“Sistem Değerlendirmesi ve Müslümanlar”

“Sistem Değerlendirmesi ve Müslümanlar”

Özgür-Der Batman Şubesi'nin seminerler dizisi “Mehmet ŞAT’ın sunduğu Sistem Değerlendirmesi Ve Müslümanların Durumu ” konusuyla devam etti.

Özgür-Der Batman Şubesinin düzenlediği seminerleri bu hafta Mehmet ŞAT sundu. Saat 13:30 da bayanlara, 19:00 erkeklere sunduğu "Sistem Değerlendirmesi Ve Müslümanlar" konusu bir önceki haftanın devamı olup iki ders halinde sunuldu. Yoğun katılımın olduğu sunum çok verimli geçti.

Sunumuna; Hz. Muhammed'den sonra Müslümanların devletin yönetimi belirleme konusunda çeşitli sıkıntılar yaşadığını belirtti. İslam tarihi, siyasi iktidarla ilgili Muaviye'den Vahdetin'e kadar değişmeyen, gelişmeyen, yenilenmeyen bir yönetim biçimine sahip olduğunu belirttikten sonra yönetim ile ilgili tartışmaların, ilk beş halife dönemi referans alan teokratik açılımlar olup hiçbir zaman uygulanma ve denenme imkanı bulamayan teoriler olduğu ifade edildi.

İslam tarihindeki olumsuz siyasi gelişmeler ideal ümmet ve ideal önderlik realitesini hiçbir safhada yakalayamaz duruma gelir. Öyle ki son sürece kadar Ümmetin bölünmüşlüğü, bugün ki ulus–devletlerin yarattığı bölünmüşlükle kıyaslanamaz düzeyde olduğu belirtildi.

Sunumunu devam ettiren Mehmet Şat şöyle devam etti:

Din Dışı Devletlerin Ve Fikirlerinin Ortaya Çıkması.

Din dışı devlet fikirlerinin ortaya çıkmasında

1-Milliyetçi akımlar

2-Ulus devlet düşüncesi

3-İslam öncesi kök arama çabaları, etkili olmuştur.

Kendi ulusal düşüncelerinin alt yapısını hazırlamaya çalışan uluslar İslamı inkâr etmemişlerdir ama İslamı kendilerine eklemlenmiş bir unsur olarak sundular. Onun içindir ki Şamanist Türklüğe dönüş ile ilgili çalışmalarda yapıldı.

Ümmet bütünlüğü içinde kazanılan anlam ve bağlar ulus devletle yok olunca her bir ulus devlet, kendi halkını bir arada tutabilmek, hem de diğer uluslardan farklı olduğunu ortaya koyabilmek için "Yeni bir tarih" yaratma ihtiyacını hissetti. Böylece her Müslüman ulusun ortak tarihi olan İslam Tarihi atlanarak İslam öncesi kendine özel kültüründe meşrutiyet, varlık ve birlik aranmaya başlandı. Bu bütün Müslüman olan uluslarda yaşanmıştır.

 Müslümanlarda İslami Devlet Fikri

- Cemaleddin-i Afgani'nin(1833-1897) "Dini düşüncenin İhyası ve İslam Birliği Düşüncesi"

-Çağdaş Radikal İslami Hareketlerin Etkisi

-Din Siyaset Ayrımını reddedilmesi

-İslam'ın ilk dönemlerini referans alması

-Hilafetin ilgasından Sonra Abduh ve Reşit Rıza İslam Devleti Fikrini İşlemeleri

Müslümanlarda İslami Devlet Fikrini beslemiştir.

İslam'da Devlet

Kuran da devletle ilgili özel bir tanım olmadığı gibi devlet kavramıda kullanılmamıştır. Onun yerine "hüküm" kavramı kullanılmıştır. Kuran da hüküm; adaletle hakemlik yapma, kaar verme anlamında kullanılmıştır.

Kuran devlet yerine hüküm konusunu işlemiş ve hükmün Allaha ait olduğunu belitmiştir. Adı geçen hükümlerin bir kısmının icrası otoriteye/ devlete ihtiyaç duymaktadır. Ama bu otaitenin şekline ve mahiyetine ilişkin şura ile ilgili iki ayetin dışında hiçbir işaret yoktur. Yönetim tarzlarından söz edilememesinin hikmeti, önemli olan ve onun icrasıdır. Yönetim şekli, tamamen insanlara bırakılmıştır. (Devletin şekli belirlenmemiş olsa da devleti iktiza eden hükümlerin varlığı İslam Devletinin tesisi için birinci derecedeki delilleri oluşturmaktadır.)

 İslamın siyaset teorisiyle ilgili geliştirilen tüm tezler "şura-biat ve imam / halife" eksenindedir. Bu üç kavramın çağdaş yorumu ise "meclis – seçim ve devlet başkanı" şeklinde yapılabilir.

Devletin şekli belirlenmemiş olsa da devleti iktiza eden hükümlerin varlığı İslam Devletinin tesisi için birinci derecedeki delilleri oluşturmaktadır.

Amaç-Araç İlişkisi

Muaviye bin Yezid ve Ömer bin Abdülaziz hariç Emeviler dönemi vahşet ve katliamlar dönemidir. Adil halifelerin yerini zalim yöneticiler aldı. Emevi ve Abbasi dönemindeki zulümler devletin ne kadar çabuk olumsuz yönde değişip dönüşebileceğini göstermektedir. Araç olan devletin kısa sürede amaç dışına çıktığı, dinin hizmetinde olaması gereken aracın dini kendi hizmetine sokmaya çalıştığı ve bu sürecin de bin yılı aştığı tarihi bir gerçektir.

Devletsiz İslam – İslamsız Devlet

-Devletsiz Bir İslam Ve Müslüman Tasavvur Edilebilir mi?

-Din Devlet Gibi Bir Araca Sahip Olmadan Varlığını Sürdürebilir mi?

-Kur'an'ın Muhtevası Nasıl?

Muhatap Bireydir/Topluluktur

-Kur'anda Felaha (Kurtuluş) götüren amellerin Çoğu Bireyseldir.

-Kulluk Devletin Varlığına bağlı Değildir.

-Devletin Varlığı Kulluk İmkânlarını Artırır.

Devlet

-Modern TC nin kuruluş felsefesi İttihat ve terakki Zihniyetidir.

-Batı Yanlısı, Din Karşıtı ve Laiktir.

-Sırat-ı Mustakime Oturmuş Saptırmaktadır.

-Bu özelliği ile İslami Istılahtaki ismi TAĞUT'ur.

-Tağut'un inkar ve reddi gerekmektedir.

Laiklik

Kaynağını Hıristyanlık uygulamalarından alır

3 Çeşit laiklik uygulamasından söz edilebilir.

1-Katolik Tutum: Tanrının Sezar'a, yani kilisenin devlete üstün olduğu uygulama "Teokrasi"

2-Ortodoks uygulama: Sezar'ın Tanrıya, dolayısıyla devletin kiliseye üstün olduğu uygulama. "Bizantizm"

3-Protestan uygulama: Tanrı ile Sezar'ın, kilise ile devletin alanlarının ayrıldığı düzen "Laiklik"

Sistemin Genel Karakteristiği:

1- Zalim ve baskıcıdır.

2-Kurucu kadrodan beri Askeri vesayet özelliğini sürdürmektedir.

3-Yüksek bürokratik oligarşi ve daha derinlerdeki yapılanmalar (Ergenekon, Encümen-i daniş, TiT, Jitem Vs) Sistemin çekirdeğini oluşturur.

4-Kendine bağlı bir sermaye ve Burjuva sınıfı teşekkül etmiştir.

5-Müslüman ve Kürtlere karşı sürekli bir mücadele/savaş halindedir.

Sistem İle İlişkilerimiz

1-Sistem ayrı hükümet ayrıdır.

2-Müslümanların ortaya koyacağı bütün çabalar sistemden Bağımsız ve Muhalif olmalı

3-Sistem içi araçları kullanmak, sisteme tabi olmak anlamına gelmemeli. Sistemle ilişkileri İstişari zeminde belirli ilke ve Prensipler ile belirlemeliyiz.

4-Sistemin Kurum ve kuruluşlarında görev almak.

5-Temel amaç; Sistemi Islah değil İslami amacımıza Uygun olarak değiştirmek/dönüştürmek olmalıdır.

Sistem İle İlişkilerimiz Akidevi Midir?

 Sistem ile ilişkilerde ortaya konacak tavrın belirlenmesi hususu İçtihadi bir alana tekabul eder.Akidevi değildir. Çünkü;

Akidenin sınırlarını kur'an belirler. Akide bize göre ayrı başkasına göre farklı olmamalı. Kafamıza göre akidevi sınırlar belirleme yetkimiz yoktur.

Hareket Fıkhı ve metodu zamanın şartlarına ve durumuna göre belirlenecek yorumlardır. Akideleştirmek tamamen yorumdur.

Siyasi Partiler Ve İlişkilerimiz

Siyasi parti ve İslami mücadele farklı alanlara ve özelliklere tekabul eder…

1-Siyasi Partilere oy vermenin Akidevi bir sorun olarak algılanması yanlıştır.

2-Mevcut siyasi partilerin genel realiteleri dünyevi çıkar ve hesap üzere olduğundan ilişkilerimizde temkinlilik tarzını gerekli kılmaktadır.

3-İslami çaba reel siyasete kesinlikle bulaşmamalı.

4-Siyasi ve politik çevrelerle olan yerel ilişkilerde, İslami kimliği rencide edici tavırlardan kaçınılmalı, fakat insani ilişkiler zemininde olması gereken makul ve medeni ilişkiler de çiğnenmemelidir.

5-Yerel seçimler (Belediye, Odalar, Sendikalar vb) Parlamenter sistem seçimlerinden farklı değerlendirilebilmelidir.

6-Mevcut siyasi ve politik partilerden herhangi birisine mensubiyet içinde olduğumuz algısına yol açmak büyük bir yanlışlıktır

7-Partilerle ilişkiler bireysel maslahata dayanmamalı, Hayır üzere olan toplumsal projeler, imar ve ıslaha yönelik öneri ve tekliflerin sunulması, paylaşılması sisteme muhalif kimliğimize halel getirmemesi şartıyla uygun görülebilir.

8-Başta siyasi partiler ve sermaye çevreleri olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarla, Allah'a hesabını veremeyeceğimiz bir ilişki tarzından beri olmalıdır.

9-Mevcut AK parti iktidarına karşı tavrımız "yapamadıklarını eleştirmek, yapmayı ertelediklerini hatırlatmak," şeklinde olmalıdır.

10-İlkesel hassasiyetlerimiz mübarek mesajımızı bloke etmeyecek bir mahiyette olmalı ve toplumsal teveccüh açısından takdir edici bir algıya dönüşmesi hedeflenmelidir.

İslami Mücadelede Metod( Mücadele Yöntemi)-Hedef

-18. asrın sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen İslami hareketlerin hiçbirisi belirlediği hedefe ulaşamadı.

-Yanlış olan"Metod" muydu? Niçin? Metod akidevi mi? Sabit mi?

-Tartışmamız gereken "Metod "mu? Yoksa "Hedef" mi?

Farklı metodlar izleseler bile bütün İslami hareketlerin müşterek noktası:

1-Tümü de siyasal iktidara taliptir.

2-Tümü de hedefe ulaşmada başarısız olmuştur.

-ortak başarısızlığın sebebi; Ortak Amaca ulaşmayı engelleyen zorluklar

Dolayısıyla yöntemden ziyade Ortak hedefler tartışılmalı ve yeni HEDEF ler belirlenmeli

Ortak başarısızlığın bazı Gerekçeleri

1-Batı ülkeleri ile çeşitli ortaklıklar kurmuş olan islam ülkelerinin öngörülen iktidara karşı çıkmaları

2-Yeni bir Toplum Projesi sunmada ciddi yetersizlikler

3-Toplumsal değişim veya devrime öncülük etmede ortaya çıkan Önderlik Sorunu

Ne Yapmalı

-Tevhidi olmalı

-İktidar değil kulluk hedeflenmeli

-Şeffaf olmalı (ama kendimize ait bir mahremiyet alanının da bulunması)

-İlkeli olmalı

 

M. Şirin ORUÇ

Haksözhaber/Batman

Önceki ve Sonraki Haberler