Üsküdar Özgür-Der'de Gaybi Yardım Konuşuldu

Üsküdar Özgür-Der'de Gaybi Yardım Konuşuldu

Özgür-Der Üsküdar Şubesinde Menar'da "Gaybi Yardım" Konusu İşlendi.

Konuyu sunan Şuayp Koytak özetle şunları söyledi:

"GAYBİ YARDIM

Gayb Nedir

Gayp Hakiki ve İzafi Olmak Üzere İkiye Ayrılır.

Gayp; bilgisi insanlardan gizli olan şey, demektir ve iki kısımdır:

Hakiki gayp ki; onu ancak Allah bilir.

İzafi gayp ki; onu farklı fıtri kabiliyet ve çalışmalara bağlı farklı sebeplere binaen bazı kimseler bilir, bazıları ise bilmez. Allah'ın peygamberlerine bildirdiği bazı hakiki gayp bilgilerinde onların payı yoktur. Çünkü bunlar, kesbi olmayan peygamberliğin özelliklerindendir.

Yüce Allah'ın Peygamber'ine (s) Yardımı.

Bu bölümde dokuz esastan söz edilecektir:

Birinci esas: Mekke'de Kureyş müşriklerinin kendisine hile kurmalarına, onu hayatının sonuna kadar hapse atmak veya Mekke'den dışarı çıkarmak ya da Kureyş kabilesinin her aşîretinden bir temsilci gencin katılımıyla -kabile içinde kanı dava edilmesin diye- kendisini doğrayarak katletmek için komplo kurmalarına karşılık Yüce Allah'ın Peygamber'ini kendi koruması altına almasıdır. Zaten Mekke'lilerin bu hileleri ve onun (s) hayatına kastetmeleri hicret etmesine sebep olmuştu. Bu esasla ilgili âyet şöyledir: "Hatırla ki kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdundan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah da (Onlara) tuzak kuruyordu." (Enfâl, 8/ 30)

İkinci esas: Yüce Allah'ın "Bana yeter" deyinceye kadar ona tam olarak kâfi gelmesidir. Bu da iki yerde gerçekleşmiştir.

a) Birincisi özel bir durumla kayıtlıdır. Bu, kâfirlerin barışa yönelmiş gibi yaparak onu (s) aldatmak isteyenlere karşı kâfi gelmesi ve "Eğer sana hile yapmak isterlerse şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve mü'minlerle destekleyendir." (Enfâl, 8/62) âyetinde ifade edildiği üzere onu (s) kendi yardımıyla ve mü'minlerle desteklemesidir.

b) İkincisi ise mutlaktır. Bu, Yüce Allah'ın Peygamber'ine (s) ve beraberinde bulunan mü'minlerle kâfi gelmesidir ki Yüce Allah Peygamber'ini (s) bu mü'minlerle desteklediğini belirtmektedir. Bununla ilgili âyet şöyledir:

"Ey Peygamber! Sana ve sana uyan mü'minlere Allah yeter." (Enfâl, 8/64)

Üçüncü esas: Yüce Allah'ın, Peygamber'e (s) inâyeti ve onu mü'minleri yetiştirmeye muvaffak kılmasıdır: "(Onların bu hali) mü'minlerden bir grup kesinlikle istemediği halde, Rabbinin seni evinden hak uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibidir." (Enfâl, 8/5) İşte bu âyet bundan sonraki kısımda yer alan ona (s) itaatin vacipliği, isyanın ve ihanetin yasaklığı gibi teklîfî ahkâma sebep olmuştur. Bu ahkâm da kendisinden öncesine uygun olarak getirilmiştir.

Dördüncü esas: Hz. Peygamber Bedir'de kâfirlerin yüzlerine bir avuç toprak ve kum serperken Yüce Allah'ın onu vasıta olarak kullanmış olmasıdır. Allah Tealâ serpilen o toprağı ve kumu bütün kâfirlerin yüzüne değdirmiştir. Bu konuda Yüce Allah şöyle der: "Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu)." (Enfâl, 8/17) Bu Yüce Allah'ın Peygamberimiz'e (s) vermiş olduğu kevnî mucizelerinden birisiydi. Peygamberimiz'in (s) böyle mucizeleri çoktur. Bu mucize, Yüce Allah'ın Hz. Musa'ya, İsa'ya ve bunların dışında başka peygamberlere verdiği mucizeler cinsindendir. Bu gibi mucizelerin faydası ise, bunları gözüyle gören mü'minlerin ve onlardan sonra gelen nesillerden bu haberler kendilerine doğru biçimde ulaşan kimselerin imanlarına bir takviye etkisi yapmasıdır. Hz. Peygamber'in (s) peygamber oluşuna delil olmak üzere meydan okumaya gelince böyle bir meydan okuma özel olarak Kur'ân'a mahsustur. Kur'ân böylesi meydan okuma âyetleri ihtiva eder. Nitekim Bakara Sûresi'nde ve başka sûrelerde meydan okuma âyetlerinin tefsirinde bu konuda açıklama yapılmıştı.

Beşinci esas: Peygamber(s) aralarında olduğu müddetçe Yüce Allah'ın müşriklere azap etmeyeceği prensibidir.

Altıncı esas: Hz. Peygamber'in mü'minler ile birlikte Yüce Allah'tan imdat dilemesi Yüce Allah'ın da onlara meleklerle yardım etmesi, kendilerine hafif bir uyku vermesi ve sonra da üzerlerine yağmur yağdırmasıdır. Bu konular sûrenin 9 ilâ 12. âyetlerinde yer almaktadır. Bu âyetlerde, Peygamberimiz'in Yüce Allah'a kâmil biçimde tevekkül etmesi ve Rabbine güveni ve her makama yani; tevekküle de sebeplere sarılmaya da hakkını tam olarak vermesi, Hicret ederken Mekke'den çıkıldığı esnadaki durumla, Bedir'de savaş esnasındaki durumun birbirinden farklı olduğu, anlatılmaktadır.

Yedinci esas: Yeryüzünde ağırlığını koymadan, hak ve adalet ehli kimseler yeryüzüne hâkim olmadan Hz. Peygamber'in savaş esirlerinin olması ve onlardan fidye alması, şânından olmadığı gibi, bu doğru olan hususlardan da değildir. Nitekim bu durum peygamberlerin şânından da savaşta izledikleri prensiplerden de değildir. Bu gerçek 67. âyette dile getirilmektedir.

Sekizinci esas: Bedir esirlerinden fidye alma hususunda Müslümanların görüşlerine göre hareket etti diye Yüce Allah'ın diğer mü'minlerle birlikte Hz. Peygamber'i de azarlamasıdır. Bu husus 68 ve 69. âyetlerde ifade edilmektedir. Bu âyetlerin tefsirine, orada yapılan açıklamaya, bu iki âyetteki hikmetlere ve ahkâma bakılabilir.

Dokuzuncu esas: Yüce Allah'ın kendisine itaati Peygamber'ine (s) itaat ile birlikte zikrederek, onun (s) çağrısına uymayı kendi davetine uymak, ona (s) meşakkat vermeyi kendisine meşakkat vermek kabul ederek, hem kendisine hem de Peygamber'ine (s) hıyanet etmeyi yasak ederek Peygamber'ini (s) şereflendirmesidir. Yüce Allah'ın ganimetleri kendisi ve Peygamber'ine (s) tahsis etmesi de ayrıca böyle bir şereflendirmedir."

Program sunum sonrası soru ve katkılarla sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler