Ankara'da Esed Rejiminin Katliamları Lanetlendi

Ankara'da Esed Rejiminin Katliamları Lanetlendi

Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda, Katil Esed’in Şam’ın Doğu Guta banliyösüne düzenlediği ve 1500 çocuk, kadın ve erkeğin öldüğü kimyasal saldırının yıldönümünde Suriyeli Muhacirlerle birlikte bir resim sergisi ve basın açıklaması düzenledi.

Özgür-Der Ankara Şubesi tarafından yapılan çağrıyla İpekçi Parkı’nda toplanan Ankaralı Müslümanlar Suriye’de Esed diktatörlüğünün gerçekleştirdiği katliamları protesto etti. Suriyeli Muhacirlerle birlikte yapılan basın açıklamasında katliamdan görüntüleri içeren resimlerde sergilendi. Basın açıklamasında Suriyeli çocuklar da kefenler giyerek katliamı canlandırdılar. Çocukların gösterisi vatandaşlarında da ilgi gördü.

Basın açıklaması, Musab El Nime isimli Suriyeli kardeşimizin Kur’an tilavetiyle başladı. Ardından muhacirler adına Yusuf Mulla kısa bir açılış konuşması yaptı. Mulla; “Esed’in bir yıl önce Guta’da gerçekleştirdiği katliamın insanlık tarihine kara bir leke olarak geçtiğini” belirterek, “Aslında bizler her gün öldürülüyoruz. Katiller çetesi her gün Şam’da, Humus’ta, Halep’te bizleri varil bombalarıyla öldürüyor ama biz direnmeye devam edeceğiz hiçbir ölüm şekli bize davamızdan döndürmeyecek ve inşaallah biz zafere ulaşacağız.” dedi. Mulla, konuşmasını; “Bizler Türkiye’ye çok teşekkür ediyoruz. Esed evlerimizi yıktığında, bizleri yaraladığında bize kucak açtınız, bizlere yurdunuzu açtınız. Ancak son günlerde uydurma haberlerle bizlere karşı saldırılar var. Biz sadece kötü olarak anılmaktan üzülüyoruz. Ama şu anki tablo bize bir kez daha mutlu etti. Hepinize teşekkür ediyoruz. Allah hepinizden razı olsun.” ifadeleriyle sona erdirdi.

Mulla’nın ardından kısa bir konuşma yapan Özgür-Der Ankara Şube Başkanı Abdurrahman Çeliker de, hem Doğu Guta’da yapılan katliamı hem de son günlerde artarak devam eden Suriyeli Muhacirlere yapılan saldırıları kınadıklarını belirttiği konuşmasında; “Kardeşlerim muhacirlere karşı yapılan saldırılara karşı onlara sahip çıkalım, saldırılara siper olalım. Muhacirler nerelerde kalıyor, ne yiyor ne içiyor ne giyiyor tüm bunları dert edinelim ve onları sürekli ziyaret edelim. Bakın şu çocukların kimisinin annesi kimisinin babası kimisinin kardeşi katledildi. Onlara baba, anne, kardeş olalım.” İfadelerine yer verdi. Çeliker’in konuşması; “Daha dün Suriye’deki katliamla ilgili uluslar arası müdahale gündeme geldiğinde sokaklarda eylemler yapan Esed severler bugün ABD’nin Irak’ı bombalamasını alkışlıyor. Dün, “Esed katil birisidir ancak ABD ve ortakları Suriye’yi işgal etmek istiyor” şeklinde komik gerekçelerle katilleri destekleyenler bugün muhacirlere saldıranlarla kol kola Irak’ta ABD operasyonunu alkışlıyor. ” sözleriyle sona erdi.

Özgür-Der üyesi Doğan Avşar; “İnsanların uykuda olduğu saatlerde kimyasal silahlarla düzenlenen saldırıda yaklaşık 1500 kişi feci şekilde hayatını kaybetti. Küçücük çocukların atılan kimyasal bombalardan nasıl can çekiştiğine şahit oldu dünya. Bu alçak katliam Hiroşima gibi, Halepçe gibi insanlık tarihinde büyük bir kara leke olarak derin izler bırakacaktır. Bu katliam, zalimlerin, katillerin insanlığa karşı nasıl bir ruh hali içerisinde olduklarını göstermek açısından son derece önemlidir. Ancak bu katliamı yapanlar kadar katillerin yanında yer alanlar, ağızlarından köpükler saçarak can veren kundaklardaki o masum bebeklerin öldürülmesinde suçludurlar ve bu katliamın ortaklığını yapmışlardır.” sözleriyle başladığı basın açıklamasında; “Esed diktatörlüğünün katliamlarından kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli muhacirler/mülteciler bir süredir azgın güruhların saldırılarına maruz kalmaktalar. Maraş’ta, Kayseri’de, Antep’te, Hatay’da ve daha pek çok şehirde kışkırtılıp, organize edilmiş lümpen topluluklar her defasında çeşitli gerekçeler, iddialar ortaya atılarak Suriyeli kardeşlerimizin üzerine salınıyor.” sözlerine yer vererek son günlerde yaşanan saldırıları kınadıklarını ifade etti. Açıklamada Gazze direnişi sırasında şehit edilen Kassam Tugaylarının 3 komutanının şahadetlerinin de Gazze’ye özgürlük getirmesi temennisinde bulunuldu.

 “Katil Esed Suriye’den Defol”, “Kahrolsun işbirlikçi hainler”, “Yaşasın Gazze Direnişimiz”, “Muhacire Ensarız katillere düşmanız”, “Lailahaillallah ABD lanetullah.” Sloganlarının atıldığı basın açıklamasında; “Suriye, Kudüs, Mısır Direniyor Şehidler yolumuzu Aydınlatıyor., “Dün Hama Bugün Humus Katliam Sürüyor Suriye Halkı Direniyor.” Pankartları açıldı.

Basın açıklaması Musab El Nime’nin yaptırdığı duayla sona erdi.

ankara-20140822-1.jpg

ankara-20140822-2.jpg

ankara-20140822-3.jpg

ankara-20140822-4.jpg

ankara-20140822-5.jpg

ankara-20140822-6.jpg

ankara-20140822-7.jpg

ankara-20140822-8.jpg

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Baas rejimin geçen yıl 21 Ağustos gecesi Şam’a bağlı Doğu Ğuta'da kullandığı kimyasal silah sebebiyle çoğunluğu kadın ve çocuk 1.500’ye yakın Suriyeli hayatını kaybetmişti. Doğu Guta bölgesi içine giren Hammuriye, Arbin, Sepka, Keffar Batna, Muaddamiye'de, Cobar'da, Ain Tarma ve Zamalka'da çok sayıda kişinin katledilmesine yol açan kimyasal gazlı saldırının bugün birinci yıldönümü…

İnsanların uykuda olduğu saatlerde kimyasal silahlarla düzenlenen saldırıda yaklaşık 1500 kişi feci şekilde hayatını kaybetti. Küçücük çocukların atılan kimyasal bombalardan nasıl can çekiştiğine şahit oldu dünya. Çocukların son nefesine kadar kollarıyla saran annenin nasıl can çekiştiğini gördük. Nefes alma ve görme bozukluğu ile hastanelere kaldırılanların birçoğu ise Esed rejim güçlerinin hastaneleri bombalaması sonucu tedavi edilemeden veya bölgeye uygulanan ambargo yüzünden tıbbı malzeme yetersizliğine bağlı olarak can çekişerek hayatını kaybettiğine şahit olduk.

Bu alçak katliam Hiroşima gibi, Halepçe gibi insanlık tarihinde büyük bir kara leke olarak derin izler bırakacaktır. Bu katliam, zalimlerin, katillerin insanlığa karşı nasıl bir ruh hali içerisinde olduklarını göstermek açısından son derece önemlidir. Ancak bu katliamı yapanlar kadar katillerin yanında yer alanlar, ağızlarından köpükler saçarak can veren kundaklardaki o masum bebeklerin öldürülmesinde suçludurlar ve bu katliamın ortaklığını yapmışlardır.

KIRMIZIÇİZGİ ve “ESED KULLANMIŞ OLAMAZ!” SAFSATALARI

Katliamla ilgili dehşet veren görüntüler yayınlanınca aralarında kimi İslamcı yazar ve kuruluşların da olduğu birçok Baas muhibbi çevreler “Esed’in kimyasal gaz” kullanarak kendi kalesine gol atamayacağını; zira ABD başta olmak üzere Batı’nın kimyasal gaz kullanımını kırmızıçizgi olarak kabul ettiğini yazmış/açıklamışlardı. Olay netleşmesine rağmen bir açıklama yapma gereği dahi duymayan bu çevreler o zamanlar suçu muhaliflere atacak kadar da ileri gitmişlerdi. ABD ve Batı ise kırmızı çizgi çoktan aşılmasına rağmen Esed’in katliamlarını izlemeye devam etmişler ve İran’la anlaşarak sadece Esed’in elindeki kimyasal gazların imhası ile yetinmişlerdi. Batı açıkça “Katletmeye devam edebilirsin ama kimyasalla olmasın!” diyordu.

ESED REJİMİ DÜŞMANIMIZ, SURİYELİ MUHACİRLER KARDEŞİMİZDİR!

Esed diktatörlüğünün katliamlarından kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli muhacirler/mülteciler bir süredir azgın güruhların saldırılarına maruz kalmaktalar. Maraş’ta, Kayseri’de, Antep’te, Hatay’da ve daha pek çok şehirde kışkırtılıp, organize edilmiş lümpen topluluklar her defasında çeşitli gerekçeler, iddialar ortaya atılarak Suriyeli kardeşlerimizin üzerine salınıyor.

Bazen bir Suriyelinin adının karıştığı sıradan ve münferit bir adli vaka, çoğu zaman da bütünüyle yalan ve iftira dolu haberlerin çoğaltılıp, köpürtülmesi neticesinde tahrik edilen gruplar “Suriyelileri istemiyoruz!” sloganları eşliğinde muhacirlerin yaşadıkları mahallelere, evlere saldırıya geçip, çoluk çocuk demeden zavallı insanları linç etmeye kalkışıyorlar. Öncelikle bu eylemleri organize eden mahfilleri lanetliyor; bu zalimane, vahşi eylemlerin bu ülke insanının alnına vurulmuş bir kara leke olarak tarihe geçeceğini üzüntüyle hatırlatıyoruz.

MUHACİRLERİ HEDEF ALANLAR İNSANLIK DÜŞKÜNÜ SEFİL YARATIKLARDIR!

Türkiye son yıllarda Ortadoğu’da hüküm süren dikta rejimlerinin zulümlerinden kaçan mazlumlara ev sahipliği yapan bir ülke konumuna gelmiştir. Şüphesiz yakın bir tarihe kadar bu ülke insanının zulme uğramamak için kendisine sığınacak başka bir yer aradığı bir ülkeydi Türkiye. Böylesi bir mazisi olan bir ülkenin bugün mazlumların hicret ettiği, sığındığı bir konuma gelmiş olması insani değerlere sahip her vatandaş için sevinç duymayı hak eden bir gelişmedir. Ne var ki, bilhassa Kemalist resmi ideolojinin kirlettiği zihinlerle dünyaya bakmaktan kurtulamayan sağ ve sol tandanslı ırkçı-milliyetçi çevrelerin onur duymayı gerektiren bu olguya nefretle yaklaştıklarını gözlemliyoruz. Söz konusu çevrelerin insani, ahlaki, İslami değerleri hiçe sayarak son derece kaba ve zalimane bir ruh hali içinde ülkemize sığınmak zorunda kalmış mazlum insanları bir fazlalık, yük, asalak gibi gördüklerini, hatta düşman belleyen tutumlar geliştirdiklerini de ibretle izliyoruz.

MUHACİRLERİN SORUN OLMAMASI İÇİN SORUNLARININ GİDERİLMESİ ŞARTTIR!

Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Birkaç milyon insanın ekonomiden sosyal hayata kadar getireceği ilave maliyeti rahatlıkla karşılayabilecek kapasiteye sahiptir. Suriyeli muhacirlerin karşılaştıkları zorlukları gidermeye yönelik olarak kapsamlı projeler geliştirmekse öncelikle devletin görevidir. Hükümet başta Suriyeli kardeşlerimiz olmak üzere ülkemize sığınmış muhacirlerin insanca yaşayabilmeleri ve bir soruna dönüşmemeleri için gerekli yasal, mali, sosyal düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmelidir. Tam bu noktada hiç aksatılmadan ağırlık verilmesi gereken adımın Suriye halkının direnişine daha fazla destek sağlamak olduğunun bir kere daha altını çiziyoruz.

ÖZGÜR-DER ANKARA ŞUBESİ

Önceki ve Sonraki Haberler