“İslam’ın anlaşılmasının önündeki engeller”

“İslam’ın anlaşılmasının önündeki engeller”

Özgür-Der Küçükçekmece şubesinde bu hafta “İslam’ın anlaşılmasının önündeki engeller” konu başlığı altında Tasavvuf ve Tarikat konusu işlendi. Sunumu Recep Şencan yaptı.

Tasavvuf kelimesinin kökünde "suf" kelimesi yer almakta ve yün anlamına gelmektedir. Kufe de zahidlerin yün giymesinden ötürü tasavvuf kelimesi türemiştir. Tasavvuf kelimesi Kur'an da hiç geçmemektedir. İslam'ın ilk yıllarında Tasavvuf diye bir şey yoktu. İkinci yüzyıldan sonra fetihler ile birlikte İslam coğrafyaları genişledi. İslamın özünde olmayan bir takım fikri sapmalar da bundan sonra başladı. Tasavvuf anlayışı da bunlardan biridir. İlk temsilcilerine baktığımızda Hallacı Mansur, Şemsi Tebrizi, Mevlana Celaleddini Rumi, İmam Gazali, Beyazıdı Bistami, gibi isimler ile karşılaşıyoruz. Bunlarda İran menşeli acemlerdir. İslamın beşiği sayılabilecek Hicaz bölgesinde tasavvuf ile alakalı hiçbir anlayışın olmadığı önemli bir gerçekliktir.

Tasavvufçular, tasavvufu kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak olarak tanımlamaktadırlar. Tasavvufun hal işi olduğu, yaşayanların bilebileceği, tarif ile anlaşılamayacağını söyler ve anlaşılamama korkusu ile sürekli bir savunma halindedirler.

Tasavvufun oluşmasına etki eden sebeplere baktığımızda şunları söylemek mümkündür. İslam coğrafyalarının hızlı bir şekilde genişlemesi ile birlikte kitleler halinde insanların İslam'ın özünü anlamadan eski kültürlerindeki sapkınlıları ile birlikte Müslüman olmaları. Hz. Osman'ın şehit edilmesi, toplanan ganimetlerin insanlar arasında adil bir şekilde pay edilememesi ile başlayan siyasi çalkantılar, hilafetin saltanata dönüşmesi ile başlayan sapkınlıklar. Bunların neticesinde bazı Müslümanların bu durumun artık düzelmeyeceğini düşünerek fitneden uzak durmak için toplumsal olaylardan kendilerini kenara çekmeleri ve züht hayatı yaşmaya başlamaları düşünülebilinir. Duranların Yürüyenlerden, Oturanlarında Duranlardan iyi olduğunu söylenilen hadislerin uydurulmuş olması. Bu yanlış tercih neticesinde başlayan hareket zaman ile hayattan koparak mistik bir hal almaya başlamıştır.

İslami ölçülere göre bilginin kaynakları şöyle sıralanmaktadır: Duyu organları, akıl ve doğru haberdir. Peygamberlerin getirdiği haber kesin ve gerçeğin kendisidir. Yüce Allah tarafından kendisine vahiy ile bildirilir. Allah'ın bildirdiğinin dışında bir peygamberin gayb hakkında bir haber getirmesi mümkün değildir, zira gayb alemi duyu organları ve akıl yolu ile öğrenilen şeyler değildir. Gayb ile ilgili yegâne bilgi kaynağı vahiydir. Bunlar İslam'a göre olan ölçülerdir. Tasavvufta ise keşf ve ilham olarak adlandırılan bilgi kaynakları söz konusudur. Tasavvuf önde gelen kişilerin tamamı keşf yolu ile birçok bilgiye ulaştığını söylemektedirler. Peygamberler ile Allah ile geçmiş ümmetlerden bazı kişilerle keşf yolu ile görüştüklerini, onlardan bilgiler aldıklarını hatta Levhi mahfuzu okuduklarını, Levhi, mahfuzun bazı yerlerine müdahale ettiklerini yazmış oldukları kitaplarında bildirmişlerdir.

Şencan konuşmasında Muhuddin İİbn-i Arabi'nin Fusul-i Hikem adlı eseri, Mevlana'nın Mesnevileri için, Saidi Nursi'nin Risale-i Nur'u için yazmadım, yazdırıldı veya indilirdi ifadelerini kullanarak kendilerinin eserlerini Rabbimizin tavsif ettiği şekilde ifadelendirerek, kendi düşüncelerini kutsama yollarına gitmiştir.

Vahyi kuşanıp zamanın Müstekbirlerine karşı girişilmesi gereken mücadele bilincini bizlere veren Kuran'ı anlayış yerine; garip bir mistisizme bulanarak Allahın dinini yaşanmaz hale getirmesinden dolayı tasavvuf; İslam'ın anlaşılmasının önündeki en önemli engellerden biridir. Kur an'ın bize vermiş olduğu tüm Resullerin örnekliğinde; Mütref takımına karşı direnişi, kıyama kalkmayı, hayata müdahil olmayı emretmektedir. Tasavvuf ve Tarikatların anlayışlarında Şeyh Mürit ilişkisi içerisinde bir ruhban sınıfı oluşturmak yatmaktadır. Bu yapılanma sayesinde insanı hayata müdahil olmaya iten din gücü bir takım insanların kontrolünde tutularak işlevselliğini yitirmektedir. Bu yapılanmalar Yunan ve Hindu Felsefelerinden aldıkları Panteizmin benzeri Vahdeti Vücut, Vahdeti Şuhut, Nuru Muhammedi gibi garip bir takım teorilerle tarih boyunca birçok insanın İslam'dan uzaklaşmasın sebep olmuşlardır. İlim, Zikir, Veli, Şehit, Çihat, Mücadele gibi kavramları kendi anlayışlarına göre yorumlayarak Kuran ve islamın önünde önemli bir engel olmayı sürdürmektedirler.

Haber: Ramazan İleri

Önceki ve Sonraki Haberler