Özgür-Der Antalya’da “Kazanç Ahlakımız” Konuşuldu

Özgür-Der Antalya’da “Kazanç Ahlakımız” Konuşuldu

Özgür-der Antalya’da Çarşamba derslerinde bu hafta Ali Durna tarafından ‘’Kazanç Ahlakımız’’ konusu işlendi.

Ali Durna, konunun girişinde Hz. Muhammed'in örnekliği ve o dönemin özelliklerine değindi ve daha sonra ayetler eşliğinde Şuayb as. Medyen ve Eyke kavimlerinin tartı ve ölçüde yaptığı yanlışlıklardan ve bu yanlışlıklarda ısrar ettikleri için helak olduklarını belirttikten sonra ayetler ışında konuyu inceledi.

''Allah hepimize helal lokma yemeği nasip etsin'' diyen Durna, günümüz şartlarında helal para kazanmanın oldukça zor ve değerli olduğunu ve bunun için peygamberlerin ticaret ahlakında neler yaptıklarına ve yapmadıklarına bakmamızın bizim yararımıza olacağını söyledi.

Durna, Peygamber Efendimizin (sav) doğduğunda yetim olduğunu sonrasında annesini kaybettiğini ve dedesinin vefatından sonra da amcasının yanında kaldığını, amcasının onunla ilgilendiğini ve Peygamber efendimizin küçük yaşta amcasına yük olmamak için çalışmak istediğini ve ticarete küçük yaşta çobanlıkla başladığını söyledi.

Daha sonrasında peygamberin 12 yaşına gelince ticaret kervanına katıldığını, 14 yaşında ticaret konuşacak bir hale geldiğini, 15- 16 yaşına kadar ticaret kervanlarında bulunduğundan bahseden Durna, 23 yaşına geldiğinde ise Peygamgerimizin Hz. Hatice'nin kervanlarının başında durması için Hz. Muhammed'e telifte bulunduğunu ve bunun sebebinin de Hz. Muhammed'in ticaretteki dürüstlüğü, ahlakı ve güvenilirliği olduğundan bahsetti.

Durna, Peygamberin malını övme, müşteriyi yoldan çevirip ikna etme gibi bir özelliğinin olmadığını, hatta Peygamberin bir seferinde kervanın hesabını kendi hesabıyla karıştırdığını ve haram yemekten korktuğu için tüm gelirini kervana bırakarak peygamberimizin bu konuda ne kadar hassas olduğunu söyledi.

Şuayb as. zamanında ölçü ve tartıda adaletli davranılmadığını, halkı tüketime teşvik ettiklerini, ellerindeki altınlarla zenginleştikçe zenginleştiklerini söyledi. O dönemde Şuayb as.'ın yaşadığı zorluklardan bahseden Durna daha sonra Şuayb as.'ın kavminin ölçü ve tartıda adaletli olmadığını, bundan dolayı helak olduğunu ve günümüzle kıyasladığımız zaman bu dönemde yapılanların o dönemden farklı olmadığını belirtti. Daha sonra aşağıdaki ayetler okunarak, konu işlenmeye devam edildi:

7:85 - Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan (insan)lar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!"

7:86 - Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolun eğriliğini arayarak öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki bozguncuların sonu nasıl olmuştur.

7:87 - Eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanır, bir grup da inanmazsa, Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

7:88 - Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şu'ayb! Ya mutlaka seni ve seninle beraber inananları kentimizden çıkarırız, ya da dinimize dönersiniz!" Dedi ki; "İstemesek de mi (bizi yurdumuzdan çıkaracak veya dinimizden döndüreceksiniz?)"

7:89 - (Andolsun ki), Allah bizi ondan (kâfirlikten) kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek, Allah'a karşı iftira etmiş oluruz. Rabbimiz Allah'ın dilemesi hali müstesna geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a dayanırız. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.

7:90 - Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: "Eğer Şu'ayb'a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız."

7:91 - Derken o (müthiş) sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.

9:70 - Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh Kavmi'nin, Âd'in, Semûd'un, İbrahim Kavmi'nin, Medyen Ashabı'nın ve o mü'tefikelerin haberi gelmedi mi? Onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

11:84 - Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'i gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum."

11:95 - Sanki orada hiç güzel gün görmemişlerdi. Dikkat edin, Semud kavmi nasıl helâk olup gittiyse Medyen de öyle yok olup gitti.

20:40 - Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.

22:44 - (Şuayb'ın kavmi olan) Medyen halkı da (Şûayb'ı) yalanladı. Musa da (Firavun tarafından) yalanlandı. Ben de o kâfirlere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler.

28:22 - Medyen'e doğru yöneldiğinde: "Umarım Rabbim beni doğru yola iletir." dedi.

28:23 - Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de (hayvanlarını suyun olduğu yerden) geri çeken iki kadın gördü. Onlara "Derdiniz nedir?" dedi. Şöyle cevap verdiler: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır. "

28:45 - Bilakis biz (o zamandan senin zamanına kadar) nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen onlara âyetlerimizi okuyarak, Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin; aksine biz (başka) peygamber göndermiştik.

29:36 - Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi.

Durna, günümüz ticaretinde paranın ahlak olduğunu. İnsanların birbirine güven vermediğini ve karşılıksız çeklerin oldukça fazla olduğunu ve ticaretin vicdana bırakılamaz olduğunu eğer böyle bir şeyin yapıldığı bir durumda herkesin kendi vicdani çıkarlarına göre hareket edeceğine ve bunun sonucunda her şeyin altüst olacağını söyledi. Bunun olmaması için de Allah'ın mesajına kulak vermemizin tek yol olduğunu hatırlattı.

Son olarak işçilerin haklarının verilmediğini ve bunun sebebinin denetleme kurumunun tek olması ve ihtiyacı karşılamadığından kaynaklandığını söyleyen Durna, insan faktörünün işin içinde olduğunu ve bunun öneminin farkında olmamız gerektiğini söyleyerek sunumunu sonlandırdı.

Sunum sonrası soru ve cevap kısmına geçildi. Sorulan sorularla anlatılan konunun günlük yaşamdaki örnekleri üzerinde daha geniş bir biçimde ele alınarak program sonlandırıldı.

 

antalya-20151023-01.jpg

antalya-20151023-02.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler