Sakarya’da Başkanlık Sistemi Semineri

Sakarya’da Başkanlık Sistemi Semineri

Sakarya Özgür-Der Şubesinde haftalık olarak devam edilen Pazartesi Sohbetlerinde bu hafta “Başkanlık Sistemi: Sorunlar ve Öneriler” başlıklı seminer gerçekleştirildi.

Macit Özçelik'in sunduğu seminerden önceSezai Arıcıoğlu tarihsel arka plan ile ilgili kısa bir giriş konuşması yaptı.

Macit Özçelik'in sunumundan başlıklar şu şekildedir:

"Uluslararası bir toplantı düşünün! Ülkenizi temsilen ilgili bir bakanlığınız toplantıya katılacak. Ama bir de bakıyorsunuz ki ilgili bakanlığın temsil eden heyetin başında bakanınız yok! İşte tam da bu duruma uygun düşen 'Eski Türkiye'nin tarihi kalıntılarında izleri ve hikâyeleri mevcuttur. Temsil krizleri, 1990'lı yıllarda peş peşe kurulan istikrarsız koalisyon hükümetlerinin getirilerinden sadece biridir.

Koalisyon hükümetleri ardı ardına değişir. Dışişleri bakanları dâhil diğer bakanlıklar geçit yaparken, Türkiye'nin bakanlar düzeyinde katıldığı uluslararası bir toplantıya ilgili bakanlık yerine büyükelçilerinin temsili olarak katılmak zorunda kaldığı bile görülmüştür. Hatta toplantıya bakan olarak katılıp toplantı bitmeden bakanlığını kaybederek dönenler olduğu gibi, bakan atandığı günün ertesi sabahı uluslararası toplantıya katılmak zorunda kalan siyasetçilerimiz de olmuştur.

Güçlü bir liderlerin olmayışının getirdiği dezavantajlar, çetrefilli hükümetleri kurdurmuş, ekonomik çöküntünün, hak ihlallerinin, güvenlik endişesiyle birlikte siyasal kaos ve çatışmalara yol açacak birçok olaylar yaşanmıştır. Peki, Türkiye; başkanlık sistemi ile yönetilseydi bu gibi temsil krizleri ve istikrarsız hükümetleri ile tarihe geçer miydi?

Başkanlık sisteminin beşiği olarak nitelendirebileceğimiz Amerika Birleşik Devletleri (ABD) üzerinden örnek vererek yakın tarihimiz ile kıyas yapalım:

Başkanlık sistemi ile yönetilen ABD'de 225 yılda 44 Başkan görev yapmış. 4 yılda bir seçimlerin yapıldığı ABD'de ne derece bir istikrar söz konusu ortadadır. Parlamenter sistem ile yönetilen Türkiye'de ise 90 yılda 62 hükümet kurulmuştur. Türkiye'de 90 yılda 61 hükümet kurulurken, başkanlık sistemine 225 yıl önce geçen ABD'de Obama 44. başkandır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nde, hükümetler darbe, entrikalar ve çeşitli medya propaganda ile kirletilip düşürülmeseydi, 4 veya 5 yılda sağlıklı şekilde seçimler yapılabilseydi; Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki 62. Hükümet'in göreve gelebilmesi için 306 yılın geçmesi gerekecekti. Yani şuan ki hükümet en az 2167 ya da 2228 yılında işbaşı yapacaktı.

Türkiye'nin en büyük en önemli sorunu rejim sorunudur. Önceliğimiz bu sorunu ortadan kaldırmak olmalıdır. Türkiye'nin, demokratik, çoğulcu, hak ve hürriyetlerin genişletildiği, insanların inançlarını ve kültürlerini rahatça yaşayabileceği bir ülke haline gelebilmesi için AK Parti önderliğinde kurulan hükümetlerin devrimci politikalarını devam ettirmesi gerekmektedir. Yeni Türkiye'nin ilk işi; sivil yeni bir Anayasa yapımıdır.

İslam tarihimizi, geleneğimizi, yönetişim becerilerimizi baz alarak harsımıza ve liyakat ilkelerine uygun bir başkanlık sistemi oluşturmalıyız. Güçlü liderlik ile yönetilen Türkiye değil, güçlü sistem ile yönetilen Türkiye için başkanlık sistemi gereklidir."

Sunumun ardından soru ve katkılar bölümüne geçildi. Bu bölümde dünyada başkanlık sistemine uygun şekilde idare edilen ülkelerden örnekler verildi. Bu bağlamda Federal Hükümet ve Federal Anayasa teorik olarak üst bir kurumsal yapıyı ifade ederken buna bağlı olarak oluşturulacak ismine eyalet vilayet ne dersek diyelim bunların oluşturulacakları yerel yasal düzenlemelerin da bu üst yapı ile çelişkili bir durum arz etmemesi gerekir.

Bununla ilgili olarak Allah Resulünün Medine'deki yönetim tarzının iyi incelenip irdelenmesi ve akabinde Ebubekir Ömer ve sonrasında Emeviler Abbasiler Selçuklular ve Osmanlı tecrübeleri ile Muvahhitler Devleti yapılanmasının da derinlikli olarak ele alınması gerekir.

Bugün Akparti'nin öncülük ettiği rejim değişikliğine ilişkin "başkanlık sistemi" tartışmalarında yaşanan tıkanıklığın hem muhalif unsurlar tarafından dejenere edilerek hem de asıl olarak bu fikrin teorisyeni konumundaki Akparti kadrolarının taşıdığı zaaflardan kaynaklandığı vurgulandı.10 yılı aşkın iktidarı boyunca gerçekleştirdiği radikal değişimlerin tamamını iki ileri bir geri taktiği ile hayata geçiren Akparti hükümetinin başkanlık sistemi tartışmalarında yaşadığı çekingenlik ve tedirginliği hem dersini iyi çalışmamasına ve hem de 2013 Gezi kalkışması ile başlatılan süreci iyi okuyamamasına ve ayrıca Başkanlık tartışmalarını 7 Haziran seçim sürecine malzeme yapmasına bağlamak gerekir.

Sorular ve katkılar bölümünden sonra program sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler