İletişim Çağında Yaşanan İletişimsizlik

İletişim Çağında Yaşanan İletişimsizlik

Özgür-Der Antalya Temsilciliği’nin düzenlemiş olduğu seminerlerde bu hafta Semra Elmas’ın sunumu ile “Çağın Hastalığı: İletişim Sorunu” konusu ele alındı.

Semra Elmas konuşmasına, "iletişim kavramı, iletişim araçları ve iletişim kuramama" hallerinin neler olduğu üzerinde açıklamalar yapılarak konuşmasına başladı.

Semra Elmas konuşmasında iletişimin anlaşılmak mı, anlaşmak mı olduğu hususunda şunlara değindi: "İnsanlar, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır. İletişim, karşımızdakiler tarafından anlaşılmaktan ibarettir. Özel bir psikopatoloji yoksa insanlar birbirlerini duyarlar ve anlarlar. Bunun için uzlaşmak ve anlaşmak zorunlu değildir. Anlatmak ve anlamak illa ki onaylamayı gerektirmez"

İlişki kurulacak kişiler arasında yeterli bir güven duygusu yoksa, sürekli yıkıcı eleştirilere muhatap olunuyorsa, niyet okumalar ve geçmişte yaşananlara öykünerek yapılıp edilenler değerlendiriliyorsa, her halükarda haklı olma iddiasında bulunuluyorsa, sürekli vaaz ve nutuk verir tarzda, yargılayıcı ve alaycı ya da vurdumduymaz bir üslup ile konuşuluyorsa iletişime geçmenin zor olacağına değinen Semra Elmas, bu şartlar altında bir iletişim kurulacaksa bile, bu iletişimin sahici ve samimi bir iletişim olmayacağını belirtti.

AİLE İÇİN İLETİŞİM

Huzurlu ve mutlu bir toplum için bireylerin aile içi ilişkilerindeki iletişimin çok önemli ve öncelikli bir durum olduğu belirten Semra Elmas, aile iletişim ile ilgili söyleyeceklerine Rum Suresi'nin 21. ayeti ile başladı: "Yine sizin için kendileri ile huzur bulasınız diye kendi türünüzden eşler yaratması, aranıza sevgi ve merhameti yerleştirmesi de O'nun mucizevi işaretlerinden biridir. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir topluluk için alınacak bir ders mutlaka vardır (Rum 30/21)"

Semra Elmas, bu ayetle ilgili olarak, Rabbimiz tarafından, medyada ve çevremizde her gün şahit olduğumuz aile içi gerginliğe karşın eşlerin birbirlerinde huzur bulmalarını, aile içinde yaşanılan yalnızlıklar için sevgiyi, şiddet için ise merhameti aramıza yerleştirdiğini, bunun korunmasının insan fıtratına uygun olduğunu ve bu ayetin yaşantımızda işlevsel hale getirilmesinin, iletişimsizliğin bizleri bir kurt misali içimizden kemirdiği çağımızda yaralarımıza şifa olacağını belirtti.

Aile içi ilişkilerde huzur, sevgi ve merhametin korunamadığı hallerde, insanların yan yana iken bile yalnız kaldıkları, kullanılan onca kelimelere rağmen birbirlerine karşı sağır oldukları, şiddetin olağan hale geldiği belirtilerek, eşler arasındaki doğru iletişimin en temel özelliğinin ilişkilerin yenilenmeye, eleştiriye ve sorgulamaya açık olması gerektiğine vurgu yapıldı.

Semra Elmas tarafından, aile içi iletişim için; 1-Değerli olma duygusu, 2- Güven ortamı, 3-Yakınlık ve dayanışma duygusu, 4- Sorumluluk duygusu, 5- Zorluklarla mücadele ederek üstesinden gelme, 6- Kendini gerçekleştirme ve ifade edebilme ortamı, 7-Sağlıklı manevi yaşamın temelini oluşturma ortamının gerekli olduğu belirtildi ve bu hususlar üzerinde ayrı ayrı açıklamalarda bulunuldu.

AİLE İÇİ İLETİŞİMİN KURULAMADIĞI EVLERDE ÇOCUKLAR

Aile içinde, sağlıklı iletişim kurulamadığı ve aile içi sohbetler ihmal edildiği için, çocuklarımızın bu boşluğu sahte cennetler ve sanal cemaatlere sığınarak gidermeye çalıştığını, bu ortamlarda çocuklarımızın sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların kucağına itildiğini ve her geçen gün bizlere yabancılaştıklarını söyleyen Semra Elmas, konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Artık yuva işlevini kaybetmiş ve yalnızca ikamet edilen yer olarak işlev gören konutlarımızda baba yorgun argın işten eve gelir ve kanepede uyuklar. Anne ise ev işleri ile meşgul olurken çocuklar ekran başında unutulur. Yada, her aile bireyi farklı bir ekran başında, farklı dünyalarda gezinirler. Konuşma ve sohbet etme ihtiyacını, sanal alemde kurulan ilişkilerle giderirler (…)"

"Aile bireyleri aynı çatı altında olsa da ruhlar, zihinler ayrı yerlerde olduğu için, sağlıklı bir sevgi bağı ve iletişim kurulamamaktadır. Bunun sonucunda da, ani ve yapay çıkışlar nedeniyle ilişkiler çok kolay bozulabilmektedir. Günümüzde boşanma sayıları evlenme sayılarının önüne geçmiştir.(…)"

DİĞER SOSYAL ÇEVRELERDE YAŞANAN İLETİŞİM SORUNLARI

Semra Elmas tarafından iş hayatında ast-üst ilişkilerinde ve aynı unvanı paylaşan insanların arasında yaşanan iletişim sorunlarına ve okullarda yaşanan öğretmen öğrenci ilişkilerindeki iletişim sorunlara değinildi.

Aynı apartmanda yada aynı sitede oturan ailelerin neredeyse birbirlerini hiç görmeden yaşadıkları, selamlaşmaktan kaçındıkları, eskiden "misafir sofranın bereketidir" denilip sofralar kuruluyorken, günümüzde evlerimizde misafir olarak yalnızca televizyon, bilgisayar ve cep telefonu ekranlarından görüntülerin konuk olarak kabul edildiğine değinen Semra Elmas, konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Oysa bizler komşusunun derdini dert bilen, pişirdiği yemeğin kokusu belki gitmiştir diye bir tabakta komşusuna ikram eden anne ve babaların çocuklarıyız. Özellikle geçmişteki kalabalık aile kavramını yitirdiğimizden beridir daha yalnız, kendi içine kapanmış bireylere dönüştük ve yalnızlaştık. Bu durum ise, hayatımız içinde kabulü zor boşluklar doğurmuştur (…)"

YAŞASIN ARTIK YENİ BİR KİMLİĞİMİZ DAHA VAR!

"Artık birde dijital kimliklerimiz var" diyen Semra Elmas, gerçek kimliklerine ve ilişkilerine güvenemeyen kişilerin, dijital kimlikleri ile iletişim kurduklarını, sosyal paylaşım sitelerinde herkesin mutlu bir hayatı varmış gibi kendilerini gösterdiklerini, kendisini, çevresini, arkadaşlıklarını, yaşadıkları gerçek ilişkilerle değil de, paylaştığı resim video ve yüz kırk karaktere sığdırılan cümlelere aldığı beğeni ve hesaplarındaki kişi sayısı ile tanımladıklarını, gerçek hayatta yaşamaya cesaret edemedikleri ve söyleyemedikleri pek çok şeyi bu siteler aracılığı ile yaptıklarını, bunun da yeni bir iletişim dili olduğunu, ancak bu ilişkilerin içinin boş olduğu ve zor zamanlara karşı dayanıklı olmadığını belirterek konuşmasına şu şekilde devam etti:

"Sosyal paylaşım sitelerindeki takipçi sayısı, paylaştığı mesajların kaç beğeni aldığı gibi olgular çoğu zaman caka satma, mental tatmin, önemsenme ve ben değerliyim arayışının bir sonucudur. Gerçek hayatta iletişim kuramayan silik kişiliklerin sanal ortamlarda güç ve iktidar arayışlarıdır. Çevresinde kendisini dinleyecek gerçek dostlardan mahrum kalan insanların içini dökme, dertleşme, boşalma, rahatlama ve deşarj olma platformlarıdır. Bu iletişim araçlarının ve sosyal ağların çokça kullanılması yüz yüze sıcak ilişkileri ortadan kaldıran bir iletişimsizlik sarmalını beslemektedir."

"İletişimde sosyal paylaşım sitelerinin yaygın olarak kullanılmasının temeline inildiğinde, karşılaşılan olgu ilgi açlığıdır. Herkes çevresine dijital kimlikleri ile "ne olur beni sevin, beni fark edin, beni takdir edin, ben bir değerim, ne olur bana ilgi gösterin, beni beğenin" demek istemektedir. Dost bir sesten, müşfik bir bakıştan, merhametli bir dokunuştan mahrum kalan günümüz insanının yalnızlığına, kimsesizliğine karşı bir imdat çığlığıdır (…)"

SAHİCİ VE YÜZ YÜZE İLİŞKİLERDEN SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİNDE YAŞANAN SANAL İLİŞKİLERE

Geleneksel ilişkilerin artık şekil değiştirdiğini belirten Semra Elmas, bu hususta şunlara değindi:

"Bugün insanlar bir değer üretemiyor. Sahici dostluklar kuramıyor. Bu yüzden bunun yarattığı boşluğu sosyal paylaşım siteleri üzerinden sanal dostluklar ve bu dostluklarla paylaşılan görüntülerle gidermeye çalışıyor."

"Sahici ve yüz yüze ilişkilerin yaşandığı aile ortamlarını, komşuluk ilişkilerini, hakkı ve sabrı tavsiye edecek sohbet ortamlarını yitiren çağımız insanı içine düştüğü bu boşluğu iletişim araçlarının sunduğu ve hiçbir bedel ve zahmet gerektirmeyen sosyal paylaşım siteleri ile telafi etmeye çalışıyor ve bununlar teselli oluyor."

"Sosyalleşmek bizim için, hakikatin konuşulduğu meclislerde sohbet etmek, eş dost ile hafta sonları beraber geçirilecek ortamlarda bulunmak, bayram ziyaretleri, akraba ziyareti, hasta ziyareti iken bunun yerini sosyal paylaşım sitelerindeki paylaşımlar ve bayramlarda atılan mesajlar almıştır."

"Önceleri, bizlerin de çekinerek yaklaştığı sosyal paylaşım siteleri bugünlerde bir çoğumuzun vazgeçilmezleri arasında girmiştir. Bu yeni durumun faydaları olmakla birlikte bizden götürdükleri çok daha fazla olduğunu inkar edemeyiz."

"Önemli gün ve gecelerde gerçek iletişim kurmak ve ziyarette bulunmak yerine, iletişim araçları aracılığı ile atılan mesajlar iletişimden çok iletişimsizliğin göstergesidir. Vicdan rahatlatmaya yönelik yapay ve sanal ilgi seremonileridir."

Bayram algı ve anlayışlarının dahi günümüzde içerik erozyonuna uğradığını, bayram kavramının "atalet" kelimesi ile aynı köke ait olan "tatil" kavramı ile özdeş hale getirildiğini, tatillerin iletişim kurulması gereken insanlardan kaçılan ve bireysel olarak haz alınan bir zaman dilimi olarak değerlendirildiğini, oysa dini bayramlarımızın büyüklerin ziyaret edilerek, gönüllerinin alındığı, hal hatır sorulduğu, yüz yüze ilişkilerin kurulduğu bir fırsat olması gerekirken yerini sanal ortamlarda yapay tebrikleşmelere bıraktığı belirtildi.

PAYLAŞIMDA YENİ VE ZAHMETSİZ İLETİŞİM ŞEKLİ

Kendi hayatlarımızın rengini soldurduk diyen Semra Elmas bu hususta şu açıklamalarda bulundu:

"Tarihi eserleri tahrip ettiği için müzelerde fotoğraf çekmek ve flaş patlatmak bilindiği üzere yasaktır. İnsanlar, korunması gereken mahrem anlarının bile fotoğrafını çekerek kendi hayatlarının rengini soldurmaktadır. Yediği yemeği bir dostuyla bir sofra başında paylaşma yeteneğini kaybetmiş insanlar, gezilen, görülen her yerin, yenilen, içilen, alınan her şeyin fotoğrafının paylaşılmasında oldukça mahirdirler. Bu yeni alışkanlık ciddi bir iletişim sorunudur ve bu insanlardan sahici bir iletişim ve ilişki beklemek büyük bir yanılgı olur."

İLETİŞİM ÇAĞINDA YAŞANAN İLETİŞİMSİZLİK

Maddi değerlerin pirim yaptığı ve bir çok alanda ilerleme kaydedildiği, manevi değerlerin erozyona uğradığı, ironik bir şekilde iletişim araçlarının çok geliştiği çağımıza "iletişim çağı" denilse de, bir virüs gibi bize bulaşan ve toplumsal çürümeye neden olan hastalığın iletişimsizlik olduğuna değinen Semra Elmas, başta Allah (cc) olmak üzere, kendimize, ailemize, komşularımıza ve topluma karşı sorumlulukları olan bizlerin de bu hastalığa karşı antikor olacak alternatifler üretemediğimizi, bu nedenle bağışıklık sistemimizin çöktüğünü ve her geçen gün tedavinin zorlaştığını söyledi.

Ayrıca günümüzde küreselleşme ve onun bir aygıtı olan teknoloji sayesinde çok farklı coğrafya ve kültürlerle olumlu ve daha çok da olumsuz örneklikler anlamında iletişime geçildiği, bunun da daha çok ahlaki ve moral değerlerde erozyona neden olduğu, tüketim ve hazza dayalı yaşam tarzının, marka, imaj, sanatçı, teknoloji ürünleri vs.nin insanları esir aldığı, her gün muhatap olmak zorunda bırakıldığımız dizi filmlerde, sinemalarda, çizgi filmlerde, şiddetin ve her türlü ahlaksızlığın hayatımıza enjekte edildiği, centilmenlik ve kardeşçe rekabet duygularını geliştirmesi beklenen spor dallarının fanatizm, holiganizm gibi düşmanlıklar üreten bir sektör haline geldiği, müziğin karamsar, isyankar, uyuşturucu ile bir araya gelerek insanları agresif ve isyankar ettiği, cinsellik ve saldırganlık pompalayan arabesk, heavy metal, rock, pop müzik türleriyle şiddeti ve isyankarlığı özendirdiği konuları üzerinde duruldu.

İletişim araçları ve teknolojide yapılan ilerlemeyle övünen modern çağın, kalabalıklar içinde yalnızlaşan ve kendisinden gayrısına ağyar olan, ötekinin acısına ve sevincine ortak olma melekelerini yitirmiş bireyler türettiğini belirtti.

ŞÖYLE BİR OTURUP KONUŞAMIYORUZ

Sunumunu konuyla ilgili resimler ve kısa bir film sahnesi ile destekleyerek anlatan Semra Elmas son olarak şunları söyledi:

"İletişimsizliği ortadan kaldırmakta kullanacağımız anahtar kavram "sevgi ve empati" olmalıdır. İnsanlarla musafaha yapmak, tokalaşmak, sarılmak, onlara tebessüm etmek, sevgi sözleri söylemek, derdini dinlemek, hediyeleşmek, yardımlaşmak, fedakarlık etmek, dayanışmak, digergamlık, sohbet halkaları oluşturmak, çağın hastalığı olan iletişimsizliğe karşı çok ciddi direnme metodudur. Arkadaşlıklar, dostluklar, ait olduğumuz cemaatler yalnızlık çöllerinin terapi sahalarıdır. İletişimden beklentimiz, ihtiyacımız olan şey bazen derdimizin dermanını bulmaktan da öte dinleyen ve anlayan birini bulabilmektir.

Sebahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sında geçen Raif Efendiden ödünç alarak söyleyecek olursak: 'Seninle şöyle oturup bir konuşamadık'

Çoğu gereksiz telaşlarımız yüzünden, televizyon, bilgisayar ve cep telefonu ekranlarıyla geçirdiğimiz vakitlerden fırsat bulup da, eşimizle, çocuklarımızla, dostlarımızla şöyle bir oturup konuşamıyoruz. Aynı çatı altında iken birbirimize ırak kalıyoruz. Yan yanayız ancak yalnızız. Her geçen gün birbirimize yabancılaşıyoruz. Bu yüzden geç olmadan, bazen susarak, bazen kelimeleri aracı kılarak, gözlerimizin içine baka baka, gerçekten, içe dönük konuşmalara, tanış olduklarımızla yeniden tanış olmaya ihtiyacımız var."

Program Semra Elmas tarafından okunan bir şiir ve soruların cevaplanmasının ardından sona erdi.

 

antalya-20160107-00.jpg

antalya-20160107-01.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler