"İnsan ve Sorumluluğu Bağlamında Kader"

"İnsan ve Sorumluluğu Bağlamında Kader"

Özgür-Der Bartın temsilciliğinde “İnsan’ın Sorumluluğu Bağlamında Kader Konusu’’ başlıklı seminer M. Emre METİNSAYAR tarafından sunuldu.

M. Emre Metinsayar, şu soruları sorarak konuya başladı; Kaza ve Kader Allah tarafından mıdır? İnsanın seçimi kaderi midir? Mekke müşriklerinin Kader algısı ve şeytanın bu konudaki rolü nasıldır? Kur’an’da imanın şartları arasında Kadere İman bahsi geçiyor mu?

Kader konusunu en güzel biçimde anlamak için bu konuyu Kur’an’ın ele alış biçimiyle irdelememiz gerekiyor. Konuyu insanın sorumluluğu ve kader algısı yönüyle kitabımız Kur’an’dan incelediğimizde bu anlamıyla kaderciliği başlatanın şeytan olduğunu görüyoruz;

“Rabbim, madem Sen beni yoldan çıkardın, ben de onları (saptırmak) amacıyla senin dosdoğru yoluna oturacağım.’’ (A’raf,7/16)

“Rabbim, madem Sen beni yoldan çıkardın, ben de dünyada onlara (günahı) süsleyeceğim ve toplum olarak yoldan çıkaracağım.’’(Hicr,15/39)

Allah’a “sen beni yoldan çıkardın’’ diye iftira eden şeytan, görünüşte irade özgürlüğünü reddederken, hakikatte tercihin ve davranışın ahlaki sorumluluğunu reddediyordu. Ama bizler Kur’an’ın bütününe baktığımızda yanlış yapan, hata eden, günah işleyen, nefsine zulmeden her iradeli varlığın bundan sorumlu tutulduğunu ve herkes’in çabasının ancak kendi kaderini oluşturduğunu ayetlerden rahatlıkla anlamaktayız.

“Ve Biz,her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık…’’(isra,17/13)

Eğer bizim kaderimiz önceden yazılıp, biz ezelde yazılan bir yaşamı sürüyorsak; cennet-cehennem, mü’min-kafir, adalet-zulüm, mahşer-terazi, mükafat-ceza’nın bir anlamı olmazdı ki Rabbimiz Kur’an’da hayatın imtihan olduğunu bizi denemeden geçirdiğini bakın şu ayetle ne güzel anlatıyor:

“O,ölümü ve hayatı hanginizin daha güzel amel ortaya koyacağını denemek için yaratmıştır…’’(mülk,67/2)

İnsanlığın atası Hz.Adem ve eşi imtihanlarında arzularına uymuş, şeytanın iğvasından etkilenmişlerdi. Hz.Adem “Bu Allah’ın kaza ve kaderidir’’demedi, ’’Ben nefsime zulmettim’’ dedi(7/23). Zaten tevbe ve istiğfarın ilk şartı, günahının sorumluluğunu kabul etmektir. İblis eyleminin sorumluluğunu üstlenmekten kaçınıp tercihinin müsebbibini Allah’a atfediyor, ’’Beni sen saptırdın’’ diyor ve kadercilik yapıyordu. Rabbimiz bize irade nimetini bahşederek ve tercihlerimizi bizim kaderimiz(hayat birikimimiz) kılmış bizlere takvalı olmamızı, hayatımızın her alanında O’nun sevdiği davranışları içinde yaşamamızı, yasak-men ettiği haramlarından sakınmamızı öğütlemiş ve herkesin sorumluluğunu kendi boynuna amel yükü olarak asmıştır.

Cahiliye döneminde müşrikler de kaderci bir anlayışı savunmuşlardı: ’’…Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız. (Enam,6/148;Nahl,16/35) Rabbimiz bu kaderci yaklaşımı yasaklıyor, hidayetin tercihlerimize göre verileceğini bildiriyordu: “Deki: Hak Rabbin’den geldi. Dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin… (Kehf,18/29), “…Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbine hidayet eder.’’ (Teğabun,64/11). O müşrik kaderciliğini Kur’an’da açıkça reddederek kurtuluşun şans, kader olmadığını bildirmiştir. ’’Onlar ‘çirkin bir hayasızlık’ işlediklerinde atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bize bunu emretti derler. De ki: ’Şüphesiz Allah, çirkin hayasızlıkları emretmez. ’Bilmediğiniz bir şeyi Allah’a karşı mı söylüyorsunuz?’’ (Araf,7/28).

Tercihlerine bağlı olarak dalalette kalmak isteyeni orada bırakacağını söylüyor: ’’…Onlar kaydılar, Allah’ta kalplerini kaydırdı…’’ (Saff,61/5).Kullarına asla zulmetmeyeceğini ve kendisinin adaletli, dosdoğru yol üzerine olduğunu ifade ediyor: ’’…Allah’ın kullarına zulmetme ihtimali yoktur…’’ (Nahl,16/33); ’’…Deki: Benim Rabbim, Dosdoğru yol üzerindedir’’ (Hud,11/56). O her zaman hayrın kaynağı olmuştur. Bizim işlemiş olduğumuz şer amellerin, kötülüğün insan kaynaklı olduğunu vurgulamıştır. (Nisa/79). İman’ın 6. Şartı olarak ‘’Kadere İman’’maddesi Kur’an’da 5 esas olarak, 3 yerde geçmektedir. (Bakara, 2/177, 285; Nisa,4/136)

Raşit İmamlar döneminden sonra Ümeyye oğullarının ifsadıyla oluşturulan saltanat rejimlerinde gündeme gelen bu kadercilik-cebriye konusu, maalesef İslam Düşüncesine bir sorun olarak yerleşmiştir. Siyaset bağlamı dışında bir algıyla ele alınarak rivayetler ve tevillerle masumane gösterilerek itikadi bir meseleye dönüştürülmüştür. Özetle itikadımızın izahı kat’i yollardan olmalıdır. Biz de konuyu bu saiklerle kitabımız Kur’an’a göre ele almaya çalıştık. Rabbimiz hepimize Kur’an’a göre bir inanış ve amel nasib eylesin.

m-emre-metinsayar-20130126-02.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler