Yalova’da 28 Şubat Programı Yapıldı

Yalova’da 28 Şubat Programı Yapıldı

Yalova Özgür-Der temsilciliği ve Yalova İHH’nın birlikte düzenledikleri “28 Şubat’tan 15 Temmuz’a darbeler süreci’’ konferansı, Kenan Alpay sunumuyla gerçekleştirildi.

Program, Yalova Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda gerçekleştirildi. Yalova İHH Başkanı Sabri Kan'ın açılış konuşması ve Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Yalova Özgür-Der adına Lütfi Çiftci, selamlama konuşması yaptı.

Doğu Guta özelinde Suriye'de katliamlara dikkat çeken Sabri Kan'ın ardından Lütfi Çiftci ''Türkiye'de darbe geleneği, vesayet, zorbalık ve dayatmacılığın tarihi çok daha eskilere gitmekle beraber bunların en son örneğinin yaşandığı 15 Temmuz darbe girişimine karşı direnişin temelleri aslında 28 Şubat sürecinde atılmıştır. Yasaklar krizler, ekonomik buhranlar ve zorbalıklar, sonuçta toplumsal hafızada bir birikim ortaya getiriyor. Hakları, adaleti, insanlık onurunu ayaklar altına alan darbe süreçlerinin oluşturduğu bu toplumsal hafızanın 15 Temmuz'daki yansıması, bir direniş olarak ortaya çıktı. Bu toplumsal hafızanın canlı tutulması, askeri vesayetin, vesayet rejimlerinin geri gelmemesi için diri olunması gerekiyor'' dedi.

Kenan Alpay özetle konuşmasında şunları ifade etti:

"Hiçbir darbeyi birbirinden ayıramayız. Kim yaparsa yapsın darbe suçtur. Aynen hırsızlık gibi, cinayet gibi, zina gibi. 15 Temmuz'da halka meydan okuyanlara karşı meydan okunmuştur. 28 Şubat'ta toplumsal direniş zayıf kalmıştı. 28 Şubat'ta birileri toplumun yoldan çıktığına karar verdi. İslami hassasiyetleri tehdit olarak gördü ve gösterdi. Bürokratik oligarşi, Milli Güvenlik Kurulu kararlarını hükümete zorla imzalattı. Tüm bunlara karar vericiler; askeri vesayet, bürokratik oligarşi, yargı oligarşisi, merkez medya, bazı STK ve sendikalar, TÜSİAD ve Batı Çalışma Grubu gibi yapılardır.

Hem kamuda çalışan hem de ev hanımı olduğu halde kamudaki eşinden dolayı kadınlara başörtüsü zulmü, 8 yıl kesintisiz eğitim, kılık kıyafet düzenlemeleri, Kur'an kurslarının devri gibi toplum üzerinde mühendislik çalışmaları yapılıp İslam'ın şiarlarını ortadan kaldırmaya çalışıldı. Yoğun magazin kültürü, toplumun ahlaki zeminini hadım ederken, futbol kültüyle muazzam magazin kültürü güçlendirilirken arka planda bankalar batıyor, enflasyon yükseliyor, işsizlik devasa boyutlara ulaşırken üniversitelilerin gelecek hayalleri çalınıyor, döviz oynamalarıyla birileri zengin oluyordu. 18-30 yaş arası bir milyonu aşkın genç green kart ile Amerikan vatandaşı olmak istiyor. Çünkü ülkede hak, hukuk, istikbal yok edilmiş, umutlar tükenmişti. Bunu tüketen de; yolsuzluk, rüşvet ve kayırmacılığın had safhaya varmasıydı.

Avrupa Birliği ise bu dönemde hiç ''insan hak ve ihlalleri var'' demedi, sadece ıslık çalıp izledi. Bir çok gazetenin manşeti aynı çıktı: ''Gerekirse silahlanırız.''

Darbe, halkın iradesin silah çekmektir ve gayrı meşrudur. Bunun kanunen suç olduğunu biliyorlardı. Ama kanunları paspas etmişlerdi. Kendilerini anayasanın üzerinde görüp hesap sorulamayacağını düşünüyorlardı. Ancak bu irade 15 Temmuz'da duvara tosladı. Halk, 15 Temmuz'da itilip kakılmaya itiraz, özgüven, cesaret ve başkaldırı gücü kazandı.

15 Temmuz'a giden süreçte; Mısır'da İsrail'de Suriye'de vs. yapılan katliamlara karşı birçok eylemler yaptık, bunlar bir çok ilde birikti ve gün geldi 15 Temmuz'da tankların önüne sel gibi, set gibi aktı. 15 Temmuz'da direnişin önünde aynı zamanda özgüvenli bir siyasi irade de mevcuttu.

Hikaye esasen devlet ile toplum arasındaki çatalın açılmasıyla başladı. Devlet, toplum mühendisliği yoluyla laik, Atatürkçü, çağdaş ve batıya karşı kendini utandırmayan bir halk arzuladı. Bunu aynı zamanda halkın tüm kaynaklarını talan ederek yaptı.

Onlar müminlere tuzak kurarken Allah'ta onlara tuzak kurdu. 28 Şubat bin yıl sürecek dediklerinde muazzam bir karamsarlık oluşmuştu ancak 2 sene sonra bu söylemin sahipleri yok oldular. Sabır, metanet, azim, direniş, asla kaybedilmemesi gereken hasletlerdir. Okçular tepesi örneğinde olduğu gibi ''artık ganimete bakılmalı, artık bir şey olmaz, tehdit kalktı vs.'' denmemeli. 28 Şubat geçti ama acıları hala yüreklerde diriliğini koruyor. Nasıl yüzbinlerin katili Esed ile anlaşılamazsa darbecilerde affedilemez ve anlaşılamaz. Aksi kamuya karşı işlenmiş suçtur.

28 Şubat, 12 Eylül ve 27 Mayıs'ın devamıdır. Hiç bir darbe birbirinden kopuk değildir. 27 Mayıs'ta tek partinin devamıdır. 1950 yılının Mayıs ayına kadar 18 sene ezanlar yasaklanmıştı.

28 Şubat döneminde yargının brifinglerle hizaya çekilmesi neticesinde oluşan yargı bürokrasisinin verdiği haksız ve yanlış kararlarla hala 300 den fazla Müslüman 25 yıldır hapislerde yatmaktadır.

Bütün kaybedilen haklar sahiplerine iade edilmelidir. Temel talebimiz, hukukun üstünlüğüdür.

Sorulan soruların cevaplandırılmasıyla program sona ermiştir.

yalova-20180224-02.jpg

yalova-20180224-03.jpg

yalova-20180224-04.jpg

yalova-20180224-05.jpg

yalova-20180224-01.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler