Diyarbakır “Müslüman Tutsaklara Özgürlük” İstedi

Diyarbakır “Müslüman Tutsaklara Özgürlük” İstedi

28 Şubat postmodern darbesi yıl dönümünde Diyarbakır’da düzenlenen kitlesel basın açıklamasıyla protesto edildi. Eylemde “Müslüman Tutsaklara Özgürlük!” istendi.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesinin çağrısıyla Ofis'te bir araya gelen Diyarbakırlılar, yıldönümünde etkisi süren 28 Şubat darbesini protesto ederek, cezaevlerinde hukuksuzca tutulan Müslümanların derhal serbest bırakılmalarını istediler.

"28 Şubat Mağdurları Neden İçerde?"

"28 Şubat Darbecileri Tutuksuz Yargılanıyor,  Mağdur Ettikleri Müslüman Tutsaklar Yıllardır Zindanda, Bu Nasıl Hukuk, Nasıl Adalet?" ve "28 Şubat Hukukuna Son, Adaletin Tesisine Evet, Müslüman Tutsaklara Özgürlük!" pankartlarının açıldığı eylemde, taşınan, "28 Şubat Mağduru Müslüman Tutsaklara Özgürlük, Darbeciler Yargılansın, 28 Şubat Mağdurları Neden İçerde? 28 Şubat Hukuksuzluğuna Her Yerde Son! Darbeciler Yargılansın! 28 Şubat Mağdurları Neden İçeride?  Zindanda Bitmeyen Şubat" gibi dövizlerle 28 Şubat protesto edildi.

Ömer Aslan'ın yönettiği eylemde, eylemin amacı hakkında kısa bir konuşma yapan Aslan, 28 Şubat postmodern darbenin yansımalarına dikkat çekerek, gerçek anlamda bir hesaplaşma için sürecin mağdur ettiği tutsakların derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi.

28 Şubat Yargı Zulmüne Son Verilmelidir!

Ardından Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Murat Koç sözü aldı. Üzerinden 18 sene geçen 28 Şubat zulmünün bir daha yaşanmaması için bu karanlık dönemi sene-i devriseyinde protesto etmek amacıyla burada toplandıklarını anımsatan Koç, "28 Şubat darbesinin geniş kitleler üzerinde yol açtığı korku ve baskı havasının dağılması önemli olmakla beraber halen bu zulmün silinmediği alanlar da bulunmaktadır. Özellikle 28 Şubatın brifingli yargısının yol açtığı zulüm ve haksızlık pek çok kişi için halen devam etmektedir. Bu malum süreçte İslami kimliği ve faaliyetlerinden dolayı yargı önüne çıkartılarak ağır, haksız ve mesnetsiz cezalara çarptırılan kardeşlerimizin maruz kaldığı haksızlık halen sürmektedir. Bu mağduriyet sürdükçe darbe ve darbecilerle hesaplaşma adına söylenecek sözlerin, atımların hepsi eksik, zaaflı ve gayrı samimi sayılacaktır."

İslami nitelikli örgüt davalarıyla ilgili olarak bu süreçte ne tür soruşturmaların yürütüldüğü ve nasıl yargılamalar yapıldığının herkesin malumu olduğuna işaret eden Koç, "Geldiğimiz noktada umursamaz tutum terk edilerek konunun acilen gündemleştirilmesi için adım atılmalı ve yapılması gerekenler tartışılmalıdır. İster yeniden yargılama yoluyla ister kapsamlı bir genel af formülüyle 28 Şubat darbe sürecinde hukuksuz yargılama usulleriyle mahkum ve mağdur edilen kardeşlerimizin yaşadıkları zulme bir son verilmesini talep ediyoruz. Bu gerçeklerden hareketle İslami hassasiyet sahibi herkesi bu yakıcı ve çok gecikmiş meseleyi gündemleştirmek için çaba göstermeye çağırıyoruz."

"Darbeciye Değil Mağdura Tahliye"

Eylem, Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Beran Işık'ın kitle adına okuduğu basın açıklamasıyla sürdü. Konuşmalar sık sık "Yaşasın İslami Mücadelemiz, Darbeci Yargı Hesap Versin, Darbeciye Değil Mağdura Tahliye, Zalimler İçin Yaşasın Cehennem, Zalim Cunta Hesap Verecek, Üzülme Gevşeme Allah Bizimle, Ji Bo Zaliman Bijî Cehennem" gibi sloganlarla kesildi.

diyarbakir-20150228-01-002.jpg

diyarbakir-20150228-02-002.jpg

diyarbakir-20150228-03.jpg

diyarbakir-20150228-04.jpg

diyarbakir-20150228-05.jpg

diyarbakir-20150228-06.jpg

diyarbakir-20150228-07.jpg

diyarbakir-20150228-08.jpg

diyarbakir-20150228-09.jpg

diyarbakir-20150228-10.jpg

Açıklamanın tam metni:

28 Şubat Hukuksuzluk Sürecinde Mağdur ve Mahkum Edilmiş

MÜSLÜMAN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

28 Şubat 2015

Bugün, bundan tam 18 yıl önce icraya konulan bir hukuksuzluk, zorbalık ve zulüm sürecinin ilan edilişinin, 28 Şubat darbesi adı verilen militarist kalkışmanın yıldönümü. Azgınlık ve tekebbürün zirvesindeki sahipleri ve siyaset, medya, akademi, sivil toplum alanındaki destekçilerince "1000 yıl sürecek" kibriyle savunulan bu zorbalığın çok kısa bir sürede tıknefes olmasını en temelde despotik zihniyetin derin meşruiyet krizini yansıtan ve aynı zamanda halka düşmanlığının ve de yabancılığının bir göstergesi olarak değerlendiriyoruz.

İslami kimlik ve taleplere duydukları kini, öfkeyi açık, sistematik bir militarist dayatma şeklinde dışa vuran bu kadroların halkı korkutma, sindirme ve istedikleri doğrultuda yönlendirme hesaplarının bir kere daha iflas etmiş olduğunun ayan beyan ortaya çıkmış olması gayet sevindirici bir gelişme ve hamd etmeyi gerektiren bir sonuçtur. Aynı şekilde epeyce bir gecikmeyle de olsa cuntacı kadrodan hesap sorulma aşamasına geçilmesini de zorbalıkla yüzleşme ve adaletin tesisi adına çok hayırlı bir gelişme olarak görmekteyiz.

Ve tam da bu noktada, elbette darbecilerden hesap sorulmasına sevinmekle birlikte, 28 Şubat zorbalığının yargı düzleminde yaşanan iki temel çelişkinin görmezden gelinmemesi gerektiğinin de altını çiziyoruz. Öncelikle 28 Şubat yargılamalarının sadece darbenin askeri ayağı ile ve BÇG adlı yapılanma içinde yer almış isimlerle sınırlandırılmış olmasının ciddi bir zafiyet ve vahim bir yanlış olduğunun bir kere daha altını çiziyoruz. 28 Şubat adlı zorbalık şüphesiz askerlerce planlanmış olmakla birlikte siyasetçilerden sermayeye, akademi dünyasından medyaya kadar geniş bir yelpazede görev almış kadrolarca icra edilmiştir. Ve daha fazla vakit geçirilmeden darbenin tüm bu resmi-sivil aktörlerinden de hesap sorulmalıdır. Ayrıca da Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde de yaşandığı üzere, 28 Şubat davası sanıklarının da tümüyle tahliye edilmelerinin ve yargılanmalarının tutuksuz sürdürülmesinin de bu kişilere isnat edilen suçla birlikte düşünüldüğünde çok ciddi bir hukuki garabet oluşturduğuna dikkat çekiyoruz.  

Öte yandan 28 Şubat hukuksuzluğuna dair hukuk cephesine yansıyan çok daha vahim ve can yakıcı bir zulüm uygulamasının ise yıllardır adeta unutulmaya terk edilmiş oluşunu, görmezden gelinmesini ibretle izliyoruz. Öyle ki, bir yandan darbeciler yargılanırken, diğer yandan darbe sürecinde kotarılan hukuksuz yargılamalar neticesinde mahkum ve mağdur edilenlere ilişkin olaraksa hala hiçbir düzenlemenin yapılmamış olması büyük bir çelişki, tam bir tutarsızlıktır!

Hiç kuşkusuz bu süreçte pek çok kişinin haksız biçimde cezalandırılmış olması 28 Şubat darbecilerinin toplumda yol açtıkları çok boyutlu ve derin sorunlar arasında öne çıkan, hala kanayan bir yara konumundadır. Karanlık sürecin düşmanlaştırdığı İslami kimlikli kişilere yönelik takibat ve yargılamalar neticesinde verilen ağır cezalar nedeniyle hala pek çok kişi cezaevlerinde tutulmakta ya da ülke dışında yaşamak durumundadır. Hukuksuzluğun zirve noktasını teşkil eden "brifinglendirilmiş yargı" marifetiyle bu süreçte verilen akıl almaz kararlarla sayısız insanın, aileleri ve yakınlarıyla birlikte maruz kaldıkları mağduriyet yıllardır sürmektedir.

İslami örgüt suçlamasıyla açılmış pek çok davada verilmiş kararlar nedeniyle yıllardır cezaevinde tutulan ve aynı şekilde bu davalarda isimleri geçtiği için ülke dışında yaşamaya mecbur tutulan pek çok kişinin darbecilerin hukuksuzluğunun mağdurları oldukları bugün her açıdan anlaşılmış, açıklığa kavuşmuştur. Ne var ki, uzun bir zamandır bu konuyla ilgili tartışmalar sürmesine rağmen, hala bu mağduriyetleri sonlandırma adına yargı bazında somut bir adım atılmamıştır. 

Oysa darbe sürecinin en önemli ayaklarından birini teşkil eden "yargı brifingleri" mevzusu halen sürmekte olan 28 Şubat darbe davasının en somut başlıklarından birini oluşturmaktadır. Ve bu gerçeğe rağmen bu yargı mekanizmasının yol açtığı mağduriyetlerin bir türlü gündeme gelmemesi büyük bir çelişki demektir. Şu hususun altını çiziyoruz: Eğer brifing hukuka uygunsa, darbe soruşturmasına, davasına konu olması yanlıştır; yok hukuksuz olduğu kabul ediliyorsa, o zaman da buna bağlı olarak yaşatılan mağduriyetlerin telafisi için çaba göstermemek hukuksuzluktur, adaletsizliktir.

Özetle, 28 Şubat sürecinde hukukdışı yöntem ve dayatmalarla haklarında açılmış soruşturma ve yürütülmüş yargılamalar neticesinde mağduriyetleri hala sürmekte olan kişilerle ilgili olarak acilen yeniden yargılama yolunun açılmasını talep ediyoruz. Ve bu sürecin daha fazla haksızlık ve zulme sebep olmaması için de 28 Şubat darbe süreci mağdurlarının acilen tahliye edilmelerinin hukukun ve adaletin gereği olduğunun altını çiziyoruz.

Beran Işık

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi

Yönetim Kurulu Üyesi

Önceki ve Sonraki Haberler