“Direniş Cephelerimiz ve Kafkasya Örnekliğimiz”

“Direniş Cephelerimiz ve Kafkasya Örnekliğimiz”

Bartın Özgür-Der temsilciliği bu hafta “Direniş Cephelerimiz ve Kafkasya Örnekliğimiz” konulu semineri sunmak üzere İmkander başkanı Murat Özer ve başkan yardımcısı Ömer Bezirganı ağırladı.

Kafkas direniş tarihinin anlatıldığı sinevizyon gösteriminin ardından konuyla alakalı Murat Özer’in konuşmasına geçildi. Özetle şunlar ifade edildi:

Allah’ın selamı O’nun kutlu yolunda cehdeden bütün mü’minlerin üzerine olsun. Kafkasya Direnişi şerefli bir mücadeledir. Bu cihad, bir milyonluk Çeçen halklarının, iki yüz elli milyonluk işgalci, zalim, katil Rusya’ya karşı verdikleri şanlı bir mücadeledir. Bu yolda bedel ödeyen Kafkasyalı Müslüman halkların ve onların mücadele önderlerinin, İslami şahsiyetleriyle dik bir şekilde sürdürdükleri İslami Direniş mücadeleleridir. Onlar bu tavır ve duruşlarını İslami Hareketin öz gücünden alıyorlar. Bu gün Çeçenistan’da 1994’de başlayan ve halen devam eden bütün Kafkasya’ya yayılmış bir cihad var. Bu savaş unutturulmaya çalışılıyor, birçoğumuz oradaki direnişten haberdar bile değiliz. Oysa bu beldeler Müslüman halkların diyarlarıdır, orada yaşayan kardeşlerimiz Müslümandırlar. Geçmişte bazen buralar ya milliyetçi yaklaşımlarla ya da oralara arka bahçe muamelesi yapılarak gündeme geliyordu. Bizler İmkander olarak insanları bu konuda doğru bilgilendirmek, Müslüman kardeşlerimize, savaş mağduru hasta, sakat, yaralı kardeşlerimize ve şehid ailelerine, yetimlere sahip çıkmak, onlara ensar olmak amacıyla kurumlaştık. Derneğimizin odak konusu olan Kafkasya Müslümanlarının bu güne kadar sürdürdükleri varolma ve İslami Direnişlerinin mücadele seyrini kısaca ele alalım istedik;

Kafkasya, Türkiye-Gürcistan arasındaki sınırdan sonra başlayıp Logay Steplerine kadar uzanan coğrafyanın adıdır. Bu bölgede çok sayıda halklar yaşıyor. Çeçenler, Cumuklar, Logaylar, Kafkas Tatarları, İnguşlar, Osetler, Aligeler, Ubıhlar çok sayıda kavimden müteşekkil halklar. Büyük çoğunluğu birbirlerinin dillerini bilmiyorlar. Ama bu halkları tek bir potada birleştiren İslam’dır. Bütün kuzey Kafkasya Halkları Müslüman’dır. Bu halklar 16- 17 yy’ da Müslüman olmuşlardır. O yıllardan bu yana da Rus saldırılarına maruz kalıyorlar ve Rus mezalimine karşı başlattıkları direnişleri sürüyor. Kardeşlerimizin zulme karşı başkaldırıları ilk defa İmamı Mansur’la başlamıştır. Uzun süren bir direniş olmuştur. Sonra bayrağı İmam Şamil almıştır. O, şanlı bir direniş başlattı. İslam ahlakından taviz vermeyen, sözünün eri, adil, yiğit, İslami şahsiyetiyle ve toparlayıcı lider özellikleriyle bu halklara direnmeyi, değerleri için fedakarlıklar yapmayı, gerçek özgürlüğün Allah için yaşamak ve ölmek olduğunu öğretti. Şamil’in bu şanlı direnişi Osmanlının son dönemlerine denk gelmektedir. Bu bölgelere Osmanlının kısa süreli müdahaleleri olmuştur. Bu sayede Azerbaycan, Ermenistan’ın işgalinden kurtarılmıştır. Ordu Kafkasya’ya ulaştığında Osmanlı birinci dünya savaşında yenildiği için bu taarruzundan vazgeçmiştir. Nurettin paşa bütün mühimmatını orada ki Müslümanlara bırakarak geri dönmüştür. Maalesef ne Osmanlı’nın ne de Türkiye’nin Kafkaslara dönük oralarda yaşayan kardeşlerimizi zulmün esaretinden kurtaracak müdahaleleri olmamıştır. Kafkas halkının kaderi sürgünlerle devam etmiştir. 1864 yılında bütün Çerkez bölgesi boşaltılmıştır. Yüzbinlerce insan gemilerle sürgüne yollanmıştır. Bu insanlardan çok azı sürgün yerlerine ulaşabilmişlerdir. 1918’de Ekim Devriminden sonra Kafkas halkları yeniden direnişe geçtiler. Uzun Hacı ismindeki bir mücahit lider 1919 yılında Kafkasya İslam Emirliğini ilan etti. Bu şahıs ölene kadar direnişini sürdü. Ruslar Bolşevik ordularıyla bu bölgeleri tamamen işgal ettiler, bu şanlı İslam Devleti tarihe altın harflerle adını yazdırarak kapanmıştır. Bundan sonra Sovyetler Birliği dönemi başladı.70 yıla yakın Sovyet dönemi boyunca bu halklar birbirinden koparıldılar, acımasızca büyük sürgünlere maruz kaldılar. 1944 yılında Çeçenistan ve İnguşetya’daki bütün halkların tamamı 24 saat içinde bütün kuzey Kafkasya da ki topraklarını tamamen boşaltmak zorunda bırakıldılar. İki milyon insandan çok azı Sibirya ve Kafkasya’ya ulaşabilmiştir. Kalanların da hemen hepsi hastalıklarla mücadele etmişlerdir. Anlatılan hikayeler o kadar acıdır ki, bu soykırım Yahudi soykırımından daha ağır koşullarda yaşanmıştır. 1944 sürgününden geriye dönenler arasında Kazakistan doğumlu Cahar Dudayev de vardır. Şeyhülislam Şemseddin Batukaycu yine Kazakistan doğumludur. Sürgünde dünyaya gelmişlerdir. Sovyetler birliğinin son dönemlerinde sürgündekilerin kendi topraklarına geri dönmelerine izin verilmiştir. Fakat bu görünürde bir izindir. Geri döndüklerinde kendi topraklarında Rus vatandaşları yaşamaktadır. Bu insanlar kendi topraklarında işçi olarak çalışmak zorunda kalmışlardır. Çile yine bitmiyor. 1991 de Sovyetler birliği kendisini feshedince Kafkasya’da ki Müslümanlar yeni bir durumlar karşı karşıya kalıyorlar. Türkmenistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan gibi ülkeler bağımsızlık hakları veriliyor. Bu ülkeler doğalgaz ve petrol zengini ülkeler. Bu kadar nüfuza sahip ülkelerin oluşumuna karar verildiği halde bir milyonluk Çeçenlere bağımsızlık hakları verilmiyor. Bizler bu bağımsız ülkeler baktığımızda bunun cevabını görebiliyoruz. Hepsinin başında Rus işbirlikçisi, politbüro üyesi, İslam düşmanı, Rus subaylığından bu göreve getirilen yöneticiler olduklarını görüyoruz. Bu insanlar kendi ülkelerinde İslami hareketi yok etmek için binlerce insana zulmetmişler ve yüzlercesini öldürmüşlerdir. Pek çok Müslüman başka ülkelere sığınmak zorunda kalmışlardır. Bu devletlerin hiçbiri gerçekte bağımsız değildirler. Bu ülkelerde Müslümanların eğitim hakları yoktur. Alimleri yoktur. İslami kitap bastırmak yasaktır. Kadınların okullarda ve resmi dairelerde başörtüsü takmaları yasaktır. Müslümanların örgütlenme hakları yoktur. Mescitler oluşturma, eğitim kurumları oluşturma hakları yoktur. Rusya’nın Kafkas halklarına vermemekte direttiği şey onların İslami özgürlük haklarıdır. Çeçenistan lideri merhum Cahar Dudayev yıllar önce bağımsızlığını tekbirler eşliğinde ilan etmişti. Rusya’nın korkusu Kafkas ve diğer İslam halklarından oluşan cumhuriyetlerin topluca özgürlükleri ve islami kimlikleri ile ayağa kalkmalarıdır. Bu yüzden de orada ki petrol zengini ülkelerin başındaki işbirlikçi liderlerin hegemonyasına göz yummaktadır. Tek isteği bu halklar üzerindeki dinsizliğin ve İslam düşmanlığının devam etmesidir. Bugün Cahar Dudayev, Şamil Basayev, Yandarbiyev gibi şehit öncülerin izinde devam eden direniş, Müslümanlar tarafından desteklenmelidir. Bu kardeşlerimizin inançla ve azimle oluşturmaya çalıştıkları Kafkas İslam cephesi desteklenmelidir. 2007 yılında Abdülhalim Sadullahev’in şehit edilmesinin ardından Dokkomorov diğer bölgelerdeki mücahitlerin de isteğiyle cepheleri birleştirme kararı aldı. Artık çeçen mücahitlerin direniş süreci, bağımsız bütün Müslüman halkların direniş mücadeleleriyle ortak İslami Kafkasya mücadelesine dönüşmüştür. Yani küçük bir bölgenin direnişi büyük bir bölgeye yayılmıştır. 1919 da ki emirlik ilanındaki harita, Dokkomorov tarafından ulaşılacak hedef olarak ilan edilmiştir. Bu kardeşlerimiz bugün emperyalist, seküler, İslam düşmanı Rusya’ya karşı mücadele vermekteler. Bu kardeşlerimizin bu direnişlerinin gündemde tutulması ve onlara sahip çıkılması gerekiyor. Bugün 250.000 den fazla Kafkasyalı mülteci kendi ülkelerinin dışında yaşıyor. Bu kardeşlerimize Müslümanların sahip çıkmaları gerekiyor. Bu kardeşlerimizin eğitimleri, yerleşim sorunları, sağlık sorunları, ekonomik sorunları gibi birçok imkansızlıkları için biz Müslümanların bu konuya eğilmeleri şarttır. Allahu Teala bizlere yetimlere, şehit ailelerine, haksızlığa uğramış malları ve imkanları ellerinden zorla alınmış kardeşlerimize sahip çıkmayı, milli, ulusçu, dar bakış açılarından kurtulup ümmet perspektifiyle meseleleri idrak etmemizi ve onun yolunda sabit adımlarla yol almamızı emrediyor. Allah kardeşlerimizi mücadelelerinde başarılı kılsın.

İmkander başkanı Murat Özer’in konuşmasının ardından İmkander dernek sorumlularından Ömer Bezirgan derneğin hangi imkanlara sahip olduğunu, bağışların ne şekilde yerlerine ulaştırıldığını, yetim çocuk uygulamalarının neler olduğunu, sığınmacı Müslüman ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarının nasıl giderildiğini anlattı. Yeni okul projelerinden bahsetti. Şu an eğittikleri müslüman ailelerin çocuklarına İslami ilimler, lisan ve diğer ilimlerle ilgili ihtiyaçları olan bilgiyi nasıl ulaştırdıklarını anlattı. Ailelelerin ev, kira, elektirik, su, doğalgaz giderleriyle alakalı nerelere bağışlar yapabileceklerini anlattı. Program konuyla alakalı soruların cevaplanmasının ardından sona erdi.

murat_ozer-20130305-02.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler