Çorum'da eğitim çalışmaları sürüyor...

Çorum'da eğitim çalışmaları sürüyor...

Özgür-Der Çorum Şubesi, "Vahyin Tahrifi ve Hz. İsa" ve "Tüketim Kültürü ve Müslümanlar" konulu iki seminerle alternatif eğitim çalışmalarına devam etti.

Özgür-Der Alternatif Eğitim Seminerlerinde bu haftaki ilk konu 'Vahyin Tahrifi ve İsa (as) Örneği' oldu. Mürşide Gökgöz tarafından sunulan seminerde İslam dünyasının vahyin tahrifine nasıl maruz kaldığı örneklerle anlatıldı. Geleneksel tahrif ve modern tahrif olmak üzere iki kısımdan oluşan vahiy tahrifini sunan Gökgöz, devamında şunları belirtti: "Geleneksel tahrif olarak tanımlanabilecek alt başlıklardan bir tanesi Atomik Tefsir yöntemidir. Bu tefsir metodunda ayetler parça parça ele alınıp yorumlanmaktadır. Bu yöntemle ilgili ilk akla gelecek örneklerden birisi şefaat konusu ile ilgili ayetlerdir. 'Şefaat'e izin verileceği' iddia edilen ayetler ile, ilahi adaleti göz önünde tutulması ve Kuran bütünlüğü içerisinde değerlendirilmesi gereken 'Ahirette şefaatin kesinlikle olmayacağı' şeklindeki ayetler arasında her hangi bir irtibat kurma gereği hissetmemektedir.Bu da gerçeğin sadece bir boyutunu, diğer boyutlarını hiçe sayarak ön plana çıkaracaktır. İsrailiyat Etkisi İle Gerçekleşen Tahrif: İsrailiyatın ıstılahı manası; kelime olarak tefsire girmiş Yahudi kültürünü ifade ediyorsa da İslam'a ve özellikle tefsire girmiş olan Yahudi, Hıristiyan ve diğer dinlere ait kültür kalıntıları ile,  dinin gerek lehine ve gerekse aleyhine uydurulup Hz. Peygambere ve O'nun ashabına atfedilen her türlü haber İsrailiyat'tır. Bugün İslam dünyasında pek çok Müslüman'ın ortak hafızasında yaşayan hurafelerin kaynağında da çoğu kez İsrailiyat vardır. İsrailiyat sadece Kur'an tefsirlerini etkilememiş, birbiri ile doğal bir etkileşim halinde olan hadis edebiyatını, tarih ,siyer gibi İslami ilimleri de  etkilemiştir.

Geleneksel  tahriflere ilaveten Batıni Tefsir Yöntemi ile ilgili olarak; Batıni Tefsir yöntemini benimseyenler, iç manaya yönelme iddiası ile ya da derinleşme adına Kuran'ın bilinen ve Resul tarafından anlaşılan, uygulanan ve sahih bir şekilde intikal eden anlamını  yeterli görmeyip ilahi mesaja kendi hevalarından anlamlar yüklemişlerdir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Fatır Suresinin 15.ayetinin bu usulle nasıl yorumlandığına bakalım. Söz konusu ayet mealen; "Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Ama O, hiç bir şeye muhtaç değildir; ve hamd/bütün övgüler O'na mahsustur."

Batıni Tefsir Yönteminin simge ismi Muhyiddin İbn-i Arabî ayeti şöyle yorumlar; "Varlığımız açısından biz O'na muhtaç, nefsinde zuhuru için O bize muhtaçtır… O, bana hamd eder, ben O'na hamd ederim; O bana ibadet eder, ben O'na ibadet ederim."(Fususil Hikem,83)

Modernizm gelişimiyle birlikte Müslümanlara yönelik şu eleştiriyi geliştirmiştir; "Kuranda yer alan bilgilerle modern bilimin nesnel verileri çelişmektedir. Bu eleştiriye cevap verebilmek adına Kuran modern bir  tahrifat sürecine girmeye başlamış ve modernizmin büyümesine paralel olarak tahrifatta aynı oranda büyümüştür.Konuyu  iki temel başlık altında değerlendirebiliriz.1)Tarihselcilik: Tarihselciliğin değerlerine göre; tüm zamanlar ve mekânlar için geçerli bir hakikat , doğru yoktur. Çünkü bu yönteme göre, herhangi bir şeyin gerçek mahiyetini tespit etmenin yolu, onun tarihsel gelişimi içerisinde oynadığı rolü ve aldığı yeri tespit etmekle mümkündür. Yorumsal tarihselcilik yapanların ilahi mesajı "Kuran'ın iniş döneminin şartları ile kayıtladıkları için" yine vahyin geçerliliğinin Hz. Muhammed'in hayatı ile sınırlı olduğunu söyleyen Oryantalistlerden farkları kalmamaktadırlar. 2) Tarih Üstücülük/Evrenselcilik: Kuran'ın ilk muhataplarıyla ilgisini, ilk müminlerin örfi arka planını göz ardı eden, Resul'ün örnek uygulamalarını yok sayan, hatta Kuran'ın gramer yapısını bozarak yorumun merkezine kendini koyan mealci bir 'çağdaş tefsir usul deneyimi'dir.Bu çağdaş tefsir usulü deneyiminin ya da ekolünün önde gelenleri tarafından 'evrensel yorum' dillendirilmekte ve evrenselcilik iddiasındadırlar. Ancak bu evrenselcilik iddiası doğru değildir. Çünkü Kuran hem lâfzen ve hem de manen Allah'a aittir.Kuran'ın evrenselliği bütün zamanlarda ve mekânlarda Kuran'ın geçerli olduğu anlamında kullanılmalıdır.Bu yorumlamaları nasıl yaptıklarını örneklendirirsek; Türkiye'deki en popüler isim Yaşar Nuri Öztürk'tür.  'Kuran Merkezli İslam' projesinin mimarlarından olan Y.N.Öztürk hem bütün dünyevi eğilimleri kucaklamakta hem de Muhyiddin İbn-i Arabî, Hallacı Mansur gibi seminerimizin başlangıcında da belirttiğimiz Batıni Tefsir usulcülerinin   felsefelerini yeniden hayata geçirmeye çalışmaktadır. Y.N.Ö bu isimlerle birlikte mealciliğin en uç öncüsü Edip Yüksel'den de kopya çekercesine   yararlanmaktadır. Günümüzde tarih üstücülerin yaptığı tahrifatı geçmişte farklı bir tefsir yöntemi kullanarak Bilimsel Tefsirciler yapmışlardır.Bilimsel Tefsir Yöntemi Kuran'ı sanki bir coğrafi, fenni, biyolojik, fiziksel, matematiksel keşifler kitabı gibi algılamak için yoğun çaba sarf eder.

 

İkinci konuşmacı Ömer İslam ise 'Tüketim Kültürü ve Müslümanlar' konulu seminerini sundu.Ömer İslam sunumunda "Modern yaşam tarzı dünyayı dolayısıyla bizleri öyle kuşatmış ki, hayatımız doyumsuz bir kazanma ve tüketme çabası ile geçip gidiyor. İnsanlar  eğer başarılı, gelişmiş, uygar olmak istiyorlarsa böyle yaşamaları gerektiğine  inandırılmış durumda. Batılı hayat tarzı, tüm insanları kendi gibi düşünmeye, kendi gibi hissetmeye, inanmaya ve kendi gibi yaşamaya zorluyor.

Bunu 500 yıl önce işgal ederek, sömürerek ve katlederek başlattı. Sonra öyle bir sistem kurdu ki,  insanlığın ulaşmış olduğu en ideal yaşam tarzının bu olduğu yalanına tüm dünyayı inandırdı. Harcamak, bitirmek anlamında  olan tüketim, bir dünya görüşü haline getirildiğinde karşısına ne çıkarsa tüketen, yok eden, bozan, zulmeden  bir insan tipi oluşturdu.Karşısında ne varsa sorumsuzca ve iştahla tüketen bir insan. Bilgi, insan, değerler, yaşam, nimetler, dostlar, doğa.. vb herşey kişisel çıkarlar ve anlık zevkler için harcanır hale geldi maalesef.  1500'lerde Batı Avrupa özelde İspanyollar ve Portekizliler, sonra İngilizler, keşfederek istila ettikleri bütün Amerika kıtasındaki kıymetli madenleri  köle yaptıkları yerlileri çalıştırarak Avrupaya taşıdılar. Avrupalılar, kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayan  kuzey, orta ve güney amerika halklarını  sistematik şekilde katlettiler.Sadece İspanyollar tarafından işletilen Bolivya'daki gümüş madenlerinde 1650 yılına kadar geçen dönemde yaklaşık 8 milyon yerli öldürüldü. Meksika'daki 'yerli halkın' nüfusu yüzde 90 oranında azalarak 25 milyondan 1.5 milyona düştü, aynı şekilde Peru'daki yerli nüfusu da yüzde 95 oranında azalarak yok olmanın sınırına yaklaştı.

İşte bu aşamada 'Atlantik üçgeni' denilen ticari ağ oluştu. Avrupa'da üretilen sanayi malları  gemilere yüklenip Afrika'ya, Afrikalı köleler Amerika'ya, Amerika'nın madenleri ve şekeri de Avrupa'ya taşınıyordu.1700'ler İngiliz, Fransız ve Hollandalıların dünyanın geri kalanındaki bir çok bölgeyi sömürgeleştirdikleri bir yüzyıl olmuştu.

1700'ler, batı Avrupa'da özellikle de İngiltere'de pazar için üretim yapan ve ücretli işçi kullanan küçük boyutlu kapitalist işletmelerin sahneye çıktığı yüzyıldı. Devlet destekli teknik gelişme hızlanmıştı. Bu yüzyıl, ticari ve askeri girişimleri destekleyen ve onlarla bağlantılı olarak gelişen "bilimsel devrimler" çağıydı. Yine 1800'lü yıllarda İngiltere, etkinlik alanını genişletti ve en önemlisi Hindistan'a yerleşerek büyük bir 'hazineye' kavuştu. Zengin Hindistan'ın içi boşaltıldıkça İngiliz imparatorluğu da şişiyordu.Büyük kapitalist işletmeler, sömürgelerden ucuz hammadde sağlıyor, üretim yapıyor ve dünyanın her yerine ihraç ediyordu.Fakat İngiltere yalnız değildi. Fransa , Almanya,ve Abd'de hızla gelişiyordu ve pazar kavgası kızışıyordu.1800'lerde, sömürgeci emperyalist ülkelerin doğrudan veya 'yarı-sömürgesi' olmayan bir dünya ülkesi hemen hemen kalmadı. İngilizler Güney Asya'ya (Filipinler,Y.Zelanda, Avustralya) Fransızlar Hindi Çini'ne, Hollandalılar Doğu Hint adalarına , Rusya kuzeyde Sibirya, doğuda orta Asya'ya doğru yayılmasını sürdürdü. Afrika (Osmanlı imparatorluğunun biçimsel hakimiyeti altındaki sınırlı bölgeler dışında) Fransızlar, İngilizler ve Belçikalılar tarafından paylaşıldı. orta ve Güney Amerika önce İngilizlerin, arkasından da ABD'nin sömürgesi durumuna geldi. Osmanlı toprakları da emperyalist batı'nın bir yarı-sömürgesi haline geldi.

Alışverişine bir anlam, ahlak ve sorumluluk bilinci yükleyen kişi, kendisine sunulan ürünü dikkatlice inceleyecek ve kandırmacalara boyun eğmeyecektir. Alışverişini bilinçli tercihlere dayandıracaktır. Bugün üretilen gerek gıda maddelerindeki gerekse diğer ürünlerdeki kullanılan malzemelerin insan sağlığına etkilerini inceleyen araştırmalar giderek yaygınlaşmaktadır. Bunlar, takip edilerek alışverişlerimizde daha bilinçli davranılabilir. Bizler Müslüman olarak, dünyanın geçici ama aynı zamanda önemli olduğunun bilincinde olmalıyız. Unutmamalıyız ki, ebedi olan ahiret yurdunda ki durumumuzu bu dünyadaki tercihlerimiz belirleyecektir.

Bu dünyada, Rabbimizin bizden istediği yaşam tarzını anlattığı Kuran'ı okuyup  anlamaya çalışır, hayatımızı onunla tanzim edersek, insanlarla bunu paylaşırsak ve Rabbimizin imtihanı olarak karşımıza çıkardığı sorunlara sabredersek, O'nu razı ederek ahirette kurtuluşa erenlerden oluruz inşallah."

Önceki ve Sonraki Haberler