Cizre’deki Kanlı Provokasyonuna Hükümet Yine Sessiz mi Kalacak?

Cizre’deki Kanlı Provokasyonuna Hükümet Yine Sessiz mi Kalacak?

Özgür-Der, şiddeti, vandalizmi, linç ve vahşeti metodolojik olarak siyasal mücadelesinin merkezine yerleştirmiş olan PKK'nın Cizre'deki saldırılarıyla ilgili bir basın açıklaması yaptı.

PKK ve HDP'nin Cizre'deki Kanlı Provokasyonuna Hükümet Yine Sessiz mi Kalacak?

27 Aralık 2014

PKK-HDP kadrolarının tertiplediği kanlı Kobani provokasyonu olarak hafızalara kazınan 6-8 Ekim olaylarının üzerinden daha üç ay geçmeden maalesef bölgeden yeni vahşet haberleri geliyor. Daha doğrusu PKK'nın bölgede estirmiş olduğu vahşetten dolayı sağlıklı bilgi dahi alınamıyor. PKK'nın Demokratik Özerklik hedefi doğrultusunda "kanton" bölge olarak ilan ettiği Cizre'de gece saat 03.00'ten bu yana Müslüman ailelere ve Hüda-Par mensubu kişilerin evlerine silahlı saldırıda bulunulmakta. Müslümanlara ve kendisi dışındaki siyasal çevrelere saldırmak için gerekçe üretmekte hiç zorlanmayan PKK ve BDP çevreleri bu sefer de Şengal'de öldürülen PKK/YPG'lileri bahane olarak gösteriyor. Bu çirkin propaganda ne kadar da tanıdık ve ikna edici değil mi? Şengal'de PKK mensupları savaşta öldürülüyor; Cizre'de buna karşılık Hüda-Par üyelerinin evleri ateşe verilmeye çalışılıyor.

 

Ne ilginçtir ki, Cizre'de bütün bunlar yaşanırken medyada "HDP-Kandil İle Hükümet Arasında Kamu Düzeni Mutabakatı" haberleri yer alıyor. Adeta ironi örnekleri sergileniyor. Gelin görün ki, yaşananlar utanç vericidir. PKK ve YDG-H mensupları Cizre'nin her tarafına hendekler kazıyor. Belediyeye ait iş makineleri bütün bu çalışmalarda kullanılıyor. Gece olunca da uzun namlulu silahlarla Müslümanların evlerine saldırılıyor. İçeride çocuk ve kadınlar olduğu halde evler yakılmaya çalışılıyor, Hüda-Par ilçe yöneticilerinden Aziz Deniz'in 65 yaşındaki babası Abdullah Deniz katlediliyor. Saldırılar başladığı andan itibaren parti yetkilileri Hükümet ve devlet yetkililerinden yardım talep ediyor. Parti yöneticileri Şırnak Valiliği ve Emniyeti ile yaptıkları bütün görüşmelerin sonuçsuz kaldığını ve adeta başlarının çaresine bakmaları cevabını aldıklarını ifade ediyorlar. Hüda-Par İlçe Başkanı'nın verdiği bilgiye göre üyelerine yönelik saldırıların yapıldığı Nur Mahallesi Özkan Caddesi yakınlarında bulunan Sultan Sokak, askerî birliğe sadece 100 metre mesafede.

 

Valilik, Emniyet, Jandarma niçin vardır? Halkının can ve mal emniyetini koruyamayan bir kamu düzeni ne anlam ifade etmektedir? Eğer insanlar canlarını kurtarmak için başlarının çaresine bakıyorlarsa Devlet niçin vardır? Cizre'de YDG-H'in kazdığı hendeklere takılan güvenlik birimleri yaşanılan mağduriyetlerin de uluorta sergilenen saldırganlıkların da hesabını vermek zorundadır. Valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, jandarma komutanları bir bölgede saldırı haberi aldığı zaman yapması gereken işi nasıl olur da karakolları güvenlik çemberine almaktan ibaret görebilirler?

 

Cizre'de yaşanan vahşeti -tıpkı 6-8 Ekim Kobani olaylarında olduğu gibi- iki grup arasında yaşanan çatışma gibi sunma rezaleti gösteren merkez medya yine aynı çirkin ve saptırıcı tavrı takınmakta. İslami kimlikleriyle bilinen ailelere yönelik gözü dönmüşçesine yapılan bu saldırılarla bu türden yayınlar suç ortaklığı değil midir? "İki grup arasında çatışma" manşetleri atanlar PKK'nın ilçenin her tarafına kazdığı "hendek"leri belediye hizmeti diye mi sunmaya çalışıyorlar acaba?

 

Hükümet, 'Çözüm Süreci'nde iyi niyetli ve yapıcı adımlar atmasına rağmen, PKK-HDP cephesinin sürekli olarak oyalama taktikleriyle alan hâkimiyetini artırmaya devam eden fırsatçı bir örgüt siyasetiyle karşı karşıya olduğunu görmek zorundadır. Kobani'den Cizre'ye değişen bir şey yok! Şiddeti, vandalizmi, linç ve vahşeti metodolojik olarak siyasal mücadelesinin merkezine yerleştirmiş bir örgüt bu adımlardan vazgeçmeyeceğini her fırsatta göstermekte. Başta Hükümet olmak üzere bütün güvenlik birimleri Cizre'de yaşanan bu barbarlığı durdurmak ve bu suçu organize edip işleyenlerden hesap sormak zorundadır. Hükümetin "Cizre'yi dahi kontrol edemeyen bir siyasal otorite" görüntüsü vermesi toplum zihninde kamu düzenini ne kadar sağlayabileceğine ilişkin ciddi endişe ve soru işaretleri oluşturacaktır.

 

PKK zulmü neticesinde hayatını kaybeden Abdullah Deniz'e Rabbimizden rahmet ve mağfiret diliyor; barbarca saldırılar, tehcir tehdidi altındaki Müslümanların da bir an önce selamete ermelerini niyaz ediyoruz.

Musa Üzer

Özgür-Der Genel Sekreteri

Önceki ve Sonraki Haberler