bu dönemin bütün zorluklarına rağmen İslami camialar içerisindeki hareketliliği bir örnekle aktaran Türkmen ; İslami yayınevlerinin ortaklığıyla kurulan Birleşik Dağıtımın İslami kitapların basımı ve dağıtımı konusunda en dar kapsamlı kitapların dahi beşbin - onbin basım yapıp hepsinin tüketildiği, günümüzde ise içerik olarak en derinlikli kitapların bile bin adet basımın tüketilmekte zorlandığını söyledi.

Ancak bu fikirsel olgunlaşmanın yanında düşünce öncelikli yapılar yerine şekil odaklı yapılara önem verilmesi tevhidi ıslah düşüncesinin toplumsallaşıp kök salmasına engel teşkil ettiğini belirten Türkmen bu yaklaşımın metodik farklılıklar sonucu acilci bir evreye dönmesi başarısızlıklara ve toplumsal bir umutsuzluğa neden olduğunun altını çizdi.

80'li yıllarda Üniversitelerde ki İslami oluşuma da değinen Türkmen kısaca şunlara değindi:

Üniversitelerde en önemli açılım Boğaziçi Üniversitesinde başlatılan Seyydid Kutub'un Fizilalil Kuran , Yoldaki İşaretler ve Mevdudi'nin  Kur'an'da Dört Terim eserleri temelinde oluşturulan ve bütün grupları kapsayan birlikte iş yapabilme odaklı bir Şura Modelimeydana getirildiğini aktardı.

İlerleyen dönemde oluşan birikimin kitleye aktarılması için İslami camialar panel formuna ağırlık verdiler.Bu form düzensizlik içerisinde bir canlılık ve irtibat sağladı.Bu dönemdeki en önemli kitlesel direnişin 1988 yılında gerçekleştirilen ‘Başörtüsü Eylemleri’ olduğunu belirten Türkmen direnişin başlangıcında katılımın zayıf olduğunu fakat ilerleyen dönemde destek veren bazı gruplar sayesinde eylemin kitleselleştiğini söyledi.

Son olarak Hamza Türkmen Cumhuriyet tarihinden itibaren İslami Camia ve İslami duyarlılık açısından en verimli yılların 1985-95 yılları arasında olduğunu,bu dönemde müslümanların usuli ve metodik problemlerine rağmen birlikte ve örgütlü hareket etmeye çalıştıklarını fakat konuşmasının başında özellikle vurguladığı tevhidi ıslah şuurunun tam manasıyla benimsenememesi ve hayalci, romantik ve acilci yaklaşımların bu anlayışı toplumsal alanda yer etmesini engellediğini, bu nedenle yeteri kadar Kur'an merkezli bir usülün yakalanamadığını aktardı. Aceleci tepeden inmeci anlayışın hayatın gerçekleri yani vakıayı okuyamaması bu yapıları umutsuzluk ve içe kapanmaya sevk ettiğini söyleyen Türkmen sözlerine bu toplumsal umutsuzluk ve içe kapanma 28 Şubat darbesiyle birlikte derinleştiğini belirterek son verdi.

Önceki ve Sonraki Haberler