“Nureddin Zengi ve Kudüs Davamız”

“Nureddin Zengi ve Kudüs Davamız”

Yazar Ali EMRE’nin konuşmacı olduğu “Nureddin Zengi ve Kudüs Davamız” konulu seminer, Tatvan Özgür-Der’de gerçekleştirildi.

Ali EMRE, Tatvan Özgür-Der'in her hafta Cuma günleri yapmış olduğu Cuma Seminerlerinin konuğu oldu.

"Nureddin Zengi ve Kudüs Davamız" konusunun konuşulduğu seminer, Tatvan Özgür-Der'in dernek binasında gerçekleştirildi.

Metin AVA'nın moderatörlüğünü yaptığı seminer, İbrahim AYKAN'ın okuduğu Kur'an-ı Kerim ve mealin ardından başladı. Seminerde Ali EMRE şu hususlara değindi:

"Müslümanlar olarak elimizdeki imkanların, değerlerin kıymetini bilmiyoruz. 20 yıldır Nureddin Zengi'yi deyim yerindeyse iğne ile kuyu kazarak ortaya çıkardık. Mesela Selahaddin Eyyubi'nin hayatını anlatan kaç kitabımız var. Batının İslam alemine dair Hz. Muhammed (sav) den sonra tanıdığı en meşhur isim Selahaddin Eyyubi'dir. Buna rağmen Selahaddin Eyyubi ile ilgili yazılmış kitapların bir çoğu rezalettir. Değerlerimizin farkına varamıyoruz. Kahramanlarımızın üstünü örtmüşler. Kaynaklara ulaşamıyoruz.

Herkesten önce uyanmış, yola koyulmuş, karanlığı ve ye'si terk etmiş kişilerle aşıyoruz bazen önemli dönemeçleri. İşte Nureddin Mahmud o kahramanlardan, o önderlerden biri. Haçlı istilalarının, bütün dünyayı kasıp kavurduğu 12. yüzyılda, tespit yerindeyse suyu tersine akıtmayı başaran adam o. Bugünküne benzeyen tarafları çok fazla olan Müslüman Şark'ın o dönemde hem kandili hem kılıcı hem de kalkanı. Zamanla üstü örtülmüş, unutulmuş. Fakat yakından baktığımızda nitelikleri, yapıp ettikleri saymakla bitecek gibi değil. Zorlu şartları bahane ederek kötürümleşen, sinen, uyuşup kalan biri değil Nureddin Mahmud. Tarihi yeniden ve kendi ekseninde hareketlendiren biri. Çok yönlü bir mücadelenin ilk önemli durağı. Onun emîri, arkadaşı olan Selahaddin; aynı yolu izleyerek Kudüs'ün yeniden fethini gerçekleştiriyor. Aksa Mescidi'ne, Nureddin'in yaptırdığı minberi koyduruyor. "Efendimiz" diye andığı adamın, en büyük rüyasını gerçeğe dönüştürmüş oluyor böylece. Bizim tarihimizde önemli bir durak, önemli bir yükselti o da. Batı'daki yankıları zamanla Nureddin'i gölgede bırakıyor nitekim. Zorlu ve çekişmelerle dolu bir biyografisi olan Baybars ise Haçlıların son kalıntılarını ortadan kaldıran adam. Dahası, o dönemde Frenkler gibi başka bir küresel istilaya girişen, büyük zulüm ve zorbalıklarla ilerleyen Moğolları ilk kez durduran, yenen adam. Yine çok zorlu bir dönemde Müslümanların göğsünü genişleten, umudunu artıran bir önder. Bu üç isim hakkında da bizde, bize yakışır şekilde edebî eser yok neredeyse. Nureddin'le başlayan bu çizgiyi, Selahaddin ve Baybars romanlarıyla da devam ettirmek istiyorum.

Çeyrek asırlık hükümranlığında hem küheylan sırtından inmeyen bir adam, hem de kitapların içinden ayrılmayan bir önder Nureddin Zengi. Kimse yazmadığı için cihadla ilgili kitap yazan biri. Yapmadığını, yapamadığını kimseye buyurmuyor. Kendisini arındırmayı, donatmayı asla ihmal etmiyor. Hafız. Kuran'ı ezbere okuyabildiği gibi Arapça metniyle ezberden yüzlerce hadis aktarabiliyor. Arapçası kitap yazabilecek denli iyi. Farsçayı öğrenmiş. Kürtçe çalışıyor. Dahası konuşup anlayabilecek kadar Rûmca biliyor. Dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce kitap getirtip medreselere dağıttırıyor. Büyük bir hainlik ve zorunluluk olmadıkça Müslümanlarla savaşmaktan kaçınıyor. Sade bir hayatı var. O dönemin tarihçileri, onun kimi zaman bir dilenci gibi göründüğünü, yırtık pırtık elbiselerle dolaştığını söylüyorlar. Geçimini kendisi sağlıyor, rızkını kendisi temin ediyor. Yünden başlık örüyor, hasırdan ve demirden eşyalar üretiyor. Bazı ihtiyarlarla görüşerek onları sattırıyor. Müslümanların hazinesini kendi şahsi harcamaları için asla kullanmıyor. Atları ve askeri zinde tutmayı önemsiyor. Onlara sabah akşam mükellef karavana çıkarttırıyor. Çevgen oynamayı, dinç kalmayı seviyor. Vergileri sürekli azaltan ya da kaldıran bir idareci. Deprem gibi büyük zorlukların yaşandığı dönemlerde elindeki avucundaki her şeyi sattırıyor. Şehrin en yoksul adamı oluyor. Namazlarında titiz. Gece namazlarını bile ailesiyle kaçırmamaya gayret ediyor. Muttaki. Mücahid. Kendisi Hanefi ama diğer mezheplere saygılı. Nizamülmülk'ten sonra en çok medrese yaptıran adam. Yönettiği şehirleri cami ve mescidlerle, medreselerle, hastanelerle, ribatlarla, hanlarla, aşevi ve kütüphanelerle, yetimler için kurulan mekteplerle dolduruyor. Kızların, kadınların okuması için çaba sarf ediyor. Başka beledelerden kadın hocalar getirtiyor mesela. Onlara şehirlerde lojman benzeri ikametgâhlar veriyor. İstişareden asla kaçınmıyor. Mahkemelerde bazı davaları bizzat kendisi takip ediyor. İslam tarihinde ilk kez Dârü'l Hadis adıyla bir kurum inşa ettiriyor. Ara sıra âlimlerle, ediplerle, müelliflerle, müderrislerle toplantılar yapıyor. Kadınların ticarete, şehirlerdeki güzelliklere hatta savunmaya katılmasına dikkat ediyor. Süslü sıfatlarla anılmaktan, çağrılmaktan hoşlanmıyor. Kendisine sadece Mahmud denmesini istiyor. Şehid olmak, en büyük arzusu. Yanında akıllı, kabiliyetli insanları bulunduruyor. Güvercinle haberleşmeyi kurumsallaştıran kişi. Çevresindeki insanları dönüştüren gerçek bir ıslah önderi aynı zamanda. II. Kılıç Arslan'ı etkilediği gibi Selahaddin'i de yetiştirip tarih sahnesine çıkaran o. Özetle kişisel ve toplumsal dönüşümün anahtarları var onun biyografisinde. Bunları günümüze taşımak ve çoğaltmak da az bir şey değil elbette."

Seminer soru-cevap bölümüyle sona erdi. Seminer sonunda ise Yazar Ali EMRE kitaplarını imzaladı.

tatvan20171027_1.jpg

tatvan20171027_2.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler