“Bosna ve Aliya İzzetbegoviç Tecrübemiz”

“Bosna ve Aliya İzzetbegoviç Tecrübemiz”

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin "Dünyada İslami Hareket Tecrübeleri"ni konu edindiği seminerler dizisinde bu hafta “Bosna ve Aliya İzzetbegoviç Tecrübemiz” tartışıldı.

Özgür-Der Selahaddin Eyyubî Konferans Salonunda onuncusu gerçekleştirilen seminerde, Masum Yokuş, "Bosna ve Aliya İzzetbegoviç Tecrübemiz" hakkında tebliğ sunarken, Murat Koç ise sunumu müzakere etti.

Seminerde genel olarak, siyasi, dini ve coğrafi olarak Bosna'nın tarihi, Bosna'daki İslami hareketin ortaya çıkış, teşkilatlanma, fikri yapısı ve gelişimi hakkında bilgi verildi.

Medeniyetler Arası Çatışmaların Merkezinde Var Olma Mücadelesi

Bosna'da Müslümanların ya "tanımsız" ya "Sırp" ya da "Hırvat" olarak kendilerini tanımlamak zorunda bırakıldıklarını kaydeden Masum Yokuş, bu durumun 1971'deki "sayım formu"nda yer alan "ulus anlamında Müslüman" ibaresine kadar sürdüğünü söyledi. 

Söz konusu ibarenin kabulünün ardından Bosna siyasi tarihinde meydana gelen gelişmeler hakkında bilgi veren Yokuş şöyle konuştu:

1991'de Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan etti. 1992'de Bosna Hersek Avrupa Topluluğu tarafından bağımsız bir devlet olarak tanındı. Sırp lider Miloseviç, Yugoslavya'nın federal yapısını değiştirirlerse Hırvatistan ve Bosna topraklarını ilhak edeceklerini söylemişti. 1993'te başlayan savaş 95'e kadar sürdü. 21 Kasım 1995'te savaş sonlandırıldı.14 Aralık 1995'te Paris'te Dayton Barış antlaşması imzalandı.

Bosna tarihinin en önemli özelliğinin, uluslar ve medeniyetler arası çatışmaların merkezinde var olma mücadelesi vermek olarak özetleyen Yokuş, bu durumun, Müslüman Boşnakların uğradıkları kıyımların yüksek olmasına yol açtığını belirtti.  

"Genç Müslümanlar Teşkilatı"

1939 yılında kurulan "Genç Müslümanlar Teşkilatı"nın Boşnak Müslümanlarının var olma mücadelesinde çok kilit bir rol oynadıklarının altını çizen Yokuş, İslami ölçüleri benimseyen genç bireylerin manevi, ahlaki ve kültürel talepleri sonucu ortaya çıkan teşkilat hakkında bilgi verdi.

Mustafa Busuladziç'in "İslam toplumlarının geleceği, İslam'a ve onun yüce değerlerine yönelmekle aydınlanacaktır" ifadesinin "Genç Müslümanlar Teşkilatı"nın temel fikri yapısını oluşturduğunu ifade eden Yokuş, "teşkilatı dışarıdan aktarılan çeşitli ideolojilerin dışında görmekteyiz. Hiçbir totaliter ideoloji ve fikirlere sıcak bakmadığı gibi modernist ve gelenekçi görüşlere de sıcak bakmamaktadır." Dedi.

Yokuş, Saray Bosna Erkek Lisesi öğrencilerinin öncülüğünde kurulan Genç Müslümanlar Teşkilatı'nda ilk etapta konuşulan konuları ise, İslam, İslam'ın modern dünyadaki rolü, İslam ülkeleri arasındaki ilişkiler, Hıristiyanlığın İslam'a bakışı, Müslümanların yaşadıkları zor şartlar ve gelecekleri ve teşkilatlanmanın imkânları şeklinde özetledi.

"Genç Müslümanlar Derneği 39"

Teşkilatın ilk resmi kuruluşunun "Genç Müslümanlar Derneği 39" olduğunu söyleyen Yokuş,  Aliya İzzet Begoviç'inde bulunduğu bir grup Müslüman tarafından kurulan derneğin günümüzde de devam eden faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

Yokuş bu faaliyetleri, "dernek, günümüzde de çoğunlukla gençlerin öncülüğünde faaliyetlerine devam etmektedir. Düzenli olarak platformlar oluşturulmakta, gençlik sohbetlerine, kitap tanıtımlarına, insani yardım kampanyalarına katkı sağlamaktadır. Benzer eğilimleri olan diğer derneklerle işbirliğine gidilmekte, finans sorunlarına rağmen başarılı faaliyetlere imza atılmaktadır."şeklinde özetledi.

Cesur ve İsyankâr Ruhlu Olun

Sözlerini Bosna'daki İslami hareket tecrübemizde önemli bir yeri olan Aliya İzzetbegoviç ve onun düşünceleri özerinde yoğunlaşarak sürdüren Yokuş, Aliya'nın gençlerin eğitimiyle ilgili yaklaşımları özerinde durarak şunları kaydetti:

Gençlerde bulunan gücü öldürmemek ve onları uyuşukluğa sevk etmemek gerekir.  Müslüman uyuşuk ve pısırık olmaz; ölü birini İslam'a 'çevirmenin' imkanı yoktur. Gençlere tevazudan çok şeref ve haysiyet kazandırılmalıdır. Merhametten çok, adalet hakkında konuşsunlar. Kendi yolunda gidecek ve bunun için kimseden izin istemeyecek bir nesil yetiştir. İslam'ın ilerlemesini, sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankâr ruhlu kimseler gerçekleştirebilir."  

Konuşmasının sorunda Aliya'ya "bilge kral" denmesini de eleştiren Yokuş, hayatını büyük oranda krallıkla mücadeleyle geçiren bir insana bu şekilde hitap etmenin doğru olmadığını söyledi.

Aliya, Düşünce Olarak Batılı Duygu Olarak Doğuludur

Yokuş'un ardından müzakereci olarak sözü Murat Koç aldı. Konuşmasında daha çok Aliya'nın temel ilkeleri, okuma serüveni ve eserleri özerinde duran Koç, Aliya'yı, "Aliya, Antik Yunan felsefesinden, Ortaçağ Hristiyan ve İslam düşüncelerine, Aydınlanma Felsefesinden on dokuzuncu ve yirminci asrın etkili felsefelerine kadar düşünce tarihinin bütününü okumuş bir entelektüeldir."şeklinde tanımladı.

Entelektüel kişiliğinin temeline adalet fikrini yerleştiren Aliya'nın ne tam anlamıyla Batı karşıtı ne de tam anlamıyla Doğu karşıtı olduğunu kaydeden Koç, "Aliya, her iki medeniyeti de çok iyi bilmektedir. Onun zihninde bu iki farklı kültürü birbirine çarpıp kırmadan tartabilecek bir hassas terazi bulunuyordu. Kendi ifadesiyle ' akıl ve düşünce olarak Batılı, ruh ve duygu olarak Doğulu' olduğunu belirtmiştir."dedi. 

"Eleştirel Düşünme" Dersleri

Aliya'nın eleştiriye önem verdiğinin de altını çizen Koç, Aliya'nın eleştiriye verdiği önemi kendi sözleriyle "Ben olsam Müslüman Doğudaki tüm mekteplere 'eleştirel düşünme' dersleri koyardım. Batı'nı aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur."şeklinde ortaya koydu.

Önceki ve Sonraki Haberler