“Kemalizm siyasal bir dindir”

“Kemalizm siyasal bir dindir”

Bursa Özgür-Der’de bir konferans veren Kenan Alpay, “Ulu Önder ve Atatürk olarak kutsanan Mustafa Kemal gibi Ebedi Şef Atatürk heykellerini de aziz ve mübarek kılan siyasal bir dindir Kemalizm.” dedi.

Özgür-Der Bursa şubesinin alternatif eğitim seminerlerinde bu ay "Muhafazakar Demokrasi ve Kemalizm Sarkacında Söylem ve Sembollerin Başkalaşması" konusu işlendi. Kenan Alpay’ın sunumunu yaptığı program Ördekli Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Kenan Alpay’ın konuşmasından öne çıkan bazı vurgular şöyle:

İnsanoğlu siyasal, dini, ideolojik anlamda düşüncelerini siyasal semboller ve kavramlar üzerinden ifade eder. İslam açısından da semboller ve kavramlar önemlidir. Biz Esma'ül Hüsna yani Allah Teala'nın güzel isimlerinden bahsediyoruz. Onun Rahman, Rahim, Hakim, Cebbar olması ve diğer isim ve sıfatlarını bilmek ve doğru şekilde ona kulluk etmek mümin olmanın en önemli özelliklerindendir. Bu hususlar İslam’ın temel konularıdır. Ne yazık ki insan unutan varlık olduğu için Allah Teala’nın ve şeytanın isim ve sıfatlarını da unutuyor. Bununla beraber, unutan varlık insan kelime ve kavramlarını anlamakta acze düşüyor. Buna Kemalizm en güzel örnektir.

“Madem aşamıyoruz o halde kendimize uygun bir modele dönüştürelim ve bu modeli kullanalım” gibi bir pragmatizm Ulu Önder Atatürk kültünü güçlendirmekten, vesayetin kaynağı Kemalizm’i birincil meşruiyet kaynağı haline getirmekten ve İslam dahil bütün değerleri ona bağımlı hale sokup çürütmekten başkaca bir sonuç vermiyor. Siyaseti ve toplumun özellikle 15 Temmuz sonrasında bizzat kurucusu ve temsilcilerine dahi fayda vermemiş Kemalizm’e sevgi ve sadakat bildiren ve açıkça öğrenilmiş çaresizliğe işaret eden acayip bir istikamete yönelmesini etraflıca tartışmak gerekiyor.

Heykelperest Aydınlanma, törenperest İlerleme!

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye malum “Samsun’daki Atatürk anıtını hedef alan ''urganlı saldırı”yla derinden (!) sarsılmıştı. Atatürk Anıtı’na yapılan saygısızlık(!) karşısında infiale kapılan Kemalist çevreler gece meşaleler yakıp nöbet tutarak insan çemberi oluşturdular ve milli kenetlenmenin adresini bir kez daha teyid ettiler. Heykele karşı yapılan hain(!) eylemi kınamak için sıraya giren siyaseti sanat, spor ve magazin dünyasının meşhurları “Atatürk hepimizin ortak değeridir” açıklamaları da yapmışlardı. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”le başlayan “Sonsuza dek izindeyiz Ata’m”la devam eden ve “Ona uzattığınız her el, bizi birbirimize daha çok kenetleyecektir!”le biten beyanlar büyük bir coşkuyla birbirini izlemişti. Meşalelerle anıt önünde ve etrafında el ele tutuşup eylemi büyüleyici karelerle ölümsüzleştiren vatandaşlara İlkadım ve Atakum belediyeleri tarafından çay ve Regaib Kandili dolayısıyla kandil simidi bile ikram edilmişti.

Neyse ki; “Atatürk’ün aziz hatırasına saygısızlık” karşısında provokasyona gelmeyeceklerini ilan eden tecrübeli siyasetçiler, kanaat önderi ve akademisyenler iyice kabaran öfkeyi, yükselen tansiyonu birkaç gün içinde düşürdüler. Fakat İzmir Suikastı girişimi ve Menemen Hadisesi’nden bugüne, bütün Kemalistler severler böyle tertipleri. Urgan bağlayıp heykeli yıkacak iki sabıkalının sicillerindeki suç türleri ve birinin ileri düzeyde alkollü oluşu hiç hoşlarına gitmedi elbette.

Heykellere Keramet Yüklemek, Törenleri Salih Amel Saymak

Şimdi mübarek ve mukaddes Atatürk heykellerinin(!) ne büyük kerametlerle yüklü olduğu, bağımsızlığın teminatı, aydınlanma ve ilerlemenin lokomotifi, bilimsel ve sanatsal perspektifin eşsiz kaynağı olduğu yönünde uydurdukları efsanelere yenilerini ekliyorlar tabii ki.

1926’da Sarayburnu’na dikilen ilk örneğinden itibaren Atatürk anıt heykelleri yoksullukla kavrulan, en temel sağlık ve ulaşım imkânlarından mahrum bırakılan, siyasal tercih ve talepleri bastırılan bir halkın üzerindeki Tek Adam ve Tek Parti despotizmini sembolize eder. Ulu Önder kültünü dayatan Atatürk heykelleri geçmişten bugüne bürokratik oligarşinin hegemonyasını simgelemektedir. Unutulmasın ki Ulu Önder ve Atatürk olarak kutsanan Mustafa Kemal gibi Ebedi Şef Atatürk heykellerini de aziz ve mübarek kılan siyasal bir dindir Kemalizm.

Atatürk’ün eşsizliği ve biricikliği, kurtarıcı ve kurucu kahramanlığının hakkının asla ödenemeyeceği üzerine atılan ateşli ama mantıksız nutukların, şirke varan tazimlerin geçmişten günümüze misali çok. Fakat biz dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın “Atatürk, seni sevmek milli bir ibadettir” saçmalığından her konunun uzmanı Kemalist hukuk Profesörü Ersan Şen’in “Atatürk’ün adını ağzına alırken salavatla alacaksın” fanatizmi ve sapkınlığına değinelim kifayet eder herhalde.

 Peki, dindarlar-muhafazakârlar bütün bunlar tartışılıp dururken, kafalar karışıp ülke ve toplum despotik ve provokatif bir iklime sürüklenirken nasıl bir söylem ve eylem üretiyorlar? Allah’ın ayetlerini, Resul’ün sünnetini, sahabe ve tabiinin mücadelesini hatırlatıp bir dizi nasihatte bulunacak; Hududullah’ı hatırlatacak, iman ve şirk sınırlarını tekrar tekrar vurgulayacak ilim ve fazilet ehli, dava ve davet sahibi muttakiler neler söylüyor? İlahiyatçılar, tarihçiler, hukukçular, siyaset bilimciler, akademisyenler İslami ilke ve hareket hattının bulandırılmaması, berrak ve müşfik örnek bir İslami cemaatin güçlendirilmesi için hayata taşınabilir hangi önermeler üzerinde çalışıyorlar? Kemalizm'in temsil ettiği seküler-ulusal kimliğin İslam’ı kamusal hayattan silip atma yönündeki asırlık eylem planları, kurgu ve projeleri bitmiş tükenmiş sanıyorlar herhalde. İslam’ı kamusal alandan silip atmak üzere konuşlanmış Kemalizm'in temel öğretileri, kurmay kadroları, sembol ve teamülleri hakkında esaslı bir donanım ve duruş sahibi olmayınca konjonktürel hesaplar her türlü savrulmanın önünü kolayca açıyor.

Basit ama üzücü ve utandırıcı bir örnekle ne demek istediğimizi izah edip noktalayalım: AK Parti milletvekili bir hanım Samsun’da Atatürk heykeline yapılan eylemi kınadıktan sonra şöyle söylüyor: “Yapılan bu eylem benim kalbimi acıtan bir konudur. Bugün keşke biz de gitseydik. Biz de ‘buradayız’ deseydik. Bunu önemsiyorum. Atatürk bu ülkenin bir değeridir. Hiç kimsenin ona söz söylemesini istemeyiz.” Provokasyon olduğunu düşünüyorsanız kınarsınız, soruşturma talep edersiniz de şu “ortak değer” ve “kimsenin söz söylemesini istemeyiz” vurgularıyla güçlendirdiğiniz “keşke biz de gitseydik” yazıklanmaları da nereden çıktı? Meksika’da bile bulup saygı duruşunda bulunduğunuz anıt heykeller etrafında oluşturulan kutsiyet halesini, dokunulmazlık zırhını, o semboller etrafında işleyen asırlık haksızlıkları ortadan kaldırma görevini kime devrediyorsunuz acaba? Kemalizm her renge, kılığa, mekâna kendini uyarlıyor da Allah’a ve ahiret gününe iman eden mü’minler için bu yol hiç ama hiç tavsiye edilmiyor, bildiğimiz kadarıyla.

*

Arkasından güncel bir konu olarak Rusya'nın Ukrayna işgaline değinen Alpay; Özetle dün Kırım'ı, Çeçenistan başta olmak üzere Kafkasya'yı, bugün ise Suriye işgalini gerçekleştiren Emperyalist Rusya lideri Putin’in açıkça beyan ettiği gibi, Çarlık Rusya'sının sınırlarına ulaşma hedefi, Ukrayna halkının katliama tutulmasıyla beraber devam ediyor.

Göz önünde işlenen işgal, vahşet ve hukuksuzluğa rağmen başta Perinçek avenesi olmak üzere, bir takım sol Kemalist çevrelerin, Rusya’yı aklamak için Emperyalist olanın sadece ABD ve NATO'ymuş gibi yaygara yapanlara dikkat edilmesi gerektiğini aktaran konuşmacı, biz müslümanlara düşen sorumluluğun, zulüm kimden gelirse gelsin karşı, mazlum kim olursa olsun yanında olunması gerektiğini vurgulayarak ve sorulan soruları cevaplayarak konuşmasını bitirdi.

photo-2022-02-28-13-06-29.jpg

photo-2022-02-28-13-12-34.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler