Çokluk mu önemlidir? Nitelik mi?

Çokluk mu önemlidir? Nitelik mi?

Özgür-Der Çorum Şubesinde bu haftaki alternatif eğitim seminerlerinin ilk konuşmacısı Serdar Efe, "Çokluk mu önemlidir? Nitelik mi?" konulu seminerini sundu.

İnsanlık tarihi boyunca çoğunlukta olmanın kabul gördüğünü belirten Efe, bunun birçok örneğinin temel kaynağımız Kuran'da belirtildiğine işaret etti. Kur'an kıssalarında Peygamberlerin gönderildikleri toplumların çoğunluğa rağbet ettiklerini, bu doğrultuda atalar dinini referans aldıklarını ve peygamberlerine de azınlıkta olmama kaygısıyla itiraz ettiklerini vurguladığı sunumunda devamla şunları belirtti:"İnsan fıtratında olan güce eğilim beraberinde çoğunluğu ya da çoğunluğun değerlerini kutsamayı beraberinde getirmiştir. Çoğunluğun değerlerinin doğruluğu genelde sorgulanmaz ve öylece doğru kabul edilir. Özellikle son iki yüzyılda Avrupa'nın aydınlanma çağı olarak adlandırılan dönemde, dinin dışlanması ve aklın merkeze alınması neticesinde oluşturulan demokrasi kavramı çoğulculuğu ya da çoğunluğun değerlerini benimsemeyi günümüz toplumlarına aşılamıştır. Dolayısıyla 'doğru'nun kaynağı hep çoğunluğun görüşleri olageldi. Peki, çoğunluk her zaman doğru mudur? Ya da çoğunluk her zaman 'hak' demek midir? Bir örnek vermek gerekirse zina tüm dinlerde ve hatta ahlaki öğretilerde bile kötü bir davranış biçimi olarak kabul edilirken, yakın süreçte tanık olduğumuz mevcut hükümetin aldığı bir karar neticesinde zina suç olmaktan çıkarıldı. Bu nasıl bir hak veya adalet anlayışıdır? Şimdi çoğunluk doğru bir karar mı almış oldu?

Müslümanlar olarak bizler çoğunluğun değerleri doğrultusunda değil Allah'ın bizlere ilettiği değerler doğrultusunda yaşamımızı şekillendirmeliyiz. Yüce Allah bizlere çoğunluğun şirk koşmadan inanmayacağını ve çoğunluğun ancak zanna uyduklarını bildirmektedir. İnananlar sayısal çoğunluğun cazibesine kapılmaktan uzak durmalı ve nitelikli, şahsiyet ve kimlik sahibi kişiler olmak zorundadırlar. Bununla birlikte niteliğin önemi kadar nicelik de önemlidir. Ancak çok hassas bir denge gözetilerek mesajın netliğini bulandırmadan insanlar ulaşabilmenin ve nitelikli toplulukların oluşturulmasına yönelik de açılımlar içinde olmalıyız. Bu endişeyi sürekli taşımalıyız ve kendimizi de bu doğrultuda sürekli gözden geçirerek günün şartları ve imkânlar doğrultusunda şahitliğimizi yığınlara, çoğunluğu oluşturan topluluklara taşımalıyız. Bu doğrultuda da Müslümanlar yılgınlığa düşmemeli ve Al-i İmran suresindeki "Üzülmeyin, gevşemeyin iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz" ayetini de göz önünde bulundurarak tanıklıklarını gerçekleştirmelidirler."

Soruların ardından ikinci konuşmacı Murat İslam " Kitaba Miras Kılınanların Durumu " konulu seminerini sundu. Kur'an içinde bulunduğumuz toplum fertlerinin, üzerinde doğru veya yanlış fikir beyan edebilecekleri ve kutsallığı konusunda hemfikir olabilecekleri yegâne kitap olduğunu belirten İslam sunumunu" Ancak hemfikir olunamayan bir husus varsa, o da Kuran'ın nasıl bir kitap olduğuna verilen cevaplardır. Kuran'ın kendini tanıtım amacıyla çelişen birçok yaklaşıma şahit olmaktayız. Kur'an tahrifattan uzak ve korunmuş olmasına rağmen onun hakkındaki bu tür yanlış anlayışların temelinde Kuran'dan uzaklaşmanın getirdiği katı gelenekçilik ve kör taklitçilik yatmaktadır. Hz. Peygamberin vefatının hemen ardından başlayan siyasi çekişmeler ve saltanat kavgaları kitaba miras kalan toplumları ifsat etmeye başlamış ve aralarında nifak tohumları boy vermiştir. Tarih boyunca devam eden bu ayrılıkçı anlayışlar bugün de egemenler eliyle beslenmekte ve tezgâhlanmaktadır. Modern sömürgecilerin çizdiği ulusal sınırlar sadece yaşadığımız yurtları değil kalplerimizi ve düşüncelerimizi de bölmüştür. Ümmet olma bilincini yitiren coğrafya ulusalcılığın dayattığı kavramlarla kendini tanımlar oldu.

İslam düşmanlığının had safhaya çıktığı şu dönemde içinde yaşadığımız ülkede okullarında namaz kılan çocuklar suçlu muamelesine tabi oldular. Halen devam etmekte olan başörtüsü yasağına karşı ise Müslümanlar basiretli bir duruş sergileme noktasında çok yetersiz kaldılar. İslam coğrafyasını kuşatan işgalci güçlere karşı sessiz kalan bu yığınlar kitaba mirasçı olma liyakatini göstermekten aciz durumdalar. Oysa Allah kitaba miras kılınanlar vasıtasıyla zalimlerin zulmünü yok etmek istemektedir. Kitaba miras olanların adaletli davranmalarını hayırlarda yarışmalarını teşvik etmektedir. Bizler de kitaba mirasçı olduğumuz iddia ediyorsak bu iddianın gereğini yapmalı, İslami kimlik ve şahsiyet sahibi nesiller yetiştirmek zorundayız. Bunun için de öncelikle Kitabı merkeze alıp vahyin sosyal hayattaki karşılığını oluşturmaya yönelik gayret içinde olmalıyız." vurgularıyla tamamladı. Soru ve cevap bölümünün ardından seminer sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler