Dicle Üniversitesi'nde Başörtüsü Eylemi

Dicle Üniversitesi'nde Başörtüsü Eylemi

Özgür-Der Üniversite Gençliği, Dicle Üniversitesi'nde sürdürülen başörtüsü yasağını protesto etti.

Fen Edebiyat Fakültesi Matematik ve Biyoloji bölümlerinde sürdürülen başörtüsü yasağını protesto eden gençler, bu yasak ortadan kalkana kadar her platformda bunun takipçisi olacaklarını ve kararlı bir şekilde yasakçı zihniyetle hesaplaşacaklarını belirttiler.

Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi önünde saat 12.30'da başlayan eylemde "Üniversitemizde Yasakçı Hoca İstemiyoruz! Em Li Zanîngeha Xwe Mamostên Qedexekar Naxwazin" pankartı açıldı.

Özgür-Der Üniversite Gençliği adına kısa konuşma yapan İlyas Çetinkaya, Dicle Üniversitesi Fen Fakültesinin Matematik ve Biyoloji bölümlerine başörtüleriyle girmek isteyen kardeşlerin derslere alınmamalarını protesto etmek amacıyla burada bulunduklarını söyledi. Çetinkaya, uygulanan bu yasağın Kemalist ideolojinin İslam'a olan düşmanlığını dışa vurduğu ve adeta Müslümanlar ile hesaplaşma alanı olarak kullandığı vurgulayarak, Biyoloji ve Matematik Bölümlerinde bu yasağı sürdürmeye çalışan kişiler de aynı zihniyetin yansıması olarak karşımıza çıktığını belirtti.

Konuşmasının sonunda, duyarlı bütün kardeşler aktif bir tutum içerisinde olması çağrısında bulunup, başörtülü kardeşleri derslere başörtüleri ile girmeye devam etmesi gerektiğini ve bu yasak karşısında kendilerinin de bu mücadelede onlara destek olacağını kaydetti.

Eylem topluluk adına okunan basın açıklamasıyla sürdü. Basın açıklamasında sık sık "Yasakçı Hoca İstemiyoruz! İnanca Saygı Başörtüye Özgürlük, Uyan Diren Özgürleş, Berxwedan Jiyane, Jiyan İslame" şeklinde Türkçe ve Kürtçe sloganlar atıldı.

Betül Sena Özbek'in okuduğu basın açıklaması, kampüste yankılanan tekbirlerle sona erdi.

dicle-20111004-1.jpg

dicle-20111004-2.jpg

dicle-20111004-3.jpg

Basın açıklamasıının tümü;

BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ: BİTMEDİ! TÜM VAHŞETİYLE SÜRÜYOR!

Bismillahirrahmanirrahim

Basın mensuplarına, kamuoyuna ve duyarlı tüm öğrencilere,

Son yıllarda birçok üniversitede azalma eğilimi gösteren başörtüsü yasağı, yasal bir teminat altına alınmadığından ya da yasağı sürdürenler hakkında cezai müeyyide uygulanmadığından dolayı bazı üniversitelerde tüm yakıcılığıyla sürmektedir. Zaten yasal dayanağı olmayan yasağın, laikçi ve despotik kesimler tarafından keyfi yorum ve uygulamalarla sürdürülmesi karşısında sessiz kalan hükümet çevrelerini, yasakçı despotlarla birlikte birçok öğrencinin mağduriyetinin sorumlusu olarak değerlendiriyoruz.

Özgür bir ortamda, bilginin üretileceği, fikirlerin dile getirilebileceği, ifade özgürlüğünün en yüksek düzeyde kullanılabileceği mekânlar olarak görülen üniversiteler, maalesef bugüne dek Türkiye pratiğinde hala oligarşik düzenin fikri üretim merkezleri olarak işlev görmüştür. Ve hala üniversiteleri bu şekilde değerlendiren zorbalar üniversiteleri başörtülü öğrencilere zindan etmeye çalışmakta, başörtülülerin eğitim görmesini içlerine sindirememektedirler. Onlara göre başörtülüler değil üniversiteye, sokağa dahi başörtüleriyle çıkmamalıdırlar. Bu şeytani yaklaşımın kurumsal düzeyde uygulanması nedeniyle bugüne dek milyonlarca insan mağdur edilmiştir. Bu yasağı ısrarla savunanlar davranışlarını belirleyen duygusal saik olsa olsa "garez, kin ve düşmanlık"tır.

Hiç şüphesiz başörtüsü yasağı, Kemalist resmi ideoloji fanatizminin kendisini en net biçimde dışa vurduğu ve sıradan bir hak gaspı, bir insan hakkı ihlali olmanın ötesinde bir cinnet halini, bir tür ilkel saldırganlığı işaret eden vahşi bir uygulamadır.

Türkiye'de, farklı alanlarda da kendisini hissettiren "normalleşme" sürecine bağlı olarak yaşanan görece serbestlik ortamının üniversitelere başörtüsü alanında kısmi özgürleşme olarak yansıması, anlaşılan o ki bazı çevreleri ve kişileri huzursuzluğa itip, her gün yeni zorbalıklar, rezillikler sergilemeye sürüklemektedir. Bu çevreler, kendi yetki alanlarında, içlerindeki kini açığa çıkararak intikam duygularını tatmin etmeye çalışıyorlar.

Bu minvalde Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesinin Biyoloji ve Matematik bölümlerinde söz konusu yasakçı anlayış ısrarla sürdürülmektedir. Bu bölümlerde başörtülü öğrenciler sınıfa alınmamakta, başlarını açmaya zorlanmakta ve eğitim hakları böylece ihlal edilmektedir. Üniversitenin genelinde uygulanmayan yasağın bu bölümlerde ısrarla uygulanmasının gerekçesi başörtüsü düşmanlığı değilse nedir?

Yasak karşısında Dekanlığın, Rektörlüğün, YÖK'ün ve hükümetin suskunluğu ise asla anlaşılır ve kabul edilebilir değildir. Rektörlüğün bu konuda bir an önce harekete geçmesi ve YÖK'ün başörtüsü konusundaki genel tavrına uygun davranması, yasakçılar hakkında idari işlem başlatması gerekmektedir. Aynı sorumluluk YÖK ve hükümet için de geçerlidir.

Ayrıca yaşanan bu süreçte mağdur olan ya da olmayan tüm öğrencilerin de yasağa karşı aktif tutum almaları gerektiğinin altını çizmek istiyoruz. En temelde yasak; sadece başörtüsüne karşı bir düşmanlığı değil, sembol ve değerler üzerinden İslam dinine karşı bir düşmanlığı ifade etmekte. Dolayısıyla bayan öğrenciler başörtüleri ile fakültelerine, derslerine girme noktasında kararlı olduklarını göstermeli ve duyarlı erkek öğrenciler de bu mücadelede sorumlu oldukları bilinci ile hareket etmelidirler.

Tesettürü Hiçbir Güç Yasaklayamaz Çünkü O, Kadir-i Mutlak Olanın Emridir!

Bizler Rabbimizin vahyi olan Kur'an'ı Kerim'in, tüm insanlığı kurtuluşa ulaştıracak tek rehber olduğuna iman etmişiz. Bizim iman ettiğimiz Kitap, her türlü şüphe ve ihtilaftan beridir. O, insanlığa kurtuluşu gösteren, hiçbir eğriliği bulunmayan dosdoğru yoldur. İnancımıza göre yeryüzündeki mülkün gerçek hükümdarı, her şeyi en güzel biçimde yaratan Allah'tır.

Yılardır sistem tarafından zülüm ve baskı gören Müslümanlar, bu baskı ve zulümler karşısında haklı davalarından hiçbir zaman vazgeçmeyip bu uğurda bedel ödemiş ve ödemeye de devam etmektedirler. Biz Müslümanlar hayatımızın her alanında sadece Allah'ın hükmü doğrultusunda ve Allah'ın koyduğu sınırlar çerçevesinde hareket ederek inancımızı yasaklayan hiçbir beşeri sistem ve yasayı kabul etmeyeceğiz. Tesettür emri Kadir-i Mutlak olana aittir. O nedenle hiçbir kurum ve kimse bu emri ortadan kaldırmaya güç yetiremez.

Bizler Özgür-Der Üniversite Gençliği olarak diyoruz ki;

Bu sorun bir an evvel adil bir çözüme kavuşturulmalıdır. Hükümetin sorunu üniversite yönetimlerinin iradesine terk ederek çözümsüzlüğe terk etmesini, yaşanan bu sorunların temel nedeni olarak görüyoruz. Hükümet bir an önce bu oyalamacı tavrından vazgeçmeli ve soruna acil çözüm geliştirmelidir.

Buradan, zulme ve zorbalığa karşı olan tüm mağdur kardeşlerimizle dayanışma içinde olduğumuzu haykırıyor, zalimlere ise bu eylemlerinin ve tavırlarının, hem bu dünyada hem de ahirette kendilerini sadece hüsrana uğratacağını hatırlatıyoruz. Ayrıca bu yasak ortadan kalkana kadar her platformda bunun takipçisi olacağımızı, kararlı bir şekilde yasakçı zihniyetle hesaplaşacağımızı ilan ediyor ve de tüm duyarlı öğrencileri direnişimize katılmaya çağırıyoruz.

ÖZGÜR-DER ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ

Haber: Metin Aldemir 

Önceki ve Sonraki Haberler