‘İslami mücadele sorumluluğu bir tercih değil, zorunluluktur’

‘İslami mücadele sorumluluğu bir tercih değil, zorunluluktur’

Tatvan Özgür-Der'de “İslami Mücadelede İhlas” semineri yapıldı.

Bu yıl aylık düzenlenen seminer Tatvan Özgür-Der konferans salonunda yapıldı. Seminerde konuşmacı  Diyarbakır Bilgi ve Erdem Vakfı Başkanı Nureddin Yargıcı'ydı. Seminer Enes Ece'nin okuduğu Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Programa yoğun ilgi vardı.

Nureddin Yargıcı konuşmasında özetle şunlara değindi:

İslami Mücadelenin sürdürülebilir olabilmesi, Allah’ın katında kabul edilebilir olması doğru bir istikamet üzere olması ve mücadelenin ihlas üzerine olabilmesine bağlıdır. ihlas, İtikatta iman esaslarında sadece Allahı birlemek, Ona hiç bir şeyi ortak koşmamak, dini sadece Allaha has kılarak sadece Kur’an’ı yani Allah’ın vahyini referans almak, amellerimizde ve mücadelemizde sadece ve sadece Allah’ın rızasını gözetmektir.

Niyetlerimizden ve eylemlerimizden gösterişi riyayı tembelliği vurdumduymazlığı silip atmaktır.

“Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiyoruz.” Nahl 66

Allahin resulü şöyle diyor: Din nusuhtur... Yani Samimiyyet ve ihlastır.”

Nureddin Yargıcı konuşmasının devamında şunları söyledi:

Aslında Allah’ın bizden istediği ve  Kur'an’ın da bize beyan ettiği  üç temel var. Bunlar;

1-İslam: (iman ve salih amel)

2-Mücadele: (iman ve salih amel yolunda peygamberlerin, salihlerin, sıddıkların, şehitlerin ve şâhitlerin mücadelesi...

3-İhlas :( İtikatta ve İtaatte Allahı birlemek ondan başkasını itikadımıza ve itaatimize karıştırmamak mücadeledemizde ve niyetlerimizde sadece rızai ilahiyi gözetmek ecrimizi sadece ondan beklemek sağlam bir samimiyyet ve âidiyyet sahibi olmak)

Mücadele kavramı; istenilen yapılması gereken bir şeyin gerçekleşmesi için sürekli uğraşmaya ,sürekli çabaya vecehde direnişe  emek sarfetmeye ; çıkan engellere karşı koymaya, engelleri aşmak için yol aramaya ve bulmaya mücadele denir.  Mücadele tüm zorluklara karşı kolay kolay pes etmemek  ve sonuna kadar direnmektir. Bu kavramın ruhu sürekliliktir. Mücadele ruhu bütün manevi değerlerden hem beslenir hem de besler.

Bu mücadele sadece dünün veya sadece bugünün değil yarının ve mahşere kadar sürecek bir mücadeleden bahsediyoruz.

İslami mücadele sorumluluğu bir tercih değildir. Bir zorunluluktur. Rabbimiz  bizi uyarıyor:

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, ‘Allah yolunda seferber olun’ denilince yerinize çakılıp kaldınız; yoksa âhiretten vazgeçip de dünya hayatıyla yetinmeye razı mı oldunuz? Halbuki dünya hayatının sağladığı fayda âhiretinkine göre pek azdır. Eğer toplanıp seferber olmazsanız Allah sizi elem veren bir azapla cezalandırır, yerinize başka bir topluluk getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Allah’ın her şeye gücü yeter.” Tevbe 38-39

 

Gazze’de ihlasla mücadele eden ve Allah için canlarıyla ve mallarıyla savaşan kardeşlerimiz bizler için örnektirler. Sadece bize değil tüm insanlığa ihlasla nasıl mücadele edileceğini öğrettiler. Batının vahşi yüzünü tüm insanlığa gösterdiler. Çok ağır bedeller ödemelerine rağmen  mücadeleden geri adım atmıyorlar.

Mücahit, ihlasla mücadeleye devam etmekle olur. Geçmişte olduğu gibi bugünde mücadeleye devam eden ihlaslı kardeşlerimiz var. Allaha ne kadar hamd etsek azdır. Çünkü Allah bizlere iman etme şerefini nasip etmis. Bu bizler için çok büyük bir nimettir.

Bu nimete malımızla canımızla sahip çıkmak hepimizin görevidir. Bu yolda ihlasla mücadele edenler hiç bir zaman kayıp etmezler.

İhlâs, samimiyettir. Şu kesin ki, samimiyet her şeyin başıdır. Samimiyet yoksa gerisini saymaya gerek yoktur. Yaptığı iyiliğin ecrini Allah’tan beklemek.

Zafer odaklı değil sefer odaklı, sonuç odaklı değil emek odaklı çalışmaktır.

Riya: Nefsin görünme ve gösterme arzusundan doğar. Görünme tutkusu, modern çağın en yaygın ve en tehlikeli hastalığıdır. Bu tutkuya duçar olanın iflah ettiği görülmemiştir. Zira görünme tutkusu, olma gayretinin önüne geçmektedir. Olmak ya da görünmek, çoğu zaman birbirine ters kutuplarda bulunur. Olmak sahici bir duruş, görünmek sahte bir duruştur.

Olmak hakikattir, görünmek imajdır. Olmak olgunlaşmakla ilgilidir, görünmek ise gösterişle ilgilidir. Mesela temiz olmak ile temiz görünmek arasında mahiyet farkı vardır. Temiz olan halının altını süpürür, temiz görünen ise halının altına süpürür. İkisi de “temizliğin iyi” olduğunda ittifak halindedir. Ne var ki biri temiz olmanın bedelini öderken, diğeri temiz olmanın bedelini ödemeye yanaşmamaktadır.

Samimiyet öyle bir ağaçtır ki, tevazu onun hem tohumu hem meyvesidir. İhlâssızlığın tohumu ve meyvesi ise kibirdir. Tevazu küçüğün küçük görünmesi değil, büyüğün küçük görünmesidir.

Kendi iyiliğini büyük, başkalarının iyiliğini küçük görmek samimiyetsizliktir. Bu, şeytan dürbünü kullanmaktır. Kendi iyiliğini küçük, başkalarının iyiliğini büyük görmek samimiyettir.”

Yargıcı, konuşmasını “Rabbim! Bizi sana, dinine, kitabına, Rasulüne ve mü’minlere karşı ihlâs ve samimiyetten ayırma!” duasıyla bitirdi.

img-20231118-wa0061.jpg

img-20231118-wa0059.jpg

img-20231118-wa0056.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler