Türkiye’de Sol Hareketler (1960-1980)

Türkiye’de Sol Hareketler (1960-1980)

Özgür-Der Çorum Şubesi’nde müzakereli yakın tarih seminerlerinde, Türkiye’de Sol Hareketler konusu ele alındı.

Özgür-Der Çorum Şubesi’nde müzakereli yakın tarih seminerlerinde, 1960-1980 tarihleri arasındaki Türkiye’de Sol Hareketler konusu ele alındı. Bülent Gökgöz’ün konuşmacı ve Ömer İslam’ın ise müzakereci olduğu seminerde Ömer İslam, sosyalist düşünceyi ve sol hareketi bir seminer programında ele almanın zorluğundan dolayı bir takım kısıtlamalarla konuyu incelediklerini belirterek konuşmasına başladı.

Sosyalizm, Marksizm ve Komünizm kelimelerinin bu dönemlerde kavramsal karşılıklarını ele alan Ömer İslam 1960’larda hızlanan Türkiye’deki sol hareketlenmenin arka planının, daha çok dünya sol hareketlenmelerin ivmelenmesiyle bağlantılı olduğunu belirtti.

Bülent Gökgöz ise konuşmasına başlarken CHP’yi resmi ideoloji olan Kemalizm’in ve vesayetinin partisi olması, PKK’nın ise etnik ve ulusal temelli olması hasebiyle konu dışında tuttuklarını belirtti.

Türkiye’ye Özgü Bir Sol: Kemalizm ve Stalinizm’in Melezlenmesi

Gökgöz, Türkiye’nin sosyalist düşünce ile ilk defa geç Osmanlı döneminde çoğunlukla İttihat ve Terakki kadrolarının eliyle tanıştığını ifade etti. Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası, Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası ve Türkiye Komünist Partisi’nin 1920’li yılların üç ana sosyalist çizgisini temsil ettiğini söyleyen konuşmacı devamında şunları kaydetti:

“ Mustafa Suphi, İttihat ve Terakki kadrolarının eski sürgün üyelerinden olup Bakü’de 1920 yılında yapılan kongrede TKP’yi kurar. Ancak 1921’de Trabzon açıklarında arkadaşları ile birlikte öldürülür. Bu dönemde dikkat çekici olan ise Mustafa Kemal ve yakın çevresinden Enver ve Talat paşaların Bolşevik yönetim olan Moskova ile yakınlaşmalarıdır. Mustafa Kemal Lenin’e yazdığı mektubunda Moskova’dan yardım istemekte, Enver Paşa ise İsviçre’de katıldığı enternasyonalist toplantıdan Mustafa Kemal’e yazdığı mektubunda Bolşevizm’in desteklenmesi ve benimsenmesi gerektiğini vurgulamaktaydı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve Komintern Kemalizm’i sürekli destekleyen ancak Türkiye’de sosyalist bir devrimin de olmasını istemeyen tavrıyla dikkat çekmekte. TKP üzerinden uzun yıllar SBKP maddi destekte bulunmuş ve İngiliz emperyalizmine karşı da Türkiye’nin ara tampon bölge konumunda olmasını istemiştir.

1917 devrimini gerçekleştiren Sovyetler birliği, komünistlerden ‘Kemalist Devrim’e yardımcı olmalarını istemiş ve pragmatik bu tutum Türkiye sol hareketinin de bağımsız bir entelektüel ve pratik hat geliştirmesini engellemiştir. Bugün Türkiye solunun büyük kesiminin halen Kemalist, ulusçu, darbeci ve milliyetçi refleksleri aşamamış olmasının arka planını Kemalizm ile Stalinizm’in harmanlanan teori ve ilişkisinde aramak gerekir”

SBKP-ÇKP Çekişmesi ve ‘Sosyalist Emperyalizm’ Tartışmaları

1960’lara kadar Kemalist diktatörlüğün, İslamcı gelenekte de olduğu üzere sosyalist düşünce ve eserlerin de gelişimine engel olduğunu söyleyen Gökgöz, sol çevirilerin Türkiye sosyalistlerini beslediğini ve belirleyici ana ekolün SBKP çizgisi ve Stalinist düşünce olduğunu belirtti.

“Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve Çin Komünist Partisi arasındaki hegemonya mücadelesi ise Türkiye sosyalistleri arasındaki önemli polemik ve ayrışma konularından bir tanesidir. Sovyetler Birliği’nin Prag’ı işgali ve reel politik hesaplar, dünya sol hareketleri arasında ayrışmaya neden olurken, Türkiye’de ise sol düşüncenin fanatik düzeyde kamplaşmasına neden oldu. Prag Baharı, ÇKP-SBKP çekişmesi, gerile mücadelesi ve 68 etkileri, 1960-1980 arası dönemde Türkiye’ye damgasını vuran önemli tartışma konularıdır.

Gerilla mücadelesine sevk eden sebepler arasında; Latin Amerika mücadelesi, Küba Devrimi, Filistin mücadelesi, Vietnam gerillalarının efsaneleşen mücadelesi ve bir simge haline gelen Che Guevara figürünün oluşturduğu silahlı mücadele fikri.

Diğer bir etken olarak anayasal mücadele yollarının devrimi gerçekleştirmekten uzak olduğu fikri. Kontrgerilla saldırılarına karşı korunma isteği gibi etkenler sosyalist hareketlerden kimisinin silahlı mücadeleye girmelerini sağlamıştır. Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan gibi daha sonra THKO adını alan yapılanma, Mahir Çayan ve THPK-C’si, İbrahim Kaypakkaya ve TİKKO bu yılların öne çıkan silahlı gruplarıdır.

Mehmet Ali Aybar önderliğinde TİP, Mihri Belli ve Milli Demoktarik Devrimciler(MDD), Doğan Avcıoğlu önderliğindeki Yön-Devrim Hareketi, Mahir Çayan öncülüğündeki Dev-Genç, DİSK, Doğu Perinçek önderliğindeki Türk solu-Aydınlık grubu bu dönemde ön plana çıkan yapılanmalardır.

Diğer taraftan Sovyetlerin Prag işgali Çin tarafından ‘sosyalist emperyalizm’ olarak tanımlanırken aslında Çin’in de ABD ile Pinochet darbesine destek vermesi, Filistin’de işgale ses çıkartmaması, İran Şah rejimine sempati göstermesi gibi konular da ‘reel politika’ ile düştüğü çapraşık durumlara işaret etmektedir. Bugün Suriye’deki intifada konusunda bazı Müslümanların ve İran’ın tavrı da bu örneklerle benzerlikler içermekte.”

1960-1980 Türkiye Sol Hareketlerinin Açmazları

“12 Eylül 1980 darbesi öncesi Türkiye sol hareketinin önemli polemik ve çelişkilerini şu şekilde sıralayabiliriz;

-TKP ve Stalinist geleneğin Kemalizm’le sentezinin sorgulanmadan benimsenmesi.

-Bu eklektik anlayışın Türkiye’deki darbe zihniyetine sahip çıkan bir sol geleneği üretmesi.(Cumhuriyet’in kuruluşunu Aydınlanma ve 27 Mayıs 1960 darbesini İkinci Kuvay-ı Milliye olarak telakki etmesi, 28 Şubat darbeci sürecinde Müslümanlara karşı darbeci safta yer almaları, Ordu Göreve mitingleri vb)

-Türkiye toplumunun dini yönelimini ve taleplerini görmezden gelme. Dini ‘gerici ve feodal yapının işareti’ olarak yorumlama.(Günümüzde ‘dindar nesil’ tartışmaları)

-İktidarı elde etmeyi tek ‘amaç’ haline getiren ve sosyalist devrimin başka türlü elde edilemeyeceği düşüncesi.

-Dünya sol hareketleriyle evrensel ilişki geliştirememe, özgücülük anlayışı doğrultusunda milliyetçi, bölgeci, ulusçu refleksler sergileme.

-Kürt sorunu, Dersim katliamı, İstiklal Mahkemeleri, Kemalizm vb. önemli konularda resmi ideolojinin kalıplarıyla hesaplaşamama.

-Kitle kuyrukçuluğu anlamına gelebilecek ‘halkın değerlerinden kopmama’ adına Kürt sorununa duyarsız kalma, ırkçı yaklaşımlar, Alevilik vb. konularda ‘evrensel sosyalizm’ düşüncesine aykırı sapmalar. Türkiye’deki sistem ve toplum gerçeğini yakalayamamak.

-Aşırı bölünme, ideolojik bağnazlık ve içine kapalı yapılanmalar. ‘Anti-faşist’ varoluş.

Sonuç

12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce aşırı bölünmüş ve entelektüel açıdan yetersiz bir sol Türkiye’de hâkim idi. Sol hareketlerin dağılma sürecine girmelerindeki en önemli etken bu idi. Yani soldaki dağılma 12 Eylül’den önce başladı. 1980 sonrası Anayasal kısıtlamalar, takibatlar, Özal dönemi ve dünya sol hareketlerindeki(1989 Berlin duvarının yıkılması ve 1991 SSCB dağılması) düşüşler, Türkiye sol hareketini cılızlaştırmaya yetti. Sosyalistlerin ’12 Eylül İslamcıların önünün açılması için yapıldı’ iddialarının yersiz olduğu da konu edindiğimiz bu gelişmelerden ortaya çıkmakta.”

Müzakereci Ömer İslam’ın katkıları ve dinleyicilerin sorularından sonra program sona erdi.

Önceki ve Sonraki Haberler