Altınova'da Yaşananların Sorumlusu Devlettir!

Altınova'da Yaşananların Sorumlusu Devlettir!

Balıkesir'in Ayvalık İlçesi'ne bağlı Altınova Beldesi'nde yaşanan ve kamuoyuna Kürt-Türk çatışması olarak yansıyan olayların basit bir provokasyon olmadığını açıklayan Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, yaşanan gelişmelerin kaygı verici olduğuna dikkat çekti.

Olayların basit bir provokasyon olarak tanımlanamayacak kadar derinlikli olduğuna işaret eden Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, bugüne kadar devlet ile Kürt halkı arasında yaşanan çatışmanın giderek halklara sirayet etmesi ve toplumsal vasata kaymasından duyulan endişeyi dile getirdi. Olayların bu noktaya gelmesinde mevcut devlet yapılanmasının birinci derecede sorumlu olduğunun vurgulandığı açıklamada "Devletin inkârcı resmi politikası toplumun bir kesiminde milliyetçiliğin artmasına, karşıt milliyetçiliklerin doğmasına, özellikle Kürt sorunun çözülmeyişi faşizmin taban bulmasına yol açmakta ve tüm bunlar halklar arasına düşmanlık tohumları serpmektedir." denildi. Sorunun çözümünün inkârcı devlet politikasının terkinde olduğunun belirtildiği açıklamada, Kürt sorunun çözümünün, Kürtlere karşı ayrımcılığın son bulması ile mümkün olabileceği vurgulandı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

YAŞANAN OLAYLARIN SORUMLUSU İNKÂRCI DEVLET POLİTİKALARIDIR!

3 Ekim 2008 

Balıkesir'in Ayvalık İlçesi'ne bağlı Altınova Beldesi'nde yaşanan ve kamuoyuna Kürt – Türk çatışması olarak yansıyan olayları kaygı ile izlemekteyiz. Daha önce de benzerlerine rastladığımız bu olayın da diğerleri gibi "basit bir provokasyon" şeklinde geçiştirilmesini doğru bulmamaktayız. Bir adli vakanın kolayca Türk – Kürt çatışmasına dönüşebilmesi basit bir provokasyon hadisesi olarak tanımlanamayacak kadar derinlikli bir sorundur. Nitekim işin içinde provokasyon olsa bile derin ayrılıklar içeren etnik çatışmalar, halkların yaşadığı zeminin bozulmaya başladığına işaret etmektedir. Esasen kaygı verici sorun budur.

DTP'nin 27 Nisan'da düzenlediği 'Barış ve kardeşlik' programında yaşanan ve bir kişinin ölümüyle sonuçlanan linç hadisesi ile çeşitli batı illerinde yaşayan Kürt işçi, öğrenci ve göçmenlerine yönelen milliyetçi saldırılar gibi sık sık raporlarımıza da yansıyan olaylar, bugüne kadar devlet ile Kürt halkı arasında yaşanan çatışmanın giderek halklara sirayet ettiğini ve toplumsal vasata kaydığını göstermektedir.

Balıkesir Valisi Selahattin Hatipoğlu'nun "Acıdan dolayı bazı taşkınlıkları hoş gördük" sözleriyle belirginleşen faşist saldırılara karşı devlet hoşgörüsünün, bu tarz olaylarda bu güne dek cesaretlendirici rol üstlendiği bilinmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki sorunun bu noktaya gelmesinde devletin sorumluluğu daha derindir. Nitekim devletin inkârcı resmi politikası toplumun bir kesiminde milliyetçiliğin artmasına, karşıt milliyetçiliklerin doğmasına, özellikle Kürt sorunun çözülmeyişi faşizmin taban bulmasına yol açmakta ve tüm bunlar halklar arasına düşmanlık tohumları serpmektedir. Bu da birlikte yaşamanın asgari şartlarını ortadan kaldırmakta veya zayıflatmaktadır.

Genelkurmay'ın Kürtleri düşman ilan eden ırkçı bildirileri, iki milyon Kürt seçmeni olan bir partiyi terörist ilan etmesi ve her asker cenazesini mitinge dönüştürme çağrısı yaşanan psikolojik bölünmede kuşkusuz etkili olmaktadır. Sivil siyasetçileri ve sivil halkı silahlı örgüt mensubu gibi sunan bu tutum yangına körükle gitmektir. Son olarak Genelkurmay'ın DTP'den dolayı meclis açılışlarını boykot etmesi ve siyaset kurumunun buna sessiz kalması da düşmanca tutumları körüklemektedir.

Bu arada medyanın bu sorunun büyümesine katkısını da ifade etmek gerekmektedir. Gerek haberlerinde kullandığı kışkırtıcı dil gerekse yayınladığı dizilerde öne çıkardığı milliyetçilik, sokaktaki milliyetçi ırkçılığı azdırmaktadır. Kısacası sistem sivil asker bürokrasisiyle, siyasetiyle, eğitim anlayışıyla, ulusçu karakteriyle, medyasıyla, yargısıyla bir bütün olarak milliyetçiliği yaygınlaştırmakla yaşananların esas sorumlusu durumundadır.

Sorunun çözümü inkârcı devlet politikasının terki, Kürt sorunun halledilmesi ve Kürtlere karşı ayrımcılığın son bulması ile mümkündür. Eğer bir an önce bu konularda adım atılmaz ve çözüm için önlem alınmazsa ilerde daha büyük olayların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu bağlamda artık devlet, Kürtlerden tek taraflı olarak "kardeşlik" talep etmek yerine, kendi üzerine düşen kardeşlik sorumluluğu için ciddi adımlar atmalı ve Kürtlere yönelik ayrımcılığı sonlandırmalıdır.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi

Önceki ve Sonraki Haberler