“Hamas’ın inşası ve Gazze direnişinden alacağımız dersler”

“Hamas’ın inşası ve Gazze direnişinden alacağımız dersler”

Bartın Özgür Der’in bu hafta konuğu Hamza Türkmen idi. Filistin’de beş aya yaklaşan son olaylarla ilgili Hamza Türkmen, Bartın Özgür-Der salonunda “Hamas’ın İnşası ve Gazze Direnişinden Alacağımız dersler” başlığını açan bir konuşma yaptı.

Hamza Türkmen, Filistin’de ve özellikle Gazze’de yaşanan olaylardan hayatla bağı olan herkesin beş aya yakın süredir gerek konvaniyonel medyadan gerek sosyal medya ağlarından oldukça fazla bilgi edinebildiklerini belirtti. Bunun da nedenini batılı haber ajanslarının tekelci sansürünün Hamas’ın Gazze’de muhabirlik yapan ve şu ana kadar 120 civarında şehid veren basın birimine bağlı gazetecilerin haberlerini El-Cezire ve TRT Word’ün günü gününe dünyaya ulaştırmasına ve Siyonist kurumların yalan ve komplo dolu haberlerini TC İletişim Başkanlığı’nın günü gününe açığa çıkartıp dünyaya servis etmesine bağladı. Ayrıca Türkiye’de bulunup da yakınları Gazze’de olan Filistinlilerle irtibatlı Müslümanların olayları daha sıcak olarak takip edebildiklerini belirtti. Dolayısıyla konuşmadaki amacının da Filistin’deki son olayları aktarmaktan ziyade, İsrail ve arkasında ABD başta olmak üzere her türlü yardımı sağlayan kapitalist ülkelerin savaş ve imha gücüne rağmen Hamas Direnişi’nin Gazze halkıyla bütünleşen başarısının nasıl sağlandığını kavramaya çalışmamız olacağını belirtti.

Silahlı direnişin başarısının, ambargolara rağmen Hamas’ın El-Kassam Tugaylarıyla tünellerde kendi silah gücünü üretecek ve tüm teknolojik savaş aygıtlarına rağmen hala girilemeyen savunma tünellerini yapacak mühendislik gücüne; ayrıca demir disiplinle yetişen El-Kassam mücahidlerinin kararlılığı gibi ölüm ya da şehadet ihtimalinin çok yüksek olmasına rağmen tıbbi yardım işlemlerinden vazgeçmeyen doktor ve sağlıkçı gücüne; ölümle iç içe faaliyet sürdüren gazeteciler kadrosuna;  Gazze halkının isyan etmeyen, düşmana boyun eğmeyen ve sivil alanda El-Kassam fedailerine adeta canlı kalkan olan adanmış  kitleselliğe veya Gazze halkıyla bütünleşme başarısına nasıl  ulaştığı konusunda,  ulusal ve küresel vesayet altında yaşayan biz Müslümanların kafa yorması gerekliliği üzerinde duran Türkmen, Gazze’deki direniş başarısının bir sonuç olduğunu vurguladı. Önemli olanın bu başarılı sonuçla oyalanmanın değil, bu sonuca hangi merhalelerden geçerek gelindiğini kavramanın ve benzeri süreçleri kendi şartlarımızda Müslümanlar olarak vesayetten kurtulup hak ve adalet iklimine yürüyebilmenin, bu olay ve mücadele süreçlerinden ibret almanın ve dersler çıkartmanın önemi üzerinde durdu.

Gazze olaylarını değerlendiren insanların hangi kimliksel kümede olduklarına bakarak ölçülmesi gerekliliği üzerinde duran Hamza Türkmen, Gazze’de yaşanan işgalin Birinci Dünya Savaşı sonrası bütün coğrafyamızda vuku bulduğunu ve geride İslam’ı esas almayan devletlerin ve ulusların oluşturulduğunu belirtti. Bu süreçte Gazze’de de, yaşadığımız ülkemizde veya diğer halkı Müslüman olan ülkelerde de çözümü yeniden İslamlaşmada gören birinci kümeyi zayıf ve zaafa düşmüş Müslümanlar oluşturuyordu. İkinci ve belirleyicilik mevkisinde olan ikinci küme çözümü Batılılaşmada gören okumuş ve yönetici elitlerdi. Üçüncü ve en büyük küme ise Müslüman ailelerin çocukları olduğu halde Garpzedelerin de etkisine açık ve gerekli İslami aidiyet ve yeterli kimliği oluşmamış melez kimlikli kümeydi. Türkiye’de ve diğer halkı Müslüman olan ülkelerde en büyük küme melez kimlikli Müslümanlardır. Gazze’de de böyleydi. Milliyetçi, sosyalist ve liberal eğilimli ana unsurlardan oluşan Garpzedeler de, İslamlaşmadan yana olan küme de bu melez kümedeki insanları yanına çekmeye çalışmıştı. Ama Gazze’de önce İhvan-ı Müslimin ve sonra da Hamas’ın öncü rol oynadığı İslamlaşma veya İslamcılık kümesi Gazze’de kısmen de Batı Şeria’de başarılı oldu ve büyük ölçüde diğer kümelerdeki insanları kendi hattına çekmeyi başararak İslami kitleleşmeyi sağladı.

Hamza Türkmen sunumuna şöyle devam ettirdi:

“Bizler Gazze direnişine Batıcı kümenin veya idraki dağınık büyük melez kümenin öncülleriyle değil, ıslah, inşa ve ihya çizgisinin Kur’an temelli ölçüleriyle bakmalı, ilgili haber ve yorumları da Kur’an ve zamanı aşkın Sünnet uygulamalarının sahih ölçüleriyle oluşan süzgeçle eleyerek değerlendirmeliyiz.

Kur’an’ın ilk muhatabı Rabbimizin yarattığı insan fıtratıdır. Bu nedenle de vahiy birçok yerde nas’a hitap eder. “Ey insanlar!” diyerek dikkat çeker. Ve insanlara da Müslümanlara da “Arza salih kullarım varis olacaktır” müjdesini aşılar. Dolayısıyla da İslami uyanış ve davet mücadelesi bu vahyi gerçeklik içinde açlık ve korku ile; canlardan mallardan, ekinlerden eksiltme imtihanı ile karşı karşıya kalsa bile sabır direnişinden ve geleceğe dönük ümit mücadelesinden vazgeçmeyen muslih öncülerle başlar.”

400 yıllık Osmanlı yönetiminde iken I. Dünya Savaşında ehliyetsiz kumandanlar nedeniyle İngilizlere kaybettiğimiz Gazze ve Kudüs’te mücadelenin İzzeddin Kassam’ın öncülüğünde ilk adımlarının oluştuğunu, 1947’den itibaren İhvan-ı Müslimin’in oluşturduğu el-Nizam el-Has silahlı direniş örgütüyle ve 1967 savaşından sonra da aynı yapının Ahmet Yasin liderliğinde başlayan taban çalışmalarıyla sürdüğünü belirten Türkmen, bu direniş çizgileri ve liderlik anlayışının ıslah, direniş ve ihya sürecinin bağlıları olduğunu bu yüzden birbirini takip eden hem zihni hem ameli yapı taşlarını oluşturduğunu söyledi.

Hamza Türkmen konuşmasına şöyle devam etti:

Gazze’de Siyonist bir şoförün dört Filistinli işçiyi kasten ezip öldürmesiyle Ahmet Yasin liderliğindeki İhvan-ı Müslimin ateşli silah kullanmadan taş ve sapanla disiplinli bir şekilde başlattığı I. İntifa ile birlikte İhvan hareketini Ahmet Yasin 6 kişilik öncü istişare heyeti ile mahalli şartları gözeten ve bu şartlara göre merhaleci bir mücadeleyi önemseyen HAMAS teşkilatına dönüştürdü.

Hamas, Arap milliyetçisi ve sosyalist eğilimli el-Fetih ve Arafat liderliğinin inisiyatifine tabi olan Gazze ve Filistin halkını, eğitim ve alt yapı çalışmalarıyla zaman içinde etkiledi, kuşattı, eğitti ve İslami aidiyete yöneltti.

Örneğin Gazze Üniversite çalışmalarında 1967’den itibaren Gazze’de 200 olan mescid sayısını 600’e, Batı Şeria’da 400 olan mescid sayısını 750’ye çıkartarak ve bu mescidlerde sürekli kademeli olaak dersler yaparak Filistin halkı ve gençleri arasında İslami bilginin artırılmasını temin etti. Mescidlerde zekat sandıkları kurularak yardım ve dayanışma faaliyetleri örgütlendi. Sürekli Kreşler açılarak İslami eğitim, bilgi ve beceri dersleri küçük yaştan itibaren yaygınlaştırıldı. Sağlık birimleriyle, güvenlik birimleriyle, mühendislik birimleriyle ilgili yapılanmalara gidildi. Daha sonraki aşamada şyra kararıyla işleyen bağımsız askeri birim oluşturuldu k el-Kassam Tugayları bu birimin ürünü olarak oluştu. Ayrıca medya birimi faaliyete geçirildi.

Hamas, hem kitle ihtiyaçlarını sevk ve idare edebilecek hem askeri birimlerini mevzilendirilecek seviyeye ulaşınca halkla da bütünleşti. Acilci, bireysel ve feverana dayalı değil; adalet ve felah için sünnetullah yolunu en iyi yorumlayan bir hat oluşturdu ve kitleyle gittikçe bütünleşme sapladı. Bu bütünleşme Filistin 2006 Genel Seçimleri’nde de görüldü. Hamas her bölgede yüzde ellinin üzerinde oy aldı. İşte Gazze intifadasının 7 Ekim 2023 tarihli Mescid_i Aksa Aksa Tutanı hareketinin ve direnişin başarısı bahsedilen merhaleci bir mücadelenin ürünü olarak meydana çıktı. 7 Ekim’e taş taş üstüne kona kona mücadeleyi mücadelenin içinde kazanan bir hikmetle  yürünebildi. Hepimizi ve dünyadaki vicdan sahibi herkesi etkileyen bu başarı ve direniş günü birlik bir kararlılıkla değil kitleyle de bütünleşen bir mücadele süreciyle kademe kademe kat edildi.

Konuşmacı, Gazze’de sünnetullahı ve dolayısıyla merhaleci mücadeleyi gözeterek ortaya çıkan bu İslami mücadele örnekliğinden alacağımız dersleri de şöyle sıraladı:

1. Sahih bir imanın ancak salih amellerle var olabileceği ortaya kondu.

2. Salih amel derleme çabalarla değil “Hakka ve adalete yönelen” bir ümmet nüvesi olabilme azmi ve sürekliliğiyle ortaya çıkabilir.

3. 7 Ekim Operasyonu bir macera değil, sünnetullah çizgisinde mayalanan bir kitleleşme sürecinin sonucudur.

4. Tüm yıkım ve kitlesel kırıma rağmen Kuzey Gazze’yi hala terk etmeyen yüzbinlerce Filistinli Müslüman halk kitleleşmenin hem fikirde hem amelde ne kadar köklü bir sürece dayandığını göstermektedir.

5. Doktorundan itfaiyecisine kadar görevlilerin ölüm riskinin büyüklüğüne rağmen görev mahallerini terk etmemeler; muharip el-Kassam’daki kararlılık ve adanmışlığın sivil alanda da temin edildiğini göstermektedir.

6. Tüm bu örgütlenme ve direniş gücü başkalarından değil sadece Allah’tan yardım dileme özgünlüğü içinde yapılmıştır.

Bu ve buna benzet tespitlerinden sonra Türkmen, Gazze’de “Ey iman edenler! Siz Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder” hükmünün tezahür ettiğini, duamızın da bu dengenin devamı istikametinde olması gerektiğini vurguladı. “Bizlerin Türkiye’de dayanışma arzusuyla Gazze için eylemler ve etkinlikler yapmamız henüz bir duyarlılık izharıdır ve bir dayanışma ahdidir. Bu ahdimizi beş vakit namaz gibi ibadet ruhu ile devam ettirebilmeliyiz” diyen Türkmen, Gazze özelinde tezahür eden İslamlaşma ve kitleleşme süreçlerinin tefekkür ve amelini, kendi toplumsal şartlarımız içinde karşılıklarını sergileme yolları için istişare gündemleri oluşturabilme sorumluluğumuzu hatırlattı.

Program konuyla ilgili güncel sorunların müzakeresi; ayrıca Türkiye’nin Gazze konusunda artıları ve eksilerinin ne olduğu sorularının değerlendirmesiyle bitti.

5c372b53-c735-431d-946a-6e185b6b3e62.jpg

c677166d-dcca-4ec4-8c25-ec909cfaf1db.jpg

536cb2d0-fed7-4984-a126-75e1f78a6b1a.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler