Amasya Gazze için yürüdü

Amasya Gazze için yürüdü

Diyanet Vakfı Amasya Şubesi ile Gönüllü Kuruluşlar Birliği (GÖK-BİR) Platformunun Filistin’e özgürlük için organize ettiği "Sıra Sende Amasya” isimli yürüyüş gerçekleştirildi.

7 Ekimde Hamas'ın, İsrail’in on yıllardır gerçekleştirdiği katliamlara karşı "Aksa Tufanı" harekatına başlamasıyla Gazze'nin ağır bombardımanlara maruz bırakılması ve bu bombardımanlar da Gazze'nin neredeyse yerle bir edilmesi; çocuk, kadın, yaşlı, hastane, cami, kilise diye hedef gözetmeksizin sivilleri öldürmesine dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli illerinde olduğu gibi Amasya da duyarsız kalmadı. Gazze’de yaşanan acıları yüreklerinde hissettiklerini göstermek için yürüyüş yaparak, katil İsraili ve zulümlerini protesto ettiler.

Sultan Bayezit Camiinde kılınan öğle namazından sonra cami önünden Yavuz Selim Meydanına kadar Özgür Filistin için gerçekleştirilen yürüyüşe katılımın yoğun olduğu gözlendi.

Herkesin ailesinin tüm fertleriyle iştirak ettiği yüzlerce kişi yürüyüş esnasında tekbirlerin ve tevhidlerin dışında  "Gazze'ye Selam Direnişe Devam, Amasya’dan Gazze'ye Direnişe Bin Selam, Mescid-i Aksa Onurumuzdur, Kahrolsun İsrail, Kahrolsun Amerika, Oluk Oluk Kan Aksa Kurtulacak el-Aksa, Yaşasın Küresel İntifada, Yaşasın Ümmet Dayanışması" gibi sloganlar attı. Ellerinde Türkiye ve Filistin bayrakları taşıyan kalabalık, Mescid-İ Aksa için mücadele eden Filistinliler için dua edip İsrail’i lanetledi. Kendi elleri ile hazırladıkları pankartlarla yürüyüşe katılan çocuklar da bebek katili İsrail’i protesto ettiler.

Diyanet Vakfı Amasya Şubesi ve GÖK-BİR Platformuna bağlı sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de yer aldığı yürüyüşün sonunda Yavuz Selim Meydanı’nda toplanılarak basın açıklaması gerçekleştirildi.

FİLİSTİNE ÖZGÜRLÜK DİRENİŞLE GELECEK

Yavuz Selim Meydanındaki programın sunumunu yapan Amasya Ahimder Başkanı İbrahim Aslan, Filistinli kardeşlerimizin onurlu bir direniş sergilediğini, Filistin’e özgürlüğün direnişle geleceğini, Amasya olarak kardeşlerimize destek vermek için toplandıklarını belirtti.

Sık sık tekbirlerin ve sloganların atıldığı programda Mescid-i Aksa’yı anlatan şiirler okundu. Yapılan zulme sessiz kalmayan gençler tarafından direnişi ve zaferi hatırlatan ezgiler söylendi. Ardından Amasya’da Hafızlık yapan genç kardeşlerimiz tarafından Fetih Suresi okundu. Özgür Filistin için çocuklar gökyüzüne balon uçurdular.

GAZZE’DE YAŞANANLAR HEPİMİZE SORUMLULUK YÜKLÜYOR

Amasya İl Müftüsü Durmuş Ayvaz tarafından yapılan basın açıklaması ve duada Gazze’de şanlı bir direnişin olduğunu, geçmişte olduğu gibi bugün de mazlumların yanında olmamız gerektiğini vurgulayan Ayvaz, “Zulüm devam ettiği müddetçe, yorulmak, geri çekilmek, pes etmek söz konusu olamaz. Gücümüz yettiğince, imkanlar elverdiğince hakkı haykırmakla, zalimi lanetlemekle, elimizle, dilimizle tepkimizi ortaya koymak ancak bunlara güç yetiremediğimiz durumlarda kalbimizle küfre, şirke, zulme tavır almakla mükellefiz.” dedi.

Gazze’ye ve Gazzeli kardeşlerimize şükran duyulması gerektiğini belirten Ayvaz, Onlar maruz kaldıkları korkunç saldırılara, zulümlere, imkansızlıklara rağmen bize ve tüm dünyaya iman etmenin istikamet, gayret ve tevekkül sahibi olmayı gerektirdiğini en güzel biçimde gösterdiler. Bu sebeple yapılan soykırımı unutmamalıyız; unutma eğilimi gösterenleri uyarmalı, unutturmamak için gayret etmeliyiz. Yarınlarda Siyonist katillerin ve destekçilerinin bugün işledikleri cürümleri unutup siyasi, mali, diplomatik, akademik ilişkiler, irtibatlar kurma, geliştirme çabaları içerisine girecek olanlara karşı tavır almalıyız. ' diye konuştu.

Meydandaki program zalim Siyonist İsrail saldırılarında şehit olan kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm mazlum coğrafyalardaki Müslümanların kurtuluşu için yapılan dua ile son buldu.

img-1364.jpg

Basın Açıklaması Tam Metni:

GAZZE’Yİ GÜNDEMİMİZDEN DÜŞÜRMEMELİYİZ

Gazze’yi konuşmaya, Gazze üzerinde düşünmeye, tartışmaya devam edeceğiz inşallah. Yüz yüze olduğumuz manzara, yaşadığımız zaman dilimi, müşahede ettiklerimiz bize bir sorumluluk yüklüyor. Bu yüzden gündem tüm yakıcılığıyla devam ederken “aynı şeyleri konuşuyor, aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz” diye düşünmemeliyiz.

Gayet doğaldır, eğer aynı durumla karşılaşmışsak aynı tepkileri vermek durumundayız. Nasıl uykumuz geldiğinde uyumaktan, acıktığımızda yemek yemekten, üşüdüğümüzde giyinmekten vazgeçmiyorsak, yani aynı şeyleri tekrar etmekten sıkılmıyor, bıkmıyor bilakis bunun gereklilik olduğunu düşünüyorsak, zulüm karşısında tavır almak, zalime tepki göstermek de böyledir.

Zulüm devam ettiği müddetçe, yorulmak, geri çekilmek, pes etmek söz konusu olamaz. Gücümüz yettiğince, imkanlar elverdiğince hakkı haykırmakla, zalimi lanetlemekle, elimizle, dilimizle tepkimizi ortaya koymak ancak bunlara güç yetiremediğimiz durumlarda kalbimizle küfre, şirke, zulme tavır almakla mükellefiz.

Burada sonuç alıp alamamak belirleyici değildir. Belirleyici olan sorumluluğumuzun ifasıdır. Kaldı ki sonuçtan ne anlaşılması gerektiği de üzerinde ayrıca tartışmayı, müzakereyi gerektiren bir husustur. Müminler için sonuç Rabbimizin rızasına uygun niyet, tutum ve eylem içinde olmaktır. Çabalarımız, yönelimimiz bunu sağlıyorsa sonuç almışız demektir.  

Gazze’yi konuşmak, zulmü teşhir etmek, direnişi sahiplenmek bizim için insani bir sorumluluk, ibadi bir görevdir. Emri bil maruf ve nehyi anil münker vazifesini de içeren bu çabalarımız en temelde bir duadır, zikirdir, Rabbu’l-Alemin’e kulluğumuzun ifasıdır.

Zulmün icra edildiği ve buna karşı mücadele verilen diğer beldelerimiz gibi Gazze de bizi bir düşünme biçimine, bir tavra, bir eylemliliğe davet ediyor; hepimize bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluk bilinciyle diğer beldelerimiz, diğer yaralarımız, diğer hassasiyetlerimiz gibi Gazze’yi konuşmaya, sürekli olarak konuşmaya, sabit bir gündem olarak öne çıkartmaya, Gazze için devamlı biçimde bir şeyler yapma çabası içinde olmaya, daha doğrusu o dehşetli din gününde Rabbimiz katında kendimiz için bir mazeret teşkil edebilecek ameller biriktirmeye gayret ediyoruz. Rahman ve Rahim olan, kullarına şefkatli Allah Teala hepimizden kabul buyursun!

Gazze’ye ve Gazzeli kardeşlerimize şükran duymalıyız. Onlar maruz kaldıkları korkunç saldırılara, zulümlere, imkansızlıklara rağmen bize ve tüm dünyaya iman etmenin istikamet, gayret ve tevekkül sahibi olmayı gerektirdiğini en güzel biçimde gösterdiler. Mümin olmanın üstünlüğünü, farklılığını, lezzetini hepimize tattırdılar. Farklı inançlara ve hayat tarzlarına mensup insanların hidayet nimetiyle buluşmalarına vesile oldular.

Onların bu müstakim duruşlarıyla bizler de iftihar ettik. Tevhid akidesine sahip olmanın ayrıcalığını, mutluluğunu bizlere de hissettiren kardeşlerimizden Allah azze ve celle ebeden razı olsun.

Bu nimetin altını kalınca çizelim. Çoğu zaman bu nimetin bihakkın farkında olmadan günlerimiz, aylarımız gelip geçebiliyor. Gündelik hayatın gailesi içinde asli duruşumuzu, önceliklerimizi, öncelememiz gerekenleri ihmal edebiliyor, unutabiliyoruz. Ahiret merkezli algılamamız ve yaşamamız gereken kısa ömrümüzü sanki dünya hayatı hiç bitmeyecekmiş ve asıl hedefmiş gibi heva ve heves ürünü şeylerle doldurabiliyoruz.

Oysa Rabbu’l-Alemin “Dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu, muttakiler için asıl yurdunsa ahret yurdu olduğunu bize bildiriyor, bu hakikat üzerinde bizi kafa yormaya, ibret almaya çağırıyor.

İşte gerek Gazze’de, gerekse de Allah için bedel ödemeyi göze alan Müminlerin canlarıyla, mallarıyla, tertemiz kanlarıyla değer ve onur kattıkları diğer beldelerimizde, örneğin İdlib’de, Afganistan’da, Keşmir’de Allah için olmanın ne manaya geldiğini, Rabbu’l-Alemin’e teslimiyet ve tevekkülün neye tekabül ettiğini kardeşlerimiz samimiyetleriyle, mücadeleleriyle, fedakarlıklarıyla sarih biçimde ortaya koyuyor, bizi de buna şahit kılıyorlar. Allah Teala onları sabit kadem eylesin, bizlere de muttaki bir hayat yaşamayı nasip buyursun!

Evet, Allah için yaşamak ve Allah için can vermek Müminlerin hayatının merkezindedir, hedefindedir. Bu hedefe varmak için gerektiğinde ağır bedeller ödenmekten kaçınılmaz. Allah için olmak, sadece O’na teslim olmak ve izzetli bir hayat yaşamak zorlukları, sıkıntıları göze almayı gerektirir. İşte Suriye’de de, Gazze’de de kardeşlerimiz belki konforlu hayat özleminin bizlere unutturduğu bu gerçeği, yani hayatın imtihan olduğu hakikatini hatırlatmaktadırlar.

Şüphesiz ölümü göze almak ya da yakınlarımızın ölümüne sabretmek zordur, sarsıcıdır. Ama Rabbimiz “Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.” (Ali İmran, 3/157) buyruğuyla hayırlı olanı bize bildiriyor. Zaten Müminler için aslolan çok yaşamak, konforlu yaşamak, zevkü sefa sürmek değil, iman üzere yaşamaktır. Nitekim Resulullah (s) “Allahım bizden yaşattıklarını İslam üzere yaşat; öldürdüklerini de iman üzere öldür.” (Tırmizi, Ebu Davud) diye dua ederdi. 

Allah Teala kendi yolunda sarfedilen hiçbir fedakarlığın, ödenen hiçbir bedelin boşa gitmeyeceğini vaad ediyor. Aynı şekilde kafirlerin dünyada gezip dolaşmalarının bizi aldatmaması gerektiği hususunda da bizi uyarıyor.

Tam burada şu hususa da değinmeden geçmeyelim. Gazze’de icra edilen vahşet karşısında yaygın biçimde şöyle bir iddianın dillendirildiğine çokça şahitlik ettik. Pek çok ağızdan “Gazze’den sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünün, daha doğrusu temennisinin tekrarlandığını duyduk. Gerçekten de bu boyutta bir vahşetin asla unutulmaması gerektiği, her ne şekilde olursa olsun yaşanmamış gibi davranılmaması gerektiği açıktır, nettir.

Ama gerçekçi olmak gerekirse bu sözün, beklentinin bir temenni olarak kalacağı da muhtemeldir. Maalesef bu tür zalimlikler bir müddet sonra unutulmaya terk edilmektedir. Gazze’deki soykırımı gündemde tutabilmek, unutulmamasını sağlamak için Holokost hadisesine ilişkin küresel Siyonist sermaye çevrelerininki gibi bir gücümüz, nüfuzumuz yok ki! Maalesef bu vahşetin sıcaklığı da bir müddet sonra geçince bugünkü değerlendirmeler, tavır alışlar unutulacak, gevşeyecek.

Şu son 12 yıllık süreçte Suriye’de şahit olduğumuz korkunç manzaralar unutulmaya terk edilmedi mi? Kimyasal katliam, varil bombaları, 11 bin kişinin dehşetengiz işkence fotoğrafları, çocukların parçalanmış cesetleri, tecavüze uğrayan bacılar… hepsi ilk duyulduğunda, gündeme geldiğinde unutulmaz diyorduk, değil mi? Oysa bugün Esed katili gittiği yerlerde saygın devlet başkanı olarak ağırlanabiliyor, ne acıdır ki!

Peki bu durum bize ne söylüyor, bize nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

Biz unutmamalıyız; unutma eğilimi gösterenleri uyarmalı, unutturmamak için gayret etmeliyiz. Yarınlarda Siyonist katillerin ve destekçilerinin bugün işledikleri cürümleri unutup siyasi, mali, diplomatik, akademik ilişkiler, irtibatlar kurma, geliştirme çabaları içerisine girecek olanlara karşı tavır almalıyız.

Bu çabamızın, tutumumuzun ne kadar etkili olduğu, ne oranda başarılı neticeler verdiği sorusu bizi ilzam eden bir durum değildir. Biz bize düşeni yapmakla mükellefiz. Aynen Suriye meselesinde olduğu gibi kimin ne dediğine, kimin ne gerekçeler üreterek münkeri, zilleti, fesadı aklamaya kalkışmasına bakmaksızın, hakkı haykırmak ve zulme karşı tavır almak zorundayız.

İşte Filistinli kardeşlerimizin ilkeli ve direngen tutumu bu hususta da bize örneklik teşkil etmelidir. Onlar da birtakım menfaatler karşılığında, Mısır gibi, Suud gibi, Arafat ya da Mahmut Abbas gibi birtakım gerekçeler ileri sürüp gayrı meşruluğa meşruiyet elbisesi giydirmeye kalkışabilirlerdi. Ama böyle yapmadılar, zor olanı ama yakşanı tercih ettiler. Allah Teala da onarla izzeti bahşetti. Şüphesiz izzet Allah’ın Resulünün ve Müminlerindir, münafıklar bunu anlamasa, idrak edemeseler de!

Ya Rab Gazze’ye, Filistin’e, Bilad-ı Şam’a kurtuluş nasip eyle; Ümmeti Muhammed’e izzet ver! İçine hapsolduğumuz ulusal zindanları aşma kudretini bizlere bahşeyle, ellerimizi, gücümüzü, kalplerimizi birleştir! Sen bizim Mevlamızsın! Sendan başka güç ve kudret sahibi yoktur!

GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR BİRLİĞİ PLATFORMU

dji-0039.jpg

fullsizerender-003.jpg

fullsizerender-1.jpg

img-1525.jpg

fullsizerender-2.jpg

img-1455.jpg

img-1434.jpg

fullsizerender-3.jpg

img-1628.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler