Çorum'da "Cahili Semboller..." semineri

Çorum'da "Cahili Semboller..." semineri

Özgür-Der Çorum Şubesi’nin bu haftaki konuğu Kenan Alpay, “Cahili Düzenin Sembol ve Değerlerinden Ayrışma” konulu bir seminer sundu.

Çorum'da "Cahili Düzenin Sembol ve Değerlerinden Ayrışma" başlıklı bir seminer sunan Kenan Alpay; Kuran-ı Kerim'de Allahu Teala'nın bizler için yaratıp temiz kıldığı hayvanların etlerini helal kıldığını, ancak; yine Kuran-ı Kerim'de Allah adına kesilmeyen hayvanların haram sayıldığını belirtti. Dikkat edilecek olursa burada hayvanı kesen veya kesim biçimi-şartları üzerinde değil doğrudan doğruya kesimin kim ve ne adına gerçekleştirildiği üzerinde durulduğuna vurgu yaptı. Benzer bir örneğin mescid meselesinde de görüldüğüne değinerek konuşmasına devam eden Alpay, şu tespitlerde bulundu:

 

Mescidlerin tümünün kendine ait olduğunu beyan eden Allahu Teala bütün müminlerden yüzlerini Allah'a dönmeyi, sadece Allah'a yalvarıp O'ndan yardım istemeyi ayrıca mescidleri takva temelli onarmayı üzerimize bir vazife olarak yüklemiştir. Bununla birlikte Allahu Teala mescidleri takva ve dırar mescidleri olarak ayrıştırmaktadır. Hz. Muhammed (s) başta olmak üzere bütün müminleri "O mescidde asla namaza durma!" (9/108) diyerek ikaz etmektedir. İslam'a ve Müslümanlara zarar vermeyi, küfre destek olmayı, Allah ve Rasulü'ne karşı savaş açanları desteklemeyi amaç edinenlerin mescidinden bizleri uzak tutan Rabbimiz günah, kötü huy ve ahlaki kirlerden arınmayı gaye edinmiş olanların, takva sahiplerinin mescidine yönlendirmektedir bizleri. "Bir mescidimiz olsun da nasıl olursa olsun!" baştan savmacılığı ile değil "Mescidimiz ancak ve sadece takva üzerine kurulu olsun!" gayesine yönelmek esastır.

 

Hudeybiye Anlaşması'na giden süreçte Hz. Osman'ın başına kötü bir şey gelmiş olabileceği endişesi ile Müslümanlardan savaşmak üzere biat alan Resulullah ile ilgili bir örnek verilebilir. Kur'an-ı Kerim'de "Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken, Allah o müminlerden razı olmuştur…." (48/18) ayeti ile de bahis konusu olan Rıdvan (hoşnutluk, rıza) Ağacı altında Resulullah bütün müminlerden biat almalarına işaret edilir. Resulullah'ın vefatından bir süre sonra bazı Müslümanlar Rıdvan Ağacı'nı ziyaret etmeye, ona hürmet etmeye başlayınca Hz. Ömer tarafından ağaç kökünden kestirilir. Çünkü Allah Teala tarafından kendisine hiçbir ayrıcalık verilmeyen bir şeyin Müslümanlarca yanlış bir biçimde tazime, hürmete, ziyarete layık görülmeye başlanması şirke ve putlaştırmaya yol hazırlamak anlamına gelecektir.

 

Bu ifadelerden sonra Kenan Alpay; ideoloji, kimlik, sembol ve kavramlar hakkında da şu tespitlerde bulundu:

 

"İslami kimlik gelenekten kaynaklanan bazı muharref değerlerle gölgelenebildiği gibi özellikle 18 ve 19. yy'dan itibaren daha yoğun bir biçimde modernist ideoloji, kavram ve sembollerle gölgelenir oldu. Kavramlar, semboller ve ayinler/törenler her halükarda bir arka planı yansıtmakta olup kişinin durduğu yeri ve bakış açısını ifade etmektedirler. Semboller bir anlamda, bir niyet ifade ettiği gibi aynı zamanda bir aidiyet ilanıdır.

 

Yaşadığımız ülkede özellikle son yıl siyasi, toplumsal, kültürel alanlarda ciddi çalkantılara, dönüşümlere şahit olduk. Geleneksel İslami değerlere yaslanan bir iktidar ve toplum modelinden Batılı değerlerle yukarıdan aşağıya tanzim edilen; pozitivizmi, Türk ulusalcılığını ve laikliği esas alan Kemalist bir devlet modeli inşa edildi. Kemalist devlet modeli kendisine örnek aldığı diğer tüm ulusalcı devlet modelleri gibi toplumu yeniden inşa edebilmek için önce "eski"ye/dine ait tüm değer, kavram ve sembollerden keskin bir kopuş, hatta İslami olandan uzaklaşmanın toplumda yer tutabilmesi için tüm imkânlarını seferber etti.

 

Toplumsal bünyeyi yeniden tanzim edebilmek, standart bir toplum/ulusal bir kimlik inşa edebilmek için elbette en çok müracaat edilen araçlar, her yerde olduğu gibi siyasal semboller oluyordu. Ulusal önder, ulusal vatan, ulusal bayrak ve ulusal marş olarak dört temel siyasal sembol ulus kimliğinin inşası sürecinde en önemli araçlardır.

 

Bir iktidar sınıfı tarafından ulusal kimliğin inşa sürecinde üretilen modern siyasal semboller bütün bir topluma resmi ideolojiyi benimsetmeyi ve itaate zorlamayı meşru ve makul bir eyleme dönüştürme hakkını elde etmektedir. Her zamana ve zemine uygun bir tasarlama yeteneği ile ulusal semboller arasında milli marş ve bayrak bazen kaba bir din ve ümmetten kopuş sürecinin sembolü bazen de din ve ümmete ait değerlerle dolaylı bir paralelliği sembolize edebilmektedir.

 

Bir ulus devletin idaresi altında yaşayan Türkiye'deki Müslümanlar ulus devletin bilgi kaynağı, idare mantığı ve siyasal sembolleri üzerinde yeterince duramadığı, sistem analizinde şekilsel bazı eleştirilerle iktifa ettikleri ve İslami kimlik yerine sağ-muhafazakâr bilgi eylem biçiminden kopamadıkları için ulusal kimlik ve sembollerle ayrışmaya gidemediler.

 

Kişinin-toplumun durduğu yeri olduğu kadar, durması gereken yeri de işaretleyen İslam, bakış açısının da nasıl olması gerektiğine dair usüller ortaya koymuştur. Bu usüller çoğu zaman basit gibi, teferruat gibi hatta önemsiz gibi görülen ama esastan bir ayrışmanın temellerine işaret eden semboller üzerinden kendini göstermektedir. Çünkü sembol bir anlam, bir niyet ifade ettiği gibi aynı zamanda bir aidiyet ilanıdır. Kavramsal alanda yaşanan karmaşanın yol açacağı her türden sapmaya semboller alanında yaşanan sapmaların yol açması da kaçınılmazdır. Kavramlar ve semboller dünyasında yaşanan sapmaların insanları günaha, küfre hatta şirke sürüklemesi mümkündür.

 

İslami kimlik de Allah'a ve ahiret gününe inanan bütün Müslümanlardan değerlerini, kavram ve sembollerini ancak ve sadece Kur'an'ın öngördüğü ve açıkça men etmediği/muhayyer kıldığı bir düzlemde inşa etmelerini gerekli kılar."

 

Program, soru cevap bölümünden sonra sona erdi.

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler