Diyarbakır'da "Hata ve Tevbe" konusu ele alındı

Diyarbakır'da "Hata ve Tevbe" konusu ele alındı

Özgür-Der Diyarbakır'da "Hata ve Tevbe" konulu sunum gerçekleştiren Akan Akamak, “Bütün adem oğulları hatalıdır, ama hata edenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.” hadisini hatırlattı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi haftalık Salı Sohbetlerinin son oturumunda Akan Akamak “Hata ve Tevbe” konusunu ele aldı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi konferans salonunda gerçekleşen programın sunucusu Recep Doğru idi.

Doğru kısa bir girişin ardından sözü sunumunu yapmak üzere Akamak’a bıraktı.

Konuşmasına hatanın ne olduğuna değinerek başlayan Akamak; sözlükte sevabın zıddı olarak açıklanan hatanın Kur’an’da fiil olarak iki farklı kullanıma sahip olduğuna işaret etti. Akamak “hatie” kullanımının günahkar olmayı ifade eden ve suç teşkil eden bir içeriğe sahip iken “ahtaa” kullanımının daha ziyade kişinin yanlışlıkla ve kast-murad etmeksizin yanılarak doğruyu ıskalaması anlamına geldiğini açıkladı.

Hata kelimesinin Kur’an’da türevleriyle birlikte yirmi iki ayette birbirine yakın manalarda kullanıldığını ifade ettikten sonra bu ayetleri örnekleyen Akamak, konuşmasına tevbe kavramı ile devam etti.

Tevbenin Allah’ın insana verdiği büyük bir lütuf olduğunu vurgulayan Akamak, bu kavramın kişinin günahlarından pişman olup bir daha asla geri dönmemek üzere o hatadan vazgeçmesini ifade ettiğini kaydetti. Akamak tevbe kelimesinin çift yönlü bir yapıya sahip olduğuna değinerek bunun Allah’ın kullarının tevbesini kabul etmesine bakan yönüne işaret etti.

Akamak’ın konuşmasının öne çıkan noktalarını alıntılayarak aktarıyoruz:

Tevbe ve İrade

“Kelamcılar tevbeyi irade kavramı çerçevesinde ele alır. Buna göre tevbe aslında bir isyan içeren davranıştan dolayı kişinin pişman olması bununla beraber o günahı tekrar işlemeye gücü yettiği halde buna yönelmemesidir. O hatayı tekrar yapabilme gücünüz ve iradeniz kalmadıysa o durumda yaptığınız şeyin tevbe değil istiğfar sayılabileceğine dair yorumlar mevcuttur.”

Tevbenin Aşamaları

“Gazali tevbenin üç safhadan geçerek oluştuğunu söyler. Bunlar ilim, hal ve ameldir. Buna göre ilim kişinin günah işlerken Allah ile arasında bir engel bir perde oluştuğunun bilgisine sahip olmasıdır. Bu bilgi oluştuktan sonra kalpte ciddi anlamda bir elem ve ıstırap oluşmalıdır. İşte bu hal pişmanlık halidir. Son olarak amel geliyor sıraya. Bu pişmanlık hali öyle şiddetlenmeli ki kişi artık o günahı işlememe niyetine sahip olmalıdır. Böyle olursa tevbe safhaları gerçekleşir ve kişi tevbe edecek kıvama gelir.

İslam fıtrat dinidir. Allah insanı takva ve fücura yönelebilecek potansiyelde yaratmıştır. Fücura meyledebilmenin bilinci ve şuurunda olmak tevbenin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber bir hadisinde “Bütün adem oğulları hatalıdır, ama hata edenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir.” buyurmaktadır. Yaratılış itibariyle hatasızlık mümkün değildir ancak hata edenlerin en hayırlısı olmak mümkündür. İnsanın, fıtratının günah işleme eğilimine de sahip olduğunun bilincinde olması onu hatanın ardından tevbeye başvurmasına yardımcı olur.”

Günahı Hafife Almak

“Kulun günahını hafife alması ve onu basitleşerek tevbeye dahi yanaşmaması büyük bir problemdir. Kişinin tevbe etmemesi daha büyük günahlara kapı aralıyor ve o günahın sağlamlaşarak yer etmesine sebep oluyor. Şeytan kulun Rabbiyle olan bağını koparmak ve kulun Rabbinden ümit kesmesini arzulamaktadır. Şeytan insanda artık sen bağışlanmazsın duygusunu oluşturmaktadır. Oysa Rabbimiz tevbe edenleri sevdiğini söylemekte; onları müjdelemektedir.”

Tevbenin Kabul Olma Şartları

“Nisa Suresi 17. Ayette kabul edilecek tevbenin özellikleri izah edilmektedir. “Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Nisa/17) Tevbenin zaman geçmeden, çabucak, hemencicik olması gerekir. Hz. Yusuf’un kardeşlerinin günaha yönelirken sonra tevbe ederiz yaklaşımı doğru değildir. Bu tevbeyi anlamamaktır. Kişinin tevbeyi ertelemesi kişinin daha sonra tevbeye güç yetirememesine sebep olur zira o günah artık sağlamlaşmıştır. İşte ayetteki tevbenin hemencik yapılmasına dönük “min karib” vurgusu bunu ifade etmektedir.

Hz Adem’in durumunu anlatan “Dediler ki: “Ey rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!” (Araf/23) ayeti pişmanlığa bir örnek teşkil eder. Öncelikle hata kabul edilmektedir; nefsimize zulmettik, yani hata bizimdir.  Hz. Adem’in bağışlanma dilerken içerisinde bulunduğu psikolojisi önemlidir. Hz. Adem rabbimizin tevbesini kabul etmemesi halinde gidecek hiçbir yeri olmadığının bilincinde bir pişmanlık duygusu içerisindedir.”

Kimlerin Tevbesi Kabul Edilmez

“Kimlerin tevbesinin kabul edilmeyeceği Kur’an’da açıklanmıştır. “Elbette imanlarının ardından inkârcılığa sapıp sonra inkârlarını daha da arttıranların tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapkınların ta kendileridirler.” (Ali İmran/90) ayeti ile “Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman; "şimdi tevbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azab hazırlamışızdır.” (Nisa/18) ayetleri örnek gösterilebilir. Bu hususta Firavun’un ölüm anında yaptığı tevbesi de dikkat çekicidir.”

“Sonuç olarak tevbe insan için çok büyük bir nimettir. Rabbimiz tekrar tekrar başa dönme fırsatı vermektedir bizlere. Ancak tevbenin nasuh ve samimi bir şekilde, çarçabuk yapılması gerektiği ifade ediliyor bizlere. Rabbimiz bizleri devamlı tevbe ve istiğfar eden, devamlı ona yönelen kullarından eyle.”

5812276081313560636-121.jpg

20220222-195702.jpg

20220222-200012.jpg

20220222-195850.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler