Çorum'da Tarih Seminerlerinde Bu Hafta

Çorum'da Tarih Seminerlerinde Bu Hafta

Özgür-Der Çorum Şubesi tarih seminerlerinde bu hafta “Osmanlının Gerileme Dönemi ve Reform Çabaları” konusu Bülent Gökgöz tarafından dernek salonunda sunuldu.

Türkiye'nin Laikleşmesinde Tanzimat'ın Rolü

 

Özgür-Der Çorum Şubesi'nin tarih seminerleri devam ediyor. "Osmanlının Gerileme Dönemi ve Reform Çabaları" konulu bu haftaki semineri Bülent Gökgöz sundu.

 

Sunumunda modern Türkiye'nin oluşumunun anlaşılabilmesi açısından bu dönemin önemli olduğunu vurgulayan Gökgöz, devlet kadrolarında din dışı alanların oluşmasının, bürokratikleşmenin ve ilmiye sınıfının gücünün azaltılmasının bu dönemde gerçekleştiğini vurguladı.

 

Osmanlı'nın klasik döneminde devlet kadrolarının ve toplumun din anlayışının, İslam'ın Sünni-Hanefi yorumu olduğunu belirttikten sonra sunumunda devamla şunları belirtti:

 

"İslami ilkelerin tam anlamıyla uygulandığı bir yönetim biçimi olmamasına rağmen, klasik dönem boyunca devleti ayakta tutan siyasi, sosyal ve ekonomik kurumların ve uygulamaların çoğunluğu İslam düşüncesinin ürünüydü. Din-devlet ayrımı, pratikte olmadığı gibi zihniyet dünyasında da yoktu. Din-devlet birlikteliği doğal ve olağan bir biçim olarak algılanırdı. İkisinin veya ikisinin temsilcilerinin birbirinden ayrılması veya birbirinden bağımsız başına buyruk olması gibi bir anlayış mevcut değildi. İslam milleti, Rum-Ortodoks milleti, Yahudi milleti, Ermeni milleti, vb. kaynağını İslam hukukundan alan bu sistemde din ve mezheplerden her biri otonom topluluk kabul edilerek miras, aile ve diğer kişisel hukuki durumlarda kendi cemaatlerinin hukukuna bağlı kalmışlardır. Cemaatler bir millet federasyonu gibi yönetilmişlerdir. Din ile olan bu yakın ilişkisi de ulemayı bu noktada önemli bir konuma yükseltmiştir.

 

Devlet idaresinde kuvvetler ayrımının olmaması, dini olan ve dini olmayan şeklinde siyasi, kurumsal farklılaşma, uzmanlaşma ve ayrışmamanın bulunmadığının göstergesidir. Konumuz açısından önemi de bu yönetim yapılanmasının ve devletin din ve dinin temsilcisi olan ilmiye-ulema sınıfı ile olan ilişkisinin Tanzimat dönemine doğru nasıl değiştiğinin anlaşılabilmesi açısından önemlidir.

 

Osmanlı devleti, değişen şartlarla birlikte kendini gösteren birtakım problemleri aşmak için bazı çaba ve yenilik hareketlerine girişmiş, bu çaba ve hareketleri devlet olarak bizzat kendi yürütmüş, yapılan yeniliklerin konusunu da kendisi belirlemiştir. Siyasi, sosyal ve kültürel değişimin devlet ve yönetici öncülüğünde seyrettiği Osmanlı toplumunda değişim yukarıdan başlatılmış ve devam ettirilmiştir. Mecburi kültür değişmesinin gerçekleştiği Tanzimat döneminde de bu açık bir biçimde görülmektedir. Bu dönemde de günümüze kadar geldiği haliyle modernleşmeyi, batılılaşmayı, yenilik çabalarını devlet ve yönetici sınıf bizzat kendi eliyle organize etmeye çalışmıştır. Osmanlı toplumsal ve siyasal değişme sürecinde özellikle siyasal elitlerin değişimdeki rol ve etkileri büyük olmuştur. Gülhane Hattı'nın yani Tanzimat Fermanı'nın ilanına kadar Osmanlı'da din-devlet ilişkilerinin temel özeliklerinde genel çizgiden sapma olarak adlandırılabilecek temel değişimler olmamıştır. Ancak bazı değişiklikler yaşanmıştır ki bunlar Tanzimat zihniyetinin oluşumuna ve din-devlet ilişkilerinin temel özelliklerinin değişmesine zemin hazırlamıştır.

 

Osmanlı devletinin kuruluş, gelişme ve yükselme devirlerinde çok sıkı ilişkilere girdiği dinin işlev ve etkilerinin gittikçe azalarak devlet bünyesinde dünyevileşmenin zemin bulmasına ve buna paralel olarak devlet örgütünde geniş yetki, görev ve işlevleri olan ilmiye sınıfının yavaş yavaş gücünü kaybetmesine yol açmıştır. Özellikle Lale Devri, III. Selim ve II. Mahmud döneminde gerçekleşen batılılaşma çabaları, devlet kademelerinde meydana gelen farklılaşma ve uzmanlaşmalar, siyaset sahnesinde etkin ve aktif rol alan bürokratik bir yapının ortaya çıkmasıyla, ilmiye sınıfı yönetimdeki gücünü kaybetmeye başlamıştır.

 

Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla birlikte, gayrimüslimlerle eşitlik meselesi, Tıbbiye ve Harbiye vb. okullarda Fransız devrimin ilkeleri doğrultusunda eğitim verilmesi, ayrı yasama gerçekleştiren meclislerin kurulması, devletin resmi din anlayışı oluşturma çabaları ve sivil alana müdahaleleri ve devletin tüm teşkilatlarında meydana gelen Batı karakterli tüm değişimler, devletin ve toplumun belli düzeylerinde dünyevileşmeyi sağlamıştır.

 

Devlet eliyle kültürel değişim sonucunda, Batı düşünce ve kültürünün bazı unsurları yukarıdan aşağıya yaymaya ve topluma empoze edilmeye çalışıldı. Bugünkü devlet ve toplum anlayışının temelinde ilerlemeci-pozitivist 'Tanzimat Aklı' etkili olmuştur diyebiliriz. Bu akıl modernleşme, batılılaşmanın ve laikleşmenin temellerini atmıştır.

 

Uygulamalarıyla dünyevileşmeyi ortaya koyan ve eğitim, hukuk, ekonomi, siyaset gibi alanlara damgasını vuran Tanzimat aklı sahip olduğu profan (din-dışı) özellikler nedeniyle dinden bağımsız alanların ortaya çıkmasını sağlamış ve laikliğe geçiş devleti kurmuştur ve bu da modern Türkiye'nin doğuşuna zemin hazırlamıştır."

 

Program soru-cevap bölümüyle sona erdi.

 

HAKSÖZ-HABER / Çorum

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler