“Kaybedilen hassasiyetler ve Müslüman şahsiyet”

“Kaybedilen hassasiyetler ve Müslüman şahsiyet”

Üniversiteliler Buluşuyor 10'un ikinci programında Müslümanların tarih içerisinde yitirdiği hassasiyetler ele alındı.

Özgür-Der Diyarbakır’ın ev sahipliğinde Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen Üniversiteliler Buluşuyor 10’un ikinci programında “Kaybedilen Hassasiyetler ve Müslüman Şahsiyet” başlığı Özgür-Der Şube Başkanı Murat Koç ve Haksöz Dergisi Yazarı Hasip Yokuş’un sunumlarıyla ele alındı.

Hasip Yokuş, İslam ümmetinin genel anlamda batı karşısında bilim, teknoloji ve askeri gibi alanlarda yenilgiler yaşamaya başlayınca sorgulamalar içine girdiğini ve problemlerin bir kısmının İslam’a fatura edildiğini söyledi.

“Din bizi geri bıraktı” gibi iddiaların ortaya atıldığını beyan eden Yokuş, Müslümanlar kendilerini sorguladıklarını ve üç yüz yıldır bu sorgulamaların devam ettiğini söyleyerek, İslami mücadelenin sorunu dinde değil insanların fiillerinde arayan bir çaba olduğunu belirtti.

Allah’ın kendi kitabını ve Resul’ünü bizlere örnek olarak verdiğini aktaran Yokuş, kitabın bugün nasıl yaşanacağıyla ilgili meselenin İslami mücadelenin müktesebatı ile alakalı olduğunu kaydetti.

“Müslümanlar olarak örgütlü ifsada karşı donanımlı olmalıyız. Öncelikle dinimizi öğrenmeli ve dini hayata tatbik etmeliyiz.” diyen Yokuş, toplumda bireysellik, tüketim ve teşhir kültürünün yaygınlaşması, uyuşturucu ürünlerin tüketimi gibi meselelerin var olduğunu ve İslam coğrafyasının birçok yerinde etnik ve mezhepsel çatışmalar, üretim eksikliği ve liyakatsız yönetici gibi sorunlar yaşandığını anlattı.

- Sorunlar yeni değil

“İslam dünyasındaki zenginliklerin üzerinde belirli ailelerin ve kesimler hegemonyası söz konusu. Yoksulluk ve gelir dağılımında adaletsizlik ve ahlaki yozlaşma var.” ifadelerini kullanan Yokuş, bugün yaşanan her bir sorunun tarihte de benzerlerinin ve hatta daha şiddetlilerinin yaşandığını hatırlatarak ayetlerden örnekler verdi.

Firavun’un iman edenleri idam eden despotluğu ve Lut Kavminin eşcinsel sapkınlığı gibi konuları anımsatan Yokuş varlık ve zenginlik içinde şımarma ya da ahlaksızlıkların yeni birer mesele olmadığını ve sorunların şeklen değişse bile muhtevasının aynı kaldığını kaydetti.

Yokuş, Müslümanların bireyselleşmeye karşı Allah’ın ipine topluca sımsıkı sarılması gerektiğini vurgulayarak, cemaat olmanın bireyselleşmeye karşı en önemli korunma olduğunu, cemaatten uzaklaşıp bireyselleşen insanların hayatlarındaki boşlukları başka ifsad edici araçlarla doldurduğunu ifade etti.

- "Evin sahibi biziz"

“Kendimiz gibi iman eden kardeşlerimizle İ’lâ-yi Kelimetullah için mücadele etmek kendimizi korumak anlamında da çok önemli bir korunaktır. Bu meseleler cılız bireysel çabalarla çözülemez.” diye konuşan Yokuş, muhalif ve muarız, dışlayan ve dışlanan değil, sorumluluk duygusu içerisinde toplumun ıslahına çaba gösteren örnekler olunması gerektiğine dikkati çekti ve “Biz kendimizi marjinal olarak değil evin sahibi olarak görmeli, müfsidler karşısında engel olarak dikilmeliyiz. Bu işin sahibi biziz, bu müfsidler bu toplumda arızidir.” dedi.

İslam’ın çıktığı günde Mekke oligarşisine karşı sert bir dilinin olduğunu ibadetlerden toplumsal hayata kadar her alanda bir tasavvur ortaya koyduğunu hatırlatan Yokuş, Müslümanların da daha çok toplumsal sorunlara karşı bir örneklik bırakma çabası içerisinde olması gerektiğinin altını çizdi.

“İyi insanlar olmalıyız. Genel olarak iyiliği maddi bir çıkar beklemeksizin, kendi hakkından bir şey vererek, üçüncü şahıslara da faydası dokunacak şekilde fiillerde bulunmaktır. Zekat, hac gibi ibadetler temel sorumluluklardır. Bunlar iyi olabilir ama iyilik bunun üzerinde bir çabadır. Bu çabayı muhatap olduğumuz herkese karşı çoğaltmalıyız.” diye konuşan Yokuş, hayat içerisinde babalık, işçilik, doktorluk her ne roller üstleniliyorsa bunların en iyi şekilde yerine getirilmesinin önemini vurguladı ve aynı zamanda muhataplara da hakkın ve sabrın sürekli olarak tavsiye edilmesi gerektiğini söyledi.

- Kaybolan kitap değil, pratik

Murat Koç, tarih içerisinde büyük kırılmalara sebep olan önemli isimlerin hep tarih içinde yitirilen hasletleri dirilterek işe başladığını belirterek, “Biz de bir şeyleri yitirdik ki sorunlar yaşıyoruz. Bunlar yeterince üzerinde düşünmediğimiz ya da hayatlarımızı yeterince kuşatmayan şeyler. Müslümanlar olarak ne yitirdik diye soruyoruz. Allah’ın kitabı ve mesajı ortada, bunlar kaybolmuş değil. Kaybolan bizim pratiğimiz, davasının yerine başka şeyler koyan Müslümanlar topluluğudur.” dedi.

Koç, dünya değil ahireti kazanmak üzere gönderilen bir mesajın yerinin başka şeylerle doldurulduğunu, Kur’an’ın emir ve yasaklarının başka şeylerle değiştirildiğini söyledi.

“Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmek dediğimiz şey tekrardır, Kur’an bir tekrarlar bütünüdür. Bunu sürekli duyabiliriz, ama duymaktan öte başka bir şeyle sorumluyuz. Yeni bir şeyle karşılaşmayacağız, peygamberler de başka şeylerle karşılaşmadı. Hep aynı şeylerle mücadele edildi.” diyerek Kur’an’dan ayetlerle Müslüman kimliğin özelliklerine dikkati çekti.

Müminlerin Allah’ın adıyla kalplerinin ürperdiğini, cahili tipolojiden farklı olduğunu, başlarına gelen musibetlere karşı Allah’a sığındığını, yalnızca Allah’a güvenip O’na kalpten bağlandığını, sürekli gözetildiği bilincinde olduğunu ve başka Müminlere karşı merhametli olduğunu söyleyen Koç maalesef bugün Müslümanlara husumet besleyenlere meyledildiğini ifade etti.

- Sıkıntılara sabredilmiyor

Müslümanların imanlarını takva ile güçlendirmesi gerektiğinin altını çizen Koç, “İman azalan ve artan bir şeydir. İmanı artıran şey takvadır. Ancak muttakilerin imanı artar. Takvadan uzaklaşanın imanı azalır. Müminin en önemli özelliği takvasıdır.” ifadelerini kullandı.

Koç, zaman kasti veya kasıtsız girilen günahlarda ısrar etmemenin önemli bir haslet olduğunu söyleyerek, Allah’ın tevbeye davet ettiğini fakat Müslümanların günahlarına karşı umursamaz hale geldiğini kaydetti.

“Emrolunduğu gibi dosdoğru olması gereken Müminler birbirine güvenmiyor. Paramız, evimizi, arabamızı hatta iffetimizi koruma gayreti gösteriyoruz. Müminler olarak biz Allah’ın dininin yücelmesine yardım etmek için cihat, şahitlik, davet ve tebliğde geride kaldık. Gözümüzün önünde insanlar ateşe doğru giderken biz buna ciddi anlamda kayıtsız kaldık, ‘Ne halleri varsa görsünler’ diyoruz pratiğimizde.” diye konuşan Koç Müslümanların sıkıntılara sabretmediğini söyledi.

- 'İslami mücadele bitti' söylemi

Cennete gidebilme gibi bir imkâna sahip olan Müslümanların birtakım mazeretler üretip bazı fırsatları kovaladığını ifade eden Koç, ufak tefek şeylerin maliyet gibi görüldüğünü “Müslümanların ‘İslami mücadele bitti’ gibi söylemleri kendisine mazeret ediniyor. Oysa bunun misliyle ihanetlerle karşılaştı İslam toplumları. Mücadelenin bittiğini düşünen kişi kendi hikayesini noktalayıp başkasının hikayesinde figüran olmuştur.” dedi.

Vahyin referans olmadığı sürece Müslümanların Rablerine verdikleri söze sadık kalamayacağını beyan eden Koç, Rabbine karşı sorumluluğunu bilmeyen insanların, Rabbini önemsemeyenlerin toplumu da önemseyemeyeceğini, bu tür insanların yaptığı iyilik adı altında biriken unsurların yağmur önünde kapılıp giden çer çöp gibi olduğunu vurguladı.

Koç konuşmasını şöyle bitirdi:

“Bizim Müslümanlar ilişkilerimizde temel prensip hayırda yarışmak olmalıdır. Bu mücadeleyi kardeşlerimizle birlikte nasıl daha çok hayra dönüştürebiliriz bunu konuşmalıyız. Kendi ihtiyacımız olsa da kardeşlerimizi öncelemeliyiz. Rekabetimiz hayırda yarışmak olmalı. Müslümanların ticaret, komşuluk, dernek gibi birlikteliklerinde olumlu örnekler koyamaması sürekli gündeme geliyor ancak Afganistan, Suriye gibi yerlerde müthiş örnekler görebiliyoruz.”

Fotoğraf: Davut Musa Dündar - Hüseyin Melih Benli

diyarbakir-panel-1.jpg

diyarbakir-panel-2.jpg

diyarbakir-panel-3.jpg

diyarbakir-panel-4.jpg

diyarbakir-panel-5.jpg

diyarbakir-panel-6.jpg

diyarbakir-panel-7.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler