“Siyeri Kur’an’la Birlikte Okumak”

“Siyeri Kur’an’la Birlikte Okumak”

Özgür-Der Antalya Temsilciliği’nde bu hafta “Siyeri Kur’an’la Birlikte Okumak” konusu işlendi. Seminer Abidin Doğmuş tarafından dernek binasında sunuldu.

Abidin Doğmuş, dinleyicilere bir selamlama konuşması yaptı ve ardından aşağıdaki ayeti okuyarak sunumuna başladı:

"Doğrusu Allah rasülü sizin için güzel bir örnek (model)tir". (Ahzab 21)

Kur'an'ın örnek almamızı emrettiği Resulullahı (sav) doğru anlamak, tanımak ve örnek almak biz müslümanların asli görevlerindendir. Fakat faydalanacağımız kaynakların dikkatli seçilmesi, okunan ve incelenen siyerlerin doğruluk süzgecinden geçirilmesi gerekir. Peygamberimizin (sav) Peygamberlikten önce ve sonraki hayatını doğru ve sağlıklı kaynaklardan öğrenmek son derece önemlidir: " (Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin." (Al-i İmran 31) Resulullahı sevmek ve sahih sünnetini takip etmenin yolu onu tanımakla mümkündür. Hz. Muhammed'i (sav) anlatan birçok yayın peygamberin gönderiliş anlamını anlamaktan oldukça uzaktır. İşi sadece gerçekliği tam olarak bilinemeyen, mucizevi ve doğaüstü bir peygambere dökmüşlerdir.

Peygamberimizi (sav) öncelikle ve özellikle bir insan olarak tanımamız ve örnek almamız gereklidir. Çünkü bizler insanüstü bir varlığı örnek alamaz, takip edemeyiz. O bizler gibi; yemek yiyen, su içen, geçimini sağlamak için çalışan, acı çeken, sevinen, üzülen, sıkıntılar yaşayan, çaresiz kalan, zafer kazanan normal insani bütün hasletlere sahip olan bir insan. O da kendisinden önce gelen diğer peygamberler gibi doğdu, yaşadı ve vefat etti. Onun örnekliği; şekli, şemali, sarığı, cübbesi değildir. Ahlakı, bizlere bıraktığı öğretisi, her döneme taşınabilen evrensel mesajlarıdır. Peygamberin devre dışı bırakılacağı bir din anlayışı olamayacağı gibi Peygamberi insanüstü bir varlık olarak görüp örnek alınamayacak bir yüceliğe konumlandırmak da Kur'ani gerçekliklere tamamen aykırılık teşkil etmektedir. Onun diğer peygamberlerden tek farkı son peygamber olmasıydı. Ve peygamberlerin son halkası olmasından dolayı kendisinden sonra kıyamete kadar hiçbir şekilde peygamber veya kurtarıcı gelmeyecektir. Allah'tan vahyolan son kitabımız Kur'an-ı Kerim son kitap olup yol gösterici, hak ile batılı ayırtedici, İslamın değişmez bütün ilke ve kurallarını içeren değişmez değiştirilemez tek gerçek ve insanlığın kurtulmasını sağlayacak ilahi kitaptır. Peygamberimizi de doğru bir şekilde tanımak istiyorsak, Kitabımız bizlere doğru peygamberi anlatacak ve gösterecektir. Kur'an'daki peygamberle, siyerlerde ve tarih kitaplarında anlatılan peygamber arasında çoğu zaman farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Böyle durumlarda Kur'an bizim mihenk taşımızdır.

İnsanlık İslam'la şereflenmeden evvel, zulmün ve ayrımcılığın; cehalet ve ahlaksızlığın kıskacında kıvranıyordu. Tutumları, söz ve fiilleri sebebiyle eşrefi mahlûk olma vasfını kaybetmiş, sefaletin ve sefahatin girdabında bir merhamet eli beklemekteydi. Bu el: "(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" İlahi mesajıyla Peygamberimiz (sav)'in şefkat ve şifa eliydi. O Peygamber yaşadığı toplumun kanayan yarasının farkında olan, uğradığı işkence ve hakarete rağmen onu dindirmek için mücadele eden; İslam'ın nuruna gönlünü açan ve gür sedasına kulak kesilenleri içinde bulundukları zindandan kurtararak, güzide bir nesil yetiştirip Rahmet Medeniyetini inşa edendir.

İslâm'ın, insan onurunu merkeze alarak tesis ettiği insan anlayışının esaslarını Hz. Peygamberin (sav) çağlar üstü örnek hayatında, sünnet-i seniyyesinde, söz ve davranışlarında, en genel hatlarıyla da Veda Hutbesi'nde görmek mümkündür. Peygamberimizin (sav), on binlerce insana hitaben yaptığı o tarihî konuşmasında insanların canlarının, mallarının ve ırzlarının yani kişilik değerlerinin ve insanlık onurlarının dokunulmaz olduğunu bildirmiştir. Böylece o, İslâm'ın, insanın yaşama ve mülkiyet hakkı ile manevî kişiliğine ilişkin bütün haklarını aynı ölçüde güvence altına aldığını ilan etmiştir. Sevgili Peygamberimizin (sav) tanımıyla iyi Müslüman, din kardeşinin canına ve malına olduğu gibi kişilik onuruna da saygı gösteren ve onun şahsiyetini dokunulmaz gören kimsedir.

Şurası iyi bilinmelidir ki onurlu olarak yaratılan insanı onurlu veya onursuz kılan temel ölçüt de davranışlarıdır. Davranışları kendisini onurlandırmayan kimseyi haricî hiçbir aidiyet onurlandıramaz. İnsan, ırk, renk, zenginlik, soy-sop gibi maddî, izafî ve geçici ölçülere göre değerlendirilmemelidir. "Nice kapılardan kovulmuş üstü başı perişan insan vardır ki, Allah'a yemin etse Allah onu yemininde haklı çıkarır" (Müslim, Birr ve sıla, 138) buyuran  Peygamberimiz (sav), insan onurunu maddî ölçütlerle değerlendirmenin yanıltıcı olabileceğine işaret etmiştir. İnsan bizatihi değerli ve onurlu bir varlıktır. Peygamberimizin (sav) nazarında onun siyahı da değerlidir beyazı da; fakiri de onurludur, hizmetçisi de.

Müslümanlar olarak bizler, her şartta Kur'an'ın hayat veren ilkelerine uymakla yükümlüyüz. Son Peygamber Hz. Muhammed (sav)'ın çağlar üstü örnekliğini esas almakla mükellefiz.  İnsanlığın ve İslam ümmetinin şiddet sarmalından kurtulmasının yolu, Yüce Kur'an'ın ve Peygamberimizin rahmet ve hikmet yüklü mesajlarında mevcuttur. Onun örnekliğinin, ağızlardan gönüllere indirilememesi, zihinlere, dimağlara iyice yerleştirilememesi, hayata geçirilememesi yatmaktadır. Bugün, İslam coğrafyasının dört bir yanında katledilen masum canların, akan kanın, gök kubbeye yükselen feryatların sebebi bizim Şefkat Peygamberine hakkıyla ümmet olamayışımızdır.

Peygamberimiz (s.a.v), insan ve Müslüman olarak bizlere sorumluluğumuzu ve görevlerimizi öğretti.  ırk, dil, renk, coğrafya ayrımı gözetmeksizin hepimizi aynı Allah'a, aynı kitaba, aynı peygambere inanan, aynı secdeye baş koyan, aynı kıblede istikameti bulan kardeşler olarak ilan etti.  Rabbimizin, "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." mesajıyla takdim ettiği Peygamberimiz, bizlere merhameti, şefkati, vicdanı, insafı, affı, sabrı ve hoşgörüyü öğretti.  

Peygamberimiz, bizlere adaleti öğretti.  O, bizlere yetim ve öksüz kalışı, çaresizlik içerisinde çare, ümitsizlik içinde ümit oluşu, en zor zamanlarda bile hayata azimle tutunuşu öğretti. Fakat bizler, başımıza gelen en ufak bir musibette dahi savrulmalar yaşadık, çoğu zaman da "kaderi" suçladık. O, bizlere kimsesizlerin kimsesi, mazlumların umudu, gariplerin yurdu olmayı öğretti. Fakat bizler,  bitmeyen arzu ve isteklerimizi bir türlü dizginleyemedik.

Bugün, her yönüyle onu örnek almaya, onun ahlakıyla ahlaklanmaya; sünnetini, benliğimizi her türlü kötülükten koruyacak erdemli tutum ve davranışlara dönüştürebilmeye çok ama çok ihtiyacımız var.

Hiçbir değişiklik ve tahrife uğramadan elimizde mevcud olan Kur'an-ı Kerimle gönderilen ve peygamberlerin adeta  özü, özeti olan, kıyamete kadar da ona iman etmeden, onun getirdiğine teslim olmadan, dünya ve ahirette kurtuluşun mümkün olmayacağı Hz. Muhammed Mustafa (sav), Habibullah olarak bizim ve bütün insanlığın yegâne örneğidir .

Hz. Ademden Peygamber efendimiz Hz.Muhammed Mustafa'ya (sav) kadar gelen bütün elçilere salat ve selam olsun.   Yüce Rabbimiz Ahirette bizleri de onlarla birlikte haşretsin.

Sunum dinleyicilerden gelen sorunların cevaplanmasının ardından sona erdi.

abidindogmus2.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler