Emperyalist Kuşatmalar Ortasında Ortadoğu

Emperyalist Kuşatmalar Ortasında Ortadoğu

Cumartesi günü Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Özgür-Der Ankara Şubesinde “Emperyalist Saldırı ve Kuşatmalar Ortasında Ortadoğu” konulu bir konferans verdi.

Sözlerine bir tespitle başlayan Rıdvan Kaya, şu noktaların altını çizdi:

"Öncelikle belirtmeliyim ki biz, Ortadoğu'yu konuşurken aslında kendimizi konuşuyoruz. Zira biz, Ortadoğu'nun bir parçasıyız. İkinci dünya savaşından sonra Ortadoğu'da öne çıkan ve bölgede önemli bir etki oluşturan olayları birkaç maddede ifade etmek gerekir.

1. Filistin'in 1947 de emperyalist güçlerin de müdahale ve İsrail'e destek sağlamalarıyla işgal edilmesi Ortadoğu da önemli bir gündem oluşturmuş ve Ortadoğu üzerinde fiili bir emperyalist hegemonyanın oluşması noktasında temel oluşturmuştur. Bu İslam dünyasını sarsan ve Müslümanları da derinden yaralayan bir olay olarak tarihe geçmiştir. Fakat ne yazık ki Müslüman dünya emperyalistlerin Ortadoğu ya hâkim olmalarına temel oluşturacak bu işgal karsısında yeterli bir reaksiyon gösterememiş ve İsrail 1947 den bu güne binlerce kez Filistin halkına yönelik katliamlar, tutuklamalar, işkenceler gerçekleştirmiş, toplama kampları ve tehcir uygulayarak işgalin en korkunç örneklerini sergilemiştir. Filistin, 1947 den bu güne kanayan bir yara olarak hala gündemdeki yerini korumaktadır. Dünya müstekbirleri ABD, Rusya, Çin ve diğer batı ülkeleri İsrail'in bu vahşi barbarlığı karşısında sessiz kalmanın ötesinde İsrail'in bütün barbarlığını meşru bir hak olarak İsrail'e hediye etmişlerdir.

2. Mısır, Suriye ve Ürdün ordularının 1967'de İsrail'e savaş açtıkları, bu savaşta ağır bir yenilgiye uğradıklarına şahit oluyoruz ki bunun Arap dünyası üzerinde olumsuz anlamda önemli bir etkisi olmuştur. Bu savaşta Mısır Sina'yı, Suriye ise Golan Tepelerini kaybetmiş ve savaş İsrail lehine hem toprak hem de otoriterlik noktasında avantaja dönüşmesine neden olmuştur. Filistin'in işgal edilmeyen bir kısım toprakları da işgal edilerek Yahudiler için yerleşim yerlerine dönüştürülmüştür.

3. 1979'da İran İslam Devrimi gerçekleşmiş bunun İslam âleminde coşkuyla karşılandığını görüyoruz. Ancak daha sonra devrimin, giderek devrimi oluşturan fikirsel ve sosyal dinamikleri değişen iktidarlar tarafından zayıflatılmış ve devrim amacından uzaklaştırılarak bir Şii hegemonyaya dönüştürülmüştür. İran'ın bu gün geldiği nokta Müslümanlar tarafından endişe verici bir durum arz etmektedir. 

4. 1987'de Filistin de intifada süreci başladı ancak bu da oldukça lokal kaldı. İslam âleminde gündem olarak bir yoğunluk kazanmasına rağmen kendi içinde bir direniş olarak kalmaya mahkûm edildi.

5. 1991 1. ve 2. Körfez Savaşı İslam dünyasında önemli bir hareketliliğin oluşmasına neden olmakla beraber Amerika'nın Irak'ı işgaliyle sonuçlandı. Rejim değişikliği olmakla beraber Irak halkı lehine bir sonuç getirmedi. Nitekim IŞİD bahanesiyle Irak tekrar ABD tarafından işgal ve baskı altındadır."

Rıdvan Kaya, "Bütün bu süreçlere baktığımızda Ortadoğu'da bütün bu hareketlilikler, Müslüman halklar üzerinde baskı kuran ve onları sindirmeye yönelik batı ve sosyalizm soslu iktidarları değiştirememiştir." diyerek Ortadoğu intifadalarına ve gelinen sonuçlara dikkat çekti. "2010 yılında Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan ve 'Arap Baharı' denilen, bizim Ortadoğu İntifadaları olarak adlandırdığımız despotizme karşı halkların direnişi; maalesef arzu edilen noktaya ulaşamamıştır. Bu, daha önce Cezayir'le başlayan Libya, Tunus, Suriye ve Mısır ile devam eden bir süreçtir. Ancak halkların bu direniş ve intifadaları çeşitli bahanelerle başta ABD olmak üzere batılı ülkeler tarafından gayrı meşru ilan edilerek kazanılmış haklar, Cezayir ve Mısır'da olduğu gibi darbeleri desteklemek suretiyle bloke edilmiş ve demokrasi havarileri darbelerin ve darbecilerin hamileri ve destekçileri olmuşlardır." değerlendirmesinde bulundu.  

Rıdvan Kaya, "Ortadoğu rejimlerinin tümü adları ne olursa olsun ortak özelliklere sahip despot ve baskıcı rejimler olmuştur. Maddeler halinde zikrettiğimiz süreçler direniş ve intifadalar bu rejimlere karşı halkın bir başkaldırısıdır. İslami hareketlerin Ortadoğu'daki gelişimleri ve yaşadıkları sıkıntılar söz konusu hareketlerin potansiyel değerlerini göstermesi bakımından önemlidir. Zira bu topraklarda 1900'lü yıllardan süregelen ve gittikçe gelişen ve küreselleşen organize bir hareketlilik olduğunu ifade etmemiz gerekir." diyen Rıdvan Kaya, Ortadoğu intifadalarını bu tarihi derinlikler ışığında değerlendirmek gerektiğine işaret etti. "Zira statükoyu korumak adına kendi halklarına karşı alabildiğine zalimleşen ama dış güçlere karşı boyun eğen ve adileşen yönetimlere Müslüman halklar kendi değerlerine sahip çıkmak adına bir intifada yükseltmişlerdir." dedi.

Rıdvan Kaya önemli bir noktaya işaret ederek; Müslümanların olayları değerlendirirken komplocu yaklaşımlardan ve toptancı değerlendirmelerden kaçınmaları gerektiğine, her olayı ve her yapıyı kendi içinde oluşan temel dinamikleri ile değerlendirmeleri gerektiğine vurgu yaptı.  Daha sonra sorulara cevap veren Rıdvan Kaya konferansı Müslümanların birbirlerini anlayarak ve birbirlerine sahip çıkarak bir direniş ve intifada anlayışına kavuşmaları duasıyla konuyu noktaladı.

Haber: Yusuf Dursun
Fotoğraf: Mehmet Afşin

 

ankara01.jpg

ankara02.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler