İzmir’den Yargı Despotizmine Protesto!

İzmir’den Yargı Despotizmine Protesto!

Özgür-Der İzmir şubesi bugün Konak meydanında Anayasa Mahkemesinin Başörtüsü kararını yapılan bir basın açıklaması ile protesto etti. Eylemde grup adına basın açıklamasına Özlem Öz okudu.

Grup adına açıklamayı okuyan Özgür-Der İzmir şubesi yönetim kurulu üyesi Özlem Öz, dün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 367 saçmalığıyla hukuka meydan okuyan Anayasa Mahkemesinin bugün de TBMM'de 411 oyla kabul edilen madde değişikliklerinin iptaline imza atarak askeri vesayet rejimine ait bir darbe kurumu olduğunu bir daha gösterdiğini belirtti. Anayasa Mahkemesinin aldığı bu keyfi kararın aynen İstiklal Mahkemelerinde alınan keyfi kararlar gibi olduğu bunun da tamamen İslam düşmanlığı temeline oturmuş resmi ideolojinin bir sonucu olduğu vurgulandı. Açıklama boyunca "İslami Hareket Engellenemez","Uyan, Diren, Özgürleş", "Kahrolsun Laiklik" gibi sloganlar atıldı.

Açıklama "Özgür-Der olarak silahlı darbe düzeninden sonra, cübbeli darbe düzenine karşı da mücadeleye devam edeceğimizi açıklıyor, adalet ve özgürlüğün meşru direnişlerimizle mayalanacağını ilan ediyoruz." ifadesiyle son buldu.

Haksöz-Haber / İzmir

 

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Anayasa Mahkemesi Kararı Halkın Değerlerine Karşı Hukuksuz Bir Kalkışmadır!

Anayasa Mahkemesi, Türkiye askeri vesayet rejimine ait bir darbe kurumudur. Dün Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda hukuka meydan okuyan 367 saçmalığından sonra, bugün de TBMM'de 411 milletvekilinin oylarıyla kabul edilen 10. ve 42. madde değişikliklerinin iptaline imza atmıştır. Halkın %80'e yakınının desteğini arkasında tutan 411 milletvekilinin başörtüsü yasağını kaldırmak üzere gerçekleştirdiği 10. ve 42. maddelerle ilgili düzenlemeleri iptal eden 28 Şubat darbe düzeninde brifinglendirilmiş Anayasa Mahkemesi, adeta 28 Şubat post-modern askeri darbesi ile açığa çıkan İslam'a ve halkın istemlerine karşı tutumu, darbeci vesayet düzenini kalıcı kılmak üzere bir kez daha gündemleştirmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararıyla Türkiye'nin hukuk devleti değil, tipik bir asker-sivil oligarşik diktatörlük rejimi olduğunu sergilemiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin kararı ne hukukla ne de adaletle irtibatlandırılabilir. Bu karar İstiklal Mahkemeleri'nde olduğu gibi tamamen keyfi ve dayatmacı bir anlayışın dışa vurumudur. Bu karar, kemalistlerin toplumu yukarıdan aşağıya modernist bir azılığın arzusuna göre dayatmayla, zorla veya darbe sopasıyla değiştirmeyi amaçlayan bir toplumsal mühendislik örneğidir. İslam inancını düşman belleyen, hukuku resmi ideolojiye kurban eden bir yargı kararı meşru da olamaz makul de. Hiç kimse bizden fıtratı, hukuku ve İslami değerleri ezip geçen bir mahkeme kararına saygı duymamızı beklememelidir.

Halkın yoğun taleplerini ve beklentisini kısmen karşılamak amacıyla yapılan ve inanç özgürlüğüne çok sınırlı bir kapı aralayan 10. ve 42. madde değişiklikleri, Türkiye'deki derin ve köklü sorunların çözümünde bir ciddi bir açılımı ifade etmiyordu. Ama halkın taleplerini çok sınırlı bir biçimde de olsa dikkate alan bu kanuni düzenlemeye bile tahammül edemeyen Anayasa Mahkemesi, hakimiyeti kendinde menkul gören bir totalitarizmle, başörtüsü yasağını kısmen giderecek olan TBMM'den geçen düzenlemeleri de iptal ederek açıkça halkın iradesini hiçe saymıştır. Anayasa'da açıkça Anayasa değişiklikleriyle ilgili denetim yetkisinin şekil unsurlarıyla sınırlı olduğu belirtilmektedir. Ama Anayasa Mahkemesi, sınırlarını aşarak kendini yürütme ve yasama yerine koymuş ve hukuku, adaleti, akıl ve mantığı da iptal etmeye kalkışmıştır.

Bu karar, Türkiye'deki yargı sisteminin halkın iradesini tanımayacağını açıklayan faşizan bir yaklaşımdır. Ülkemiz halklarının ortak değerlerine yasak getiren, inancımızı, düşüncemizi ve kimliğimizi yasaklamaya çalışan sivil-asker bürokratik düzen, ülkede bir azınlık diktatoryası oluşturmaktadır. Bizler, inanç ve düşüncelerimizi dikkate almayan, dönüştürmeye ya da yasaklamaya çalışan sömürge rejimi gibi bir sistemin çemberinde yaşamak istemiyoruz. Hakkı, adaleti ve hukuku savunarak bu vesayetçi çemberi kırmamız gerekmektedir. Bundan sonra tartışılacak en önemli gündem maddesi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sivil yargı denetiminden muaf olması ve bir darbe kurumu olan Anayasa Mahkemesi'nin meşruiyeti olmalıdır.

Özgür-Der olarak silahlı darbe düzeninden sonra, cübbeli darbe düzenine karşı da mücadeleye devam edeceğimizi açıklıyor, adalet ve özgürlüğün meşru direnişlerimizle mayalanacağını ilan ediyoruz.

Özgür-Der İzmir Şubesi

Önceki ve Sonraki Haberler